Kara parayla mücadelede en başta G-20 yan çiziyor

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Panama belgeleriyle ortalığa dökülen skandal vergi cenneti olarak adlandırılan uluslar arası finans merkezlerinin aslında nasıl birer kirli para cenneti olduklarını da bir kez daha gözler önüne serdi. Üstelik ortaya çıkan sadece bir tane hukuk şirketinin aracılık ettiği işlemler. Ayrıca elde edilen belgelerin kamuoyuyla ne kadarının ve ne ölçüde tarafsız bir şekilde paylaşılacağından emin de değiliz. 

Tüm bunlar ortaya saçılan kirli para ilişkilerinin ancak buzdağının tepesi olduğunu, kirli para ilişkilerinin boyutunun çok daha büyük olduğunu anlamamıza yetiyor. Bu kirli para ilişkilerinin, dünyanın en insafsız silah ve uyuşturucu tüccarlarıyla dünyanın en fazla yolsuzluğa batmış hırsız otoriter politikacılarını nasıl aynı tezgah içinde buluşturduğunu görüyoruz. Öte yandan dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle en büyük bankalarının sözde en ateşli karşıtları gibi gözüktükleri bu kirli para baronlarının gizlenmeleri, aklanmaları ve soygun tezgahlarını sürdürebilmeleri için nasıl yardım ettiklerini de görüyoruz.

Bu karanlık ve gizli fonlar, sadece vergi kaybı ile ülkelerinin ekonomik gelişmesine zarar vermekle kalmıyorlar. Kara paranın varlığı aynı zamanda milyonlarca insanın yoksullaşması pahasına ortaya çıkıyor. 

Ancak sorun, son yıllarda sadece bununla sınırlı olmaktan da iyice çıktı ve global ekonomi açısından da ciddi riskler yaratmaya başladı. Son global kriz, kirli ve gizli fonlar için korunaklı yuva hizmeti veren vergi cennetlerinin, global ekonominin yaşadığı depremlerin yıkıcı etkisini nasıl artırdığını ve daha sonraki toparlanma sürecinin yönetimini ne kadar zorlaştırdığını ortaya koydu.

Bu nedenle 1990’lardan itibaren gündeme girmiş olan vergi cennetleri ve sahibi gizli para kaynaklarının denetimi, gözetimi konusu global kriz sonrasında daha acil bir sorun olarak öne çıktı.

Hele hele son yıllarda terörün dev fonlara sahip uluslar arası örgütlenmeler boyutuna ulaşması ve sınır-aşırı eylem ve organizasyon gücüne ulaşması, bu konuyu daha can yakıcı hale getirdi.

Global krize çareler geliştirmek ve dünya ekonomisine yön vermek misyonuyla ortaya çıkan G-20’nin baştan beri en önemli gündem maddelerinden birisi de bu yüzden verg i bilgilerinin paylaşımı, kara paranın önlenmesi ve kimliği gizli yatırım imkanlarının ortadan kaldırılması oldu. 

2014’te alınan bu kararlar ülkelerde kurulan şirketlerin gerçek sahiplerinin gizlenmesini önlemeye ve  paranın kaynağını açığa çıkarmaya yönelikti ve “tarihi” diye nitelenmişti.

Ancak iş öneri ve kararların hayata geçirilmesine gelince en başta G-20 ülkeleri yan çizdi. Kararların alınmasından bir yıl sonra 20 ülkeden 15’nin yaptıkları düzenlemelerin yetersiz olduğu tesbit edildi. Düzenlemeleri en zayıf G-20 üyeleri arasında başta ABD, Çin olmak üzere Kanada, Avustralya, Brezilya ve Güney Kore yer alıyor.

En güçlü değişiklikleri yapan İngiltere’nin yaptığı düzenlemeler ise Birleşik Krallığa bağlı deniz aşırı topraklarındaki vergi cennetlerini kapsamıyor. Bu vergi cennetleri gizli sahiplik sistemini en geniş haliyle uygulamaya devam ediyorlar. Ayrıca İngiltere içindeki uygulamada da  yatırımcının gerçek kimliğini tesbit etmek ilgili banka ve şirketlerin yükümlülüğü olarak tanımlanmış. Üstelik bu konuda devletin şirketlere yardımcı olduğu da söylenemez. Dolayısıyla İngiltere’de de düzenlemeler güçlü bile olsa, uygulamanın yetersiz olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Bu arada yüksek paralarla pasaport ve altın vizeler satmak, büyük para sahiplerine parasının kaynağına bakmadan fahri konsolosluk vererek diplomatik koruma sağlama gibi şaibeli uygulamalar da aynen devam ediyor.

Görünen o ki Panama skandalıyla kirli para cennetlerine karşı oluşan tepki, Panama gibi arkası güçsüz merkezlerin kısıtlanmasına yol açacak ama kirli para trafiğinin azalmasına değil sadece ABD’ye ve İngiltere’nin desteğine sahip merkezlere daha fazla akması sonucundan başka bir şey doğurmayacak.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar