Kapsayıcı kurumların önemi
İŞ'LE BULUŞMALAR toplantılarına katılanlar bilir; o toplantıların son konuşmasını yapıyorum; günün yorgunluğunu hafifletmek için değerlendirme yaparken bazı sözel kültürün esprilerini eklemeye gayret ediyorum.
Muğla'ya giderken ne anlatmam gerektiğini düşündüm. Geleceği yaratmanın çok ilkesi var ama ben onlardan beşini anmaya, birini anlatmaya karar verdim.
Geleceği tahmin etmenin en iyi yolunun onu inşa etmek olduğu söylenir. Geleceği inşa ederken; kendini yeniden üretebilen, fırsat alanları keşfinde entelektüel ve sistem kapasitesini kullanan, üretim sürecinde kaynaklar arasında etkin koordinasyon yapan, işleriyle ilgili net bilgiye sahip olan ve kapsayıcı kurumlara sahip olan toplumlar hızlı gelişiyor.
Geleceği yaratmanın beş ilkesini bir toplantıda anlatabilecek kadar bilgi ve deneyime sahip değilim. Bilgi sınırlarını dikkate alarak "kapsayıcı kurumlar" üzerine odaklandım. Bu tutuma beni götüren de," kapsayıcı kurumlar, kalkınmanın bütün bileşenleri arasında en önemlisidir" tezidir.
Kapsayıcı kurum nedir?
Bir kapsayıcı kurum yapasından söz ediyorsak, 8 bileşeni dikkate almamız gerekir: Fiziki varlıkları, üretim yöntemleri ve ürünleri, finansal araçları ve sistemi, hukuk sistemini; sosyal, kültürel ve teknik sistemleri, bilim ve teknoloji sistemini, siyasi sistemi, sosyal ve sınıfsal oluşumları.
Kapsayıcı kurumun yapısını, işlevini ve kültürünü belirleyen bileşenlerin gücü, kurumun da etki düzeyini belirleyecektir.
Temel belirleyici olmamakla birlikte, kapsayıcı bir kurum, fiziki varlıklar; yani yeraltı ve yerüstü zenginlikler hakkından net bilgi sahibi olmak zorundadır. Ayrıca, insan eliyle oluşturulan yapıların tümünü kapsayan fiziki sermaye stokunun durumu hakkındaki net bilgi de kapsayıcı kurum olabilmenin gerek şartıdır.
Bir başka bileyen " üretim yöntemleri ve ürünler" hakkında "hüner sahibi" olmadır. Dünyanın neresinde olursa olsun, ilgi alanındaki üretim yöntemleri ve ürünleri bilmeyen bir kurum kapsayıcı olamaz.
Kapsayıcı kurum olmanın bir başka koşulu "finans sistemleri ve araçları hakkında net bilgi sahibi olma ve onları kendi yararına kullanabilmedir."
Kapsayıcı kurumun ağırlıklı bileşeni ise "hukuk sistemidir". Kaynak kullanımında verimi artıran, maddi ve kültürel zenginlik üreterek kalkınmayı hızlandıran asıl gücü "hukuk sisteminin" ;
- Fikri ve sınai mülkiyet haklarını hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak netlikte koruyan,
- İnsanlarda kazandığını elinde tutabileceği güveni yaratan,
- Sıkı çalışırsam, önüme sübjektif engeller çıkmaz, emeğimin karşılığını alırım inancını yaratan ve pekiştiren,
- Sistemin "şans eşitliği" yarattığı konusunda güven yaratan,
- Pozitif seleksiyonu ne çıkaran, negatif seleksiyonu en aza indiren,
- Kamu görevlilerinin hizmet bilincinin işleri kolaylaştırdığına inanan ve bunu yaşayan,
- Yargıya başvurulduğu zaman yasanın ve nesnel koşulların, özel durumlarla aşılamayacağı güvenini yaratan,
- Fırsat eşitliği konusunda yaygın bir güven oluşturan,
- Yatırım iklimini iyileştiren, olumsuzlukları ortak akılla çözen,
- İlmeleri ve kuralları ödünsüz gözetleyen ve denetleyen,
- Vb. özelliklere sahip olmasıdır.
Sömürücü kurum nedir?
"Sömürücü kurum" ise kapsayıcı kurumun tam tersidir:
- Haklının değil, güçlünün sözünün geçtiği,
- Değer yaratma değil, pay kapmanın öne çıktığı,
- Nepotizmin yaygın bir mekanizma haline geldiği,
- Verimlilik değil, rant kapmanın marifet sayıldığı,
- Hukuk sisteminde işini bilmeyen bilirkişilik sisteminin öne çıktığı,
- Yargılamaların alabildiğine uzadığı,
- Negatif seleksiyonun temel kural haline geldiği,
- "Bende yok, sende de olmasın" algısına dayanan kasaba kültürünün hakim olduğu, toplumun kurumları aracılığı ile bütün bu olumsuz bileşenlerin derinliklere kök saldığı yapının adıdır.
Sömürücü kurumları tasfiye edemeyen, kapsayıcı kurumlar ile gelecek inşa etmeyi önemsemeyen hiçbir toplumun yeterince kalkınmayacağı görüşüne katılıyorum.
Ne olur?
Eğer kapsayıcı kurumlar yaratamazsak ne olur?
- İhraç ürünlerimizde yüksek teknolojinin payı yüzde 5'ler düzeyinde kalır.
- Ulusal tasarruf oranı yüzde 15'leri aşamaz, cari açık belasından kurtulamaz, GSMH büyümesi de yüzde 4.5 dolaylında çakılır kalırız.
- Orta gelir tuzağına yakalanır; orta itibarlı bir ülke oluruz.
- Bizim büyük baş hayvanlarımız 350 kg gelirken, rakiplerimiz 700-800 kg düzeyine çıkar.
- Bizim ineklerimiz 5 kg/gün süt verirken, rakiplerimiz 40 kg/gün süt alır.
- Bizim kadın nüfusumuz yüzde 30'lerde iş yaşamına katılırken, Güney Kore gibi ülkelerde yüzde 60'larda katılımla hamle üstüne hamle yapar,
- Bizdeki 9 bin makine fabrikası 10 milyar dolar düzeyinde ihracat yaparken, Almanya'da aynı sayıdaki firma 200 milyar doları aşan ihracat yaparÖ
Listeyi dilediğiniz kadar uzatabilirsinizÖListe önemli değil, bu kısır döngüyü kırmak önemlidir.. Çare de çok net ve açıktır tekrara bile gerek yoktur.