”Kapitalizmin Sonu?” Ya Sosyalizm?

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

"Marks'ın öngörüleri tuttu", "Marks'ı yeniden keşfedelim", "Kapitalizm size işsizlik getirdi"...

Krizin derinleşmesine paralel olarak "kapitalizmin sonu" tartışması da devam ediyor. Tartışmanın popüler TV programlarda "kapitalizm saadet getirdi mi?" şeklinde de yer aldığı oluyor. Yıllardır haftanın dört gecesi televizyonlarında onlarca kişinin futbol tartıştığı, değerli mankenlerin, aktrislerin dünya ahvalini konuştuğu ülkemizde kapitalizm-sosyalizm tartışmaları bence çok gerekli.

Marks'ın eserlerinde çizdiği ideal sosyalizm ile Lenin'in Rusya'da Çar'lığı yıkarak başlattığı ve 1990'larda çöken - sosyalist rejim arasında karakterlerin ve olayların idealize edildiği bir senaryo ile gerçek hayat arasındaki kadar fark vardı. Benzer bir fark, Smith ve Schumpeter'in eserleriyle kapitalist gerçek dünya arasında da bulunuyor. Siyaset meydanında ilk defa dinlediğim bir sosyalist iktisatçının, bir öğrencinin sorduğu "kapitalizm size işsizlik getirdi diyorsunuz - sosyalizm ne getirdi - getirecek?" sorusu karşısında afallaması teori ile pratik arasındaki ütopya düşmanı acımasız farktan kaynaklanıyor.

Şu anda çeşitli mecralarda tartışılan iki soruyu burada alıntılayalım:

.Sosyalizmin gerçek hayattaki az sayıdaki örneğinden en önemlisi olan SSCB tecrübesi görkemli bir çöküş yaşadı. Geri dönüş yapma ihtimali var mı?

.Peki, dünyanın hemen her ülkesinde yürürlükte sayabileceğimiz kapitalistik sistemin sonu geldi mi?

Önce tanımları gözden geçirelim. "Kriz" dediğimiz zaman sistemin kurumlarında mali dengelerin bozulmasından kaynaklanan ani ve büyük ölçekli batışları kastediyor olalım. Bu Schumpeter'in bahsettiği "yaratıcı yıkım" kavramından farklı olarak bazı finansal kurumların (devlet ve banka dışı özel kuruluşlar da olabilir) rekabet edememe durumlarından değil, varlık kalitelerindeki toplu bozulmalarından kaynaklanan batışları olarak düşünülmeli. Dahası, likidite dengesizliğinden farklı olarak, "varlık kalitesi" kavramının altını çizelim. Yani, bankaların mudilerinden topladıkları fonları, kapitalizmin temel kitaplarında resmedilen temel görev ve sorumluluklarının aksine olarak yanlış sahalarda değerlendirmelerinden kaynaklanan bir batış... Bu da, bankaların temel sosyal görevi olan; kendilerine önerilen projeleri toplum adına bir uzman elemesine tabi tutup, toplumun yaptığı tasarrufları, "doğru" ("toplumsal getirisi yüksek" demek gerekiyor, ancak burada da tartışma var. Zira çoğu zaman bir projenin toplumsal getirisiyle "özel" getirisi arasında büyük farklar ortaya çıkıyor) projelere aktarmaları diye tanımlayabileceğimiz görevlerini yerine getirmemeleri manasına geliyor. Yani, kapitalizmin teorik temellerini sarsan bir batış...

Şu an yaşadığımız boyutları itibariyle kriz sıradan bir kriz değil. Yaşadığımız bankacılık krizinin bize hatırlattığı (öğrettiği değil) şey, finansal krizin (krizin değil) kapitalizmin ayrılmaz bir "unsuru" olduğu. Hatta bir sebepsellik bir önererek finansal krizlerin kapitalist sistemin "ürünü" olduğunu da iddia edebiliriz. Dahası, sorun bankaların temel toplumsal görevlerini yerine getirmemelerinden kaynaklanıyor. Kapitalizm dışında, başka sistemler de muhtemelen (daha küçük ölçeklerde) finansal kriz üretebilirler, ancak bunu kuvvetli delillerle iddia edebilmemiz zor. Zira insanlık kapitalizm dışında finansal kriz yaşadığı bir sistemi henüz tanımadı. Kısacası, kapitalizmin temel kurumlarının bu derece büyük sistemik hataları, hem de regülasyonun altın çağı diyebileceğimiz bir dönemde yapabileceğini gösteriyor.

Dolayısıyla, ABD ve Avrupa'daki finansal kriz kapitalizmin temel varlık sebeplerini sarsacak boyutta. Ancak kapitalizmin sonun ageldik mi? Ya sosyalizm?..

Yukarıdaki sorulara gelecek hafta döneceğim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018