Kapının arkasında ne var?
Bir kez daha ABD bilanço sezonu başladı. Bu kez S&P’nin geldiği seviye itibarı ile bakacağımız tek şey karların iyi olup olmadığı olmayacak. İlk Çeyrek büyüme verisinde şirket karlarında net bir geri çekilme olduğunu görmüştük. Ancak yıl başından bu yana endeksin 6.73% prim yaptığını biliyoruz. Yani iyi bilançolar belli ölçüde fiyatlanmış durumda. 26 seviyesine gelen ve tarihi ortalama 16’nın çok üzerinde bulunan Shiller PE zaten ucuz bir piyasa olmadığına işaret ediyor. Dolayısı ile bir düzeltme yapmadan yukarı hareketin sürmesi için hem beklentileri çok aşan bir performans hem de ikinci yarı için yüksek beklentiler bulunmalı. S&P yaklaşık 60 işlem günü boyunca yüzde birin üzerinde bir artış veya kayıpla kapanış yapmış değil. Bu VIX ve diğer göstergelere paralel olarak volatilitenin düştüğünü gösteriyor. Ancak bir yandan da uzun pozisyona sahip portföylerin kendisini düşüşlere karşı koruması için de “ucuz” bir fırsat. Zira opsiyonlarda aslında alınıp satılan şey volatilitenin kendisidir. Bu nedenle rallyden memnun olan ancak artık düşüş beklentisi taşıyan yatırımcılar portföylerini korumaya almalı. Avrupa’da ise aslında herkesin bildiği ama konuşmadığı bir konu yeniden gündemde. Önce Romanya ve Macaristan’da yaşanan gelişmeler neticesinde Avusturya bankaları ciddi miktarda zarar realize etmek durumunda kaldı. Öyle ki ülkenin merkez bankası 2008 yılından bu yana yazılmış karların yaklaşık 65%’nin kaybedildiğini açıkladı. Aslında olan biten yeni bir kriz değil. Sadece Macaristan ve Romanya kredilerin gerçeğe yakın şekilde değerlenmesini istiyor. Ardından Portekiz’in büyük bankalarından biri bir bono ödemesini geciktirebileceğini açıkladı. Çevre ülkelerine son aylarda ciddi miktarda para girişi olmuş durumda. Bu nedenle bono piyasalarında getirilerin de tarihi düşük seviyelere ulaştığını görüyoruz. Ancak bu seviyeler risklerin azalmış olmasından kaynaklanmıyor, aksine az önce bahsettiğim gelişmeler risklerin yerli yerinde durduğunu gösteriyor. Getiriler düştü çünkü ECB önce OMT ardından LTRO ve son olarak yeni açıkladığı paket üzerinden spekülatörleri ve bankaları adeta bu piyasalarda para yapmaya çağırdı. Çevre ülkelerin 100% aşan borçları, bütçe açıkları, faiz dışı fazla oranları , büyüme ve enfl asyon seviyelerine baktığımızda şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: Eğer borçlanma maliyetleri artarsa kriz yeniden başlar. Bu nedenle ECB oranların düşük kalması için elinden geleni yapacaktır. Buna rağmen daha önce de defaten paylaştığım görüşümü tekrarlıyorum. Avrupa borç krizinin çözümü centilmence olmayacak. İyimser ihtimalle Yunanistan’ın baş vurduğu yönteme başvurulacak, kötümser olarak bakarsak bir veya birkaç ülke Euro’dan çıkmak zorunda kalacak. Ancak tüm bu senaryolarda kararı verecek olan FED ve ECB. Çok uzun süre boyunca her iki ekonomide (ve tabii Çin ile Japonya’da) büyük sorunlar olduğundan bahsedebiliriz. Ve bu süre zarfında, şimdi olduğu gibi, endeksler yukarı yönlü hareket edebilir. Ama bir gün merkez bankaları iki şeytandan daha az kötüsünü seçmek zorunda kalacak kadar zor duruma düşecek. Kapılar da o gün açılacak.