Kapalıçarşı
İki yüzü vardır Kapalıçarşı’nın. İlki, başta turistler olmak üzere İstanbul halkının da gözde alışveriş merkezi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1453'te İstanbul'u fethinden hemen sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından eski Bizans İmparatorluğu'nun yıkıntıları üzerine Ayasofya'ya maddi kaynak sağlamak amacıyla yaptırılmış, dünyanın en eski çarşısı. Mağazaları, dükkanları, hanları, kuyumcu dükkanları ile alışverişin kalbi ve dünyaca bilinen önemli bir merkez.
İkinci yüzüne gelince, bir finans merkezidir Kapalıçarşı. Döviz alınır satılır; altın alınır satılır, paralar değiştirilir. Kuyumculuğun da döviz piyasasının da kalbi ve merkezidir. Birkaç gün önce Belçikalı bir dostum, bayramımı kutlamak için aradı.
Daha önce İstanbul’u ve Kapalıçarşı’yı gezdiği için de bu konuda merak ettiği bazı soruları sordu. O Kapalıçarşı’yı alışveriş yapılan bir yer olarak hafızasına kazımış olmasına rağmen, son dönemde basında yer alan Kapalıçarşı ve döviz kuru haberleri üzerine şaşkınlığını dile getirdi. Bizler son derece alışkın olduğumuz için her ne kadar olanı biteni yadırgamasak da, yabancıların konuyu nasıl okuduklarını iyi anlamak gerekiyor.
Özellikle seçim sonrası, sonuçtan bağımsız olarak ülkemize yöneleceği düşünülen yabancı sermayenin de, yatırımcının da olup biteni daha net anlaması, günün sonunda yine ülkemize yarar sağlayacaktır. Ha gerçi bu sıra biz bile anlamakta zorlanıyoruz, o da başka bir konu.
Aslında seçim arifesinde bulunan ülkemizde bu sıralar Kapalıçarşı’da, para piyasalarında olup bitenler de gündemden düşmüyor. Ne oldu da bir anda Kapalıçarşı’ya hücum edildi. Ve neden dolara hücum edenler piyasada nakit bırakmadı. Ve ne oldu oldu da bankalar ile Kapalıçarşı piyasası arasındaki kurlar arasındaki fark bu denli açıldı.
Piyasalardan edindiğimiz duyumlar, Merkez Bankası’nın bankalara alım-satım makasını açmaları yönünde talimatları olduğu, bu durumun Kapalıçarşı işlemlerinin bankalarla kapatmaya çalışılmasına sebebiyet verdiğini, bunun da efektif bulunmasını zor hale getirdiğini ortaya koyuyor. Sonuç olarak da Kapalıçarşı'da yaklaşık 15-20 gündür nakit döviz bulmanın zor hale geldiği ve ancak iki gün sonraya valör verildiği de gelen bilgiler arasında.
Kurda fark yüzde 5'i geçti
Özellikle 2021 Aralık’tan bu yana enflasyonun durmak bilmeyen artışı ile, vatandaşların da kendilerini koruma adına aralıksız olarak dolar alımını sürdürmesi ile başlayan bir sürecin, yaklaşan seçim ile geldiği noktadayız diyerek durumu özetleyeyim. Bu tablonun pek de iç açıcı olmadığını ve alınan tedbirlerin de çok işe yaramadığını, piyasalar arasındaki makasın bu denli açılmasına rağmen Merkez Bankası’nın tepkisizliğinden anlayabilmek mümkün.
Oysaki gelinen bu durum sonucunda Kapalıçarşı'daki döviz kuruyla bankacılık sektöründeki kur arasındaki fark yüzde 5'i geçmiş durumda. Ortaya çıkan tablo ihracatçıyı da bir hayli zor duruma sokuyor. İhracat gelirlerinin yüzde 40'ını Türk Lirası’na çevirmek zorunda olan ihracatçıların, alım-satım farkı ile maliyetlendirme yapabilmesi ve fiyatlandırma yapması zor hale girmiş durumda.
Öte yandan ihracat yapmak için de ithalat yapmak zorunda olan dış ticaretçinin fiyatlamasını hangi kuru baz alarak yapacağını kestirebilmesi de hayli güç hal almış durumda. Merkez Bankası’nın açıkladığı politika faizleri ile piyasa faizleri nasıl hiçbir zaman paralel seyretmediyse, benzer bir durumu şu anda döviz kurlarında da gözlemliyoruz. Adına ikili döviz kuru demek de mümkün.
Merkez Bankası düzenleyicidir, izleyici değil. Dengeyi tutturabilmek ve istikrarı sağlayabilmek de yine büyük ölçüde Merkez Bankası’nın da içerisinde yer aldığı para politikalarından geçer. Seçime dek çalışmalarına ara veren sadece Meclis diye düşünürken, Merkez Bankasının da tatile girmiş havasında olmasından bir an önce çıkması en büyük temennimiz.