Kapitalist ego ve çözümsüzlük...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Küresel düzeydeki mevcut sorunları hem gerçekçi bir şekilde tespit etmek, hem de kalıcı bir çözüm üretmek kolay olmayacak gibi görünüyor. Zira ya çözüm üretmek konumunda olanlar bir şeyler yapıyor görünmek adına gerçeklerden uzaklaşıyor, ya da ağırlaşmış sorunlar bataklığında çırpınarak durumu daha da kötüleştirmenin ötesinde bir şey yapamıyor ve çaresizliğe teslim olmak durumunda kalıyor. Kendisini üst düzey profesyonel olarak tanımlayanlar devasa boyuta ulaşmış sorunlar karşısında amatörleşiyor, öncelik tespitinde bile uzlaşı sağlanamıyor. ABD yönetiminin 700 milyar dolarlık kurtarma paketinde tercih değişikliğine gitmek durumunda kalmasını başka türlü açıklamak kolay olmuyor. Durgunlaşma eğilimi kontrol altına alınamıyor; belirsizlik, kırılganlık ve güvensizlik üçlüsünün etki alanı kaçınılmaz bir şekilde genişlemeye devam ediyor.

Hafta sonunda yapılan G-20 liderler zirvesinden ne tür bir sonuç çıkacağını tahmin etmek ise zor değil. Siyaseten küresel bir uzlaşı yok ise ve mümkün olamıyor ise ekonomik sorunlara ilişkin gerçekçi teşhis ve kalıcı çözüm önerileri ikinci planda kalmaya mahkum olacak ve her ekonomi kendi başının çaresine bakmak durumunda kaldıkça sorunların ağırlaşması önlenemeyecek "kapitalist ego" bu dünyadan defedilmedikçe görüntüye yansıyan temenni niteliğindeki söylemler ile gerçekler arasındaki fark büyümeye devam edecek. Sonuçta ortak akıl daha uzun bir süre etkili olamayacak; olumsuz eğilimlerin yarattığı tahribat dalga dalga büyümeyi sürdürecek. Bugünkü açmazı yaratan temeldeki içgüdüler, sorunların çözümünü engellediği gibi ağırlaşmasını kaçınılmazlaştıracak. Süpergüç iddiasındaki ABD bile kendi yarattığı sorunlar tarafından yönetilecek, yanlışları kısa vadede çözüm gibi görünen veya gösterilen yeni hatalarla düzeltmek mümkün olmayacak. Eldeki imkanlar sınırlı sorunlar ise dengesiz bir şekilde büyük olunca mucize yaratmak kolay olmuyor!

ABD yönetimi  toksik kağıtları mı alsın, bankalar sermaye mi aktarsın, tüketici eğilimlerindeki sorunlara mı öncelikle odaklansın yoksa üretimdeki boğulmayı mı çözmeye çalışsın?.. 700 milyar dolarlık paket hangi birine yetecek? Birkaç hafta önce söz konusu paketin vergi ya da enflasyon şeklinde herhangi bir toplumsal maliyet üretmeyeceğini iddia edenler, bugün yalnızca General Motors'un sosyal maliyetinin 200 milyar dolara ulaşacağını görünce ne yapacaklar? Evet boşa konsa dolmuyor, doluya konsa almıyor: Toksik  kağıt alımından vazgeçiliyor, daha sıkı düzenleme beklenirken şeffaflığın azalması kaçınılmazlaşıyor; günü kurtarmanın bile zorlaşması sıkıntıyı artırıyor. Kapitalist ego ve rekabete dayalı iç güdüler çözüm yolunu ve gerekli işbirliğinin ortaya çıkmasını engellemeye devam ediyor. Mevcut gelir ve istihdam düzeyini koruyamamanın sonucunda mevcut maliyetlerin katlanarak artacağının bilinmesi bile yanlış tercihlerden vazgeçilmesini mümkün kılamıyor...

Türkiye ekonomisini yönlendirenler ise küresel düzeyde dozu artan olumsuzlukları anlamak ve kabullenmek istemiyor. Günü kurtarıp geleceği tüketerek tükenmenin devam edemeyeceği ve herşeyin değişmek zorunda kalacağı gibi gerçeklerin, onlar açısından hazmedilebilmesi pek olası değil! Siyasi tavizler karşılığı dışarıdan emir ve sadaka almaya, ve içeride bunları dengesiz bir şekilde dağıtmaya alışanlar açısından gerçekçi olmak kolay olmuyor. Saadet zincirini sürdürüp yeni hikayelerle insanımızı uyutmanın bir yolunu arıyorlar, fakat bulamıyorlar; çaresiz bir şekilde tedavülden  kalkmış hikaye çıpalara sarılmaya çalışsalar da olmuyor. Zira artık yabancı sermaye gelmiyor, çıkıyor. Bu koşullarda para politikası otomatik olarak sıkışıyor, ekonomi durgunlaşırken alacaklar tahsil edilemez hale geliyor. Sermaye gelmeyip çıktığı sürece mali sistem gerek hükümet gerekse diğer yetkililerin uyarı ve tehditlerini dinlemiyor, krediler geri çağırılıyor. Üretim daralıyor, işsizlik artar iken ekonomi boğuluyor. Türkiye nefes almakta çok zorlanıyor. Birileri ise hâlâ AB ve IMF çıpalarından medet ummaya çalışıyor!...

Sınai üretimin yoğunlaştığı bölgelerimizde elektrik kullanımında yüzde 40"a ulaşan daralmalar var. İç pazar durgun, dış pazar durgun olunca satılamayacak mal üretilmiyor. İşsizlik artıyor, talep daralıyor, borç-alacak zinciri kırılıyor ve durgunluk derinleşiyor. Bu ortamda yabancı sermaye gelse herşey düzelecek mi? Ayrıca gelen geri dönebilecek mi? AB ve IMF çıpaları mevcut koşullarda, geniş kesimleri sakinleştirip uyutamayacak, durgunlaşmanın derinleşmesini önleyemeyecek ise ne işe yarayacak? Birkaç ay daha günü kurtarmak veya içine düştüğümüz olumsuzlukta başrol oynayanlar kendi mallarını nakde çevirebilerek faturadan muaf tutulması için mi?.. Belli ki denize düşenler, bu ülke insanından çok korkuyor ve sarılacak yılan arıyor!..

Ülkemizin çok ciddi sorunları var, ve bugüne kadarki uygulamalarda ısrar edilmesi sorunları ve ileride ödenecek bedelleri ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacak. Ülkemizin siyaseten ve ekonomik olarak dış güçlere bağımlılaşması bugünkü ortamı yarattı; kulluk anlayışını daha da ileri götürerek bu durumdan çıkmamız olası değil.

Aklımızı başımıza alıp gerçekçi olamadığımız, öncelikleri kendi çıkarlarımıza göre belirleyip buna uygun yeni politikaları uygulamaya koyamadığımız sürece mevcut sorunlar hızla ağırlaşacak ve geleceğimiz olmayacak. Korkup sinmenin paniğe kapılıp teslim olmanın zamanı değil... Çözüm yollarını tıkayanların ne kadar güçlü olduğu ise artık önemli değil... Küresel çözüm siyasi uzlaşmazlık nedeni ile mümkün olamıyor ise Türkiye'de kendi insanına güvenerek başının çaresine bakmak, gerekiyor ise tüm politikalarını değiştirmek zorundadır...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar