Kapitalizm de değişmek zorundadır

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Kronikleşen ekonomik kriz ve bunun sonucu olarak iyice kontrolden çıkan bütçe açıkları dikkatleri vergi cennetleri olarak da bilinen offshore merkezlerde tutulan hesaplara çevirdi. Medyada yer alan haberlere göre, off-shore merkezlerde tutulan varlıkların toplam tutarı en az 21 trilyon dolar. Azımsanmayacak bu servet, ABD'nin gayrisafi yurtiçi hasılasının 1.5 katına, dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin'in gayrisafi yurtiçi hasılasının üç katına, ABD ve Japonya'nın gayrisafi yurtiçi hasılalarının ise toplamına eşit. Dünyanın çeşitli bölgelerinde faaliyette bulunan off-shore merkezlerin en yoğun olduğu bölge Karayipler. Bu bölgenin toplam off-shore ticareti içindeki payı yüzde ellinin üzerinde. Özellikle, Cayman adaları, Bermuda ve Bahama önde gelen off-shore merkezleri arasında yer alıyorlar. Uluslararası sermayeyi off-shore merkezlere çeken nedenler çeşitli. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık bunun önemli nedenlerinden biri. Bunun dışında, yatırımcı kişi ve kuruluşlar hukuki ve vergisel nedenlerden dolayı off-shore merkezleri faaliyetlerini sürdürmek için bir üs olarak seçebiliyorlar. Amerikan Merkezi Muhasebe Dairesi'nin kayıtlarına göre, 2008 yılı itibariyle off-shore merkezlerde faaliyette bulunan Amerikan şirketlerinin sayısı 732. Bunların bir bölümünün yönetim merkezleri de buralarda bulunuyor. Off-shore merkezleri G-20 toplantılarının da önemli gündem konularından biri. 2009'daki Londra toplantısında üzerinde anlaşmaya varılan konulardan biri de uluslar arası finansal düzenlemelerin güçlendirilmesi, bunun için de Finansal İstikrar Forumu (FSB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliğinin iyileştirilmesiydi.


***


Sermayeyi çeken ülkeler açısından bakıldığında, off-shore hesapları ekonomik gelişmenin itici güçlerinden biri. Sermaye sahipleri için ise para aklamanın ve vergi kaçırmanın önemli bir aracı. Aralarında FSB ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü'nün de (OECD) yer aldığı uluslararası kuruluşlar, bu merkezlerin denetim altına alınmaları konusunda çalışmalarını sürdürüyorlar. Özellikle, 1980'lerden bu yana uluslararası kuruluşların, off-shore merkezleri üzerinde vergi kayıplarının ve para aklamalarının önlenmesine yönelik baskısı arttı. Devasa boyutlara ulaşan bütçe açıkları ve bunların kapatılmasındaki zorluk, ülkelerin off- shore merkezlerindeki finansal faaliyetlere kayıtsız kalamayacaklarının en büyük nedeni. Sermaye hesaplarına uygulanan düşük, hatta sıfır vergi oranları ve uluslararası standartların çok gerisinde kalan finansal standartlar, geçmişte bu piyasaların gelişmelerinin en önemli nedenleri arasındaydı. Fakat şimdi bu yavaş yavaş değişiyor. Zira, yatırım kararlarında getiri kadar, risk de belirleyici bir etken. Bu nedenle, faaliyetlerini uluslararası standartlara uygun olarak yürüten veya bunu taahhüt eden off- shore merkezlerinin yatırımcılar ve uluslararası camia içinde önemleri giderek artıyor.


***


Off-shore merkezlerde tutulan hesaplardan en rahatsız olan ülkelerin başında Amerika var. Uzun bir süredir yüksek gelir grupları üzerindeki vergi yükünü arttırmayı tartışan Amerika'da konu son derece güncel. Aslında, off-shore merkezleri öteden beri ABD yönetimlerinin ilgilendikleri bir konu. Ekonomik kriz ve yaklaşan seçimler ise bu ilgiyi arttırdı. Demokratlar, Cumhuriyetçi Başkan adayı Mitt Romney'i servetinin bir bölümünü off-shore hesaplarında tuttuğu gerekçesiyle suçluyor. Bence haklılar da. ABD gibi hemen her kademeden siyasetçinin her türlü faaliyetinin yakından izlendiği ileri bir demokraside, bir Başkan adayının bütçe açıklarının artmasına katkısı olabilecek bir yatırım stratejisinin parçası olması düşünülemez. Seçimlerde yüksek işsizlik üzerinden Obama'yı köşeye sıkıştırmaya çalışan Cumhuriyetçiler adına bu, en azından etik bir zaafiyet. Demokratlar Cayman Adaları, Avustralya, Almanya, Bermuda, İsviçre ve Lüksemburg gibi off-shore merkezlerde birçok hesabı bulunan Romney'nin federal devlete verdiği beyannamede yatırımlarının miktarını açıklamadığını; son iki yılda 43 milyon dolar gelir elde eden Romney'in yüzde 14 üzerinden vergi ödediğini; bu oranın orta sınıfa mensupAmerikalıların vergi oranlarının altında olduğunu söylüyorlar. Geçen yıla ait vergi beyannamesini zamanında vermeyen, bunun için ek süreyi kullanan Romney üzerindeki siyasi baskı artıyor. Romney'den önceki yıllara ait vergi beyannamelerini açıklamasını isteyenler sadece Demokratlar değil. Bunlar arasında Cumhuriyetçi siyasetçiler de var. Tartışmalara katılan Demokrat Parti'nin önde gelen senatörlerinden Dick Durbin, CBS televizyonunda yayınlanan "Ulusla Yüzleş" adlı programda Romney'e hitaben şöyle diyordu: "İsviçre bankalarındaki hesaplarınızın tek bir açıklaması var. Ya kazancınızı saklıyorsunuz, ya da frankın dolardan daha güçlü olduğuna inanıyorsunuz." Suçlamalara cevap veren Romney ise saklanacak bir şeyinin olmadığını, hatta off-shore hesaplarının yerlerini bile bilmediğini söylüyor! Zenginler üzerindeki vergi yükünün arttırılmasına karşı çıkan Romney'nin köşeye sıkıştığı ortada. Şimdiye kadar ki Başkan adayları arasında off-shore hesapları olan tek aday Romney. Sonbaharda Obama ve Romney'in katılımıyla yapılacak televizyon düellolarında Obama, rakibini büyük ihtimalle bu
zayıf noktasından vurmaya çalışacak. Romney'in buna vereceği karşılığın ise, ekonomik güçlüklerle boğuşan, işlerini kaybetmiş milyonlarca Amerikalıyı tatmin etmesi hiç de kolay görünmüyor.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016