Kanıt geçerli değil
Merkez Bankası (MB) dün yılın üçüncü enflasyon raporunu açıkladı. Daha önceki raporlarda MB’nin 2013 sonu enflasyon tahmini yüzde 5.3 düzeyindeydi. Dünkü raporda bu tahmin yüzde 6.2’ye çıkarıldı. Artışın arkasındaki temel nedenler, döviz kurundaki ve petrol fiyatlarındaki yükseliş olarak belirtildi.
MB’nin tahminini yükseltmesinde gariplik yok. Normal koşullarda bile bizim gibi ülkelerde tahmin yapıp bu tahminleri tutturmak zor bir iş. Zira küresel koşullardan çok etkileniyoruz. O koşullardaki değişimleri öngörmek ise açık ki çok zor. Kaldı ki normal koşullarda da yaşamıyoruz. Özellikle son üç ayda yaşananlar, ne geçen yılın sonlarında ne de bu yılın başlarında öngörülüyordu. Evet, ABD Merkez Bankası’nın eninde sonunda para politikasını sıkılaştırması bekleniyordu. Ama bunun 2014 gibi bizim gibi ülkeleri etkileyeceği düşünülüyordu; şimdilerde değil.
Bu çerçevede, sizlerle paylaştığım yılsonu enflasyon tahminim haziran ayı başına kadar yüzde 6-7 aralığındaydı. Oysa haziran başındaki yazımda bu tahmini yukarı çekmiştim. 2004’ten bu yana tüketici enflasyonunun yüzde 8.4, temel enflasyonun ise (I göstergesi) yüzde 6.7 etrafında dalgalandığını belirttikten sonra şöyle demişim o yazıda: “Sorun şu ki, yaşamakta olduğumuz kur ve hampetrol fiyatları artışı süreci, hem temel hem de tüketici enflasyonunun bu ortalamalardan çok da farklı olmamasına yol açacak gibi görünüyor.”
Kısacası, öngörülerde güncelleme yapmak normal. Sorun başka yerde. Uzun bir süredir enflasyonda bir katılık oluşmuş vaziyette. Bu katılık ile mücadele etmiyoruz. Mücadele eksikliğinde MB’nin önemli bir payı var. Elbette, MB’nin 2010’un sonlarından beri artık enflasyon dışında da hedefleri olduğunu, kimi zaman bunların ön plana çıktığını söyleyebilirsiniz. Doğru; zaten benim vurguladığım da bu. O hedefler daha önemlidir ya da değildir; şimdi tartışmak istemiyorum. Ama sonuçta enflasyonu kalıcı biçimde düşürmek için yeterli para politikası çabası harcanmıyor.
İki örnek vereyim: Birincisi, daha son Para Politikası Kurulu toplantısına kadar, MB’nin en yüksek faizi olan gecelik borç verme faizi bile enflasyonun altındaydı. Bu yurtiçi tasarruf oranının çok düşük olduğu ve de enflasyon bekleyişlerinin (o dönemde) yüzde 6-7 arasında dolaştığı bir ülkede olmaması gereken bir durumdu. Ama oldu. ABD Merkez Bankası finansal piyasaları karıştırmasaydı o ‘olmaması gereken durum’ sürecekti de.
İkinci örneğim, MB yetkililerinin enflasyonla mücadeleye verdikleri önemi göstermek için, 2012 sonundaki enflasyonun son 40 küsur yılın en düşüğü olduğuna sürekli dikkat çekmeleri. Canlı yayınlanan dünkü MB toplantısında da aynı vurgu yapıldı. Bu ‘hoş’ olmuyor. Olmadığı gibi, iyi bir iletişim stratejisi de değil. Değil, çünkü bir yılda sadece aralık ayı yok. Geçmişte yıl içinde çok daha düşük enflasyon oranları yaşandı ve kalıcı olmadılar. Dolayısıyla, sadece aralık ayında yaşanan yüzde 6.2 gibi bir oranın da kalıcı olacağının garantisi yok(tu). Nitekim kalıcı olmadı da. Kalıcı olmayan bir ‘başarı’, enflasyonla mücadele edildiğinin kanıtı olarak gösterilince insan irkiliyor. Bir de grafik verip, başka bir şey söylemeyeyim. Grafikte 2006’dan bu yana her ay gerçekleşen tüketici enflasyon oranları var. Bir de o yılsonu için hedeflenen enflasyon düzeyi o yılın her ayı için sabit gösteriliyor. Yorum size ait.