“Kapalı kapılar ardında kızgınlık dışarda suskunluk”

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

Sanayi Ticaret Odası yöneticisi dostlarımla sohbetlerde son günlerde yakınmaların arttığına  tanık oluyorum. Görüşmelerde gelecek konusundaki beklentilerini sorduğum dostlarım, özellikle “doların önlenemeyen yükselişinden duydukları endişeleri ve “piyasada giderek artan durgunluktan” şikayet ediyorlar.

Bu kuşkularını ekonomi yönetimine ne oranda duyurduklarını sorduğumda bir dostum işadamı, “Kapalı kapılar ardındaki toplantılarımızda hemen herkes kızgınlıklarını, içinde bulunulan durumdan, belirsizlikten yakınmalarını yüksek sesle dile getiriyorlar. Ama odadan çıktıklarında dışarıda  birden suskunluğa bürünüyorlar. Sektör temsilcileri yer yer sektör sorunlarını dile getiriyorlar, ama onun ötesinde özelikle doların dünyadaki gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksek artış göstermesi konusunda siyasilerin konuşmalarının yarattığı fark konusunda konuşmaktan çekiniyorlar.” dedi.

Özel sektörün dış borç yükünün hızla artmasına neden olan bu durum karşısında susmalarının nedenini sorduğumda, “ O konuda kaygılar artıyor, ama konuşurlarsa doğrudan defterlerinin incelemeye alınması gibi konularla karşılaşacaklarından korkuyorlar. Son dönemde Anadolu’da birçok firma Fetullahçı olduğu iddiasıyla böyle denetimlerle karşılaştılar. Bu da iş dünyasında genel bir korkunun yayılmasına yol açtı. Zaten zorlu bir dönemden geçerken, bir de denetimle karşılaşmayı kimse istemiyor. Suskunluğun bir nedeni de  bu..,”
“Bunun ortaya çıkardığı sonuç ne?” diye sorduğumda aldığım yanıt şöyle oluyor:
“Bunun sonuçlarının ekonomik göstergelerde yaşıyoruz. İş dünyasında bekle gör hakim. Onun sonucunda kapasite kullanımında sanayi üretiminde son aylarda gerileme yaşanıyor. Yeni yatırımlar söz konusu değil. İhracatta da gerileme söz konusu. İşsizlik yüzde 10’ların üzerinde. Piyasalara iş dünyasına belirsizlik hakim olduğu için bu sonuçlarla karşılaşıyoruz.“

Bütün bunlar “Peki çözüm nerede?” sorusunu sormama yol açıyor. Ve bunu soruyorum:
“Siyasilerin Merkez Bankası ile uğraşmak gibi tavırlarını terk etmeleri gerekiyor. Partilerin birbirlerini zora düşürmek için açıklarını arayıcı bir tutum izleyerek toplumda gerginliği artırıcı söylemlerine son vermeleri öncelik taşıyor. Ekonomi kurmaylarının dünyadaki gelişmeleri yakından izleyerek pro aktif politika izlemesine ihtiyacımız var. 2001 yılında yürürlüğe soktuğumuz ve başarı ile bizi 2007 yılına kadar getiren program süresini doldurduğu için, şimdi yeni bir reformist kalkınma programına ihtiyacımız olduğunu bilerek onun hazırlığına girmeliyiz. Bugünkü belirsizlik ortamından kurtulup, yeniden yatırıma, kapasite kullanımını, üretimi, ihracatı artırıp, büyümemizi yine yüzde 5’ler üzerinde sürekli kılabiliriz. Bizi rahatlatacak bir konu da Hükümetin ekonomi kurmaylarının ülke ekonomisinin iyi yanları kadar, olumsuzluklarından söz edip, sağlıklı çözüm önerilerini ortaya koymaları olacaktır.”

İş dünyasının kapalı kapılar ardındaki yakınmalarını, rahatlıkla dışarda da söyleyip sorunlarına  çözüm aramalarının gerekliliğine inanıyorum. Bu ortamın bir an önce sağlanabilmesini diliyorum. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar