Kandil Türkiye’nin tetikte beklemesi gereken tek cephe değil

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

ABD ile yeni bir kriz yaşanıyor, sizce bu sefer sorun ne?

Türk ve ABD hükümetleri ilişkileri onarmak için peş peşe girişimlerde bulunuyorsa da, biraz ilerleme kaydedildiğinde veya ilişkiler biraz iyileştiğinde, ortaya yeni olaylar çıkıyor ve ilişkiler tekrar kötüleşiyor. Bu defa da, İŞİD’in güçlerini Rakka’dan çekmek konusunda YPG hakimiyetindeki Suriye Demokratik Güçleri’yle anlaştığı, Amerika’nın da bu geri çekilmeyi sadece izlediği ortaya çıktı. Görünüşe göre Amerikan güçleri olaya karışmamakla birlikte, alabilecekleri önlemleri de – bombardıman veya diğer önlemler – almayarak duruma zımnen rıza göstermişlerdir. Yani ABD IŞİD’le mücadelede iddia ettiğinin aksine, çok da samimi görünmüyor. Öyle anlaşılıyor ki, IŞİD’in varlığını sürdürmesinin onların da Suriye’deki varlıklarını bir şekilde devam ettirebilmelerini meşrulaştıracağını düşünüyorlar. IŞİD’le işbirliği yaptığı veya IŞİD’e karşı yeterince sert davranmadığı için diğer ülkeleri suçlayan bir ülke için, IŞİD’e karşı yeterince sert çıkmamak, herhalde o ülkeye duyulan güveni güçlendirecek bir durum değil. Bu konu önümüzdeki günlerde veya haftalarda Türkiye-ABD ilişkilerini gölgelemeye devam edecektir.

İlişkileri karmaşıklaştıran başka konular da var. Örneğin Türk hükümeti yasadışı yöntemlerle İran’a uygulanan ambargoları delmekle suçlanan ve Amerika’da hapiste olan Reza Zarrab’ın nerede olduğuyla ilgili bir adım attı ve bu kişinin nerede olduğunu sordu. Bu gerçekten sıradışı bir durum çünkü daha önce hükümetimizin yasadışı faaliyetlere karışmış diğer Türk vatandaşlarının durumu hakkında herhangi bir eyleme geçtiği pek vaki değildir. Herhalde Zarrab’ın durumuyla ilgilenmelerinin özel bir nedeni var ama benim bu nedenin ne olabileceği hakkında fikrim yok.

Ortadoğu tekrar mı kızışıyor?

Aslında bu soru bizi ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarının amacının ne olduğu sorusuna getiriyor. ABD şimdiye kadar bölgedeki stratejisini İran-karşıtı olarak şekillendirmeye çalışıyordu. Bunu yaparken de Suudilerle işbirliği yapmaktaydı, fakat şimdi sahne arkasında yaşanan bir gelişme birçok gözlemciyi de şaşırtacak biçimde gün ışığına çıktı. Artık Suudiler ve İsrailliler bölgedeki İran etkisini kontrol altında tutmak için beraber çalışacaklar.

Bu hafta ilginç bir gelişme daha yaşadık. Lübnan Başbakanı Hariri Suudi Arabistan’a çağırıldı ve oradan, görevinden istifa edeceğini duyurdu. İstifasının nedeni hem parti hem de Şii milis gücü olan Hizbullah’ın faaliyetlerinin Lübnan’ın Ortadoğu karışıklığı içindeki tarafsızlığını ihlal edebilecek yönde ilerlemesiydi. Bu doğru olabilir, fakat Suudi Arabistan’a hangi şartlar altında gittiği, ne şartlarda orada tutulduğu ve neler konuştuğu hala gizemini koruyor. Birçok insan Hariri’nin Suudi’lerin baskısı altında konuştuğuna ve davrandığına inanıyor. Resmen istifa edecek mi, hala bilmiyoruz çünkü resmi olarak istifasını vermedi, sadece niyetinin o olduğunu duyurdu. Doğrudan Lübnan’a da gitmedi, şu an Fransa’da. Yakında gideceğini söylüyor.

Benim endişem Amerika ve İsrail’in Suudilerle birleşerek Hizbullah’I Lübnan’dan çıkarmak için bir araya geleceği ki, özellikle ABD’nin kendi askerini bölgeye göndermek istemeyip bu işi başkalarının kendisi için yapmasını istediği düşünüldüğünde, bu başarılması çok zor bir hedef. İsrail'in bunu tek başına yapmaya istekli olacağını sanmıyorum. Muhtemelen Amerika’dan destek için daha güçlü bir taahhüt ve Suudi Arabistan’dan daha fazla katkı almaya çalışacaktır. Ama görünen o ki, İran ile ABD-İsrail-Suudi Arabistan arasında, muhtemelen silahlı kuvvet kullanımını da içeren, büyük bir ihtilafa doğru gidiliyor. Sanıyorum bölgede oldukça zor gelişmelerin yaşanacağı bir dönemin sadece başlangıcındayız. Eminim, Türk, İran ve Rusya devlet liderlerinin Soçi'de bir araya geleceği sizlerin de dikkatini çekti. Dış İşleri Bakanları da Antalya’da hazırlık yapıyorlar. Kanımca bu üçlü, bölgede istikrarı bozacak Amerikan planlarına karşı koymak gayretinde.

Türkiye İçişleri Bakanı’nın “Kandil’e gidip oturacağız” demesine ne diyorsunuz? Bu Türkiye’nin sınırlarını güvenli hale getirmeye yardımcı olacak mı?

Geçtiğimiz günlerde Sayın İçişleri Bakanı Türkiye’nin Kandil Dağları’na gidip orada kalacağını duyurdu. Sayın Bakan bu sorun üzerinde yeterli inceleme yapma fırsatı bulmamış olabilir. Kandil yüksek sıra dağların olduğu bir bölgedir. Askeri açıdan bakıldığında, büyük bir yerleşimin olmadığı sadece küçük köylerin ve az sayıda yetersiz yolun bulunduğu böyle bir bölgede tutunmak çok zordur. Dahası, Kandil Dağlarının üçte biri İran sınırları içindedir. Dolayısıyla, herhangi bir askeri operasyon için İran’ın da onayının alınması gerekecektir.

Kandil'e yapılacak herhangi bir müdahale, önemli ölçüde silahlı kuvvetin bölgeye sevkini gerektirir. Ancak, böyle büyük bir askeri gücün Kandil'e gönderilmesinin önemli bir kazanım sağlayıp sağlamayacağı belirsizdir. Buna karşılık, askerin Kandil’e gitmesi, Türkiye'yi diğer risklere de açık hale getirir. Kandil, Türkiye'nin tetikte olması gereken tek cephe değil. Zaten şu anda İdlib’de askeri gücümüz var; yarın Afrin'de de askeri bir varlık bulundurmamız gerekebilir. Askeri gücünüzü birden fazla cepheye seyrek bir şekilde yaymak ihtiyatlı bir davranış değildir; ülkemizi birden fazla cephede tehlikelere karşı açık duruma getirir ve herhangi bir cephede yeterli savunma yapamama tehlikesini doğurur. Umarım Sayın Bakan’ın açıklamaları Türkiye’nin Kandil Dağları'nı istila etme planını duyurmaktan ziyade PKK ile mücadeledeki kararlılığını göstermeyi amaçlıyordur.

Türkiye'nin İran karşıtı ittifaktaki konumu ne olmalıdır?

Türkiye için İran, ABD ve Avrupa'dan farklı olarak, yakın bir komşudur. Türkiye doğal gazını İran'dan alıyor. İran, Türkiye üzerinden Batı’ya ulaşıyor. Tarihsel olarak, iki toplum arasında rekabetçi fakat çatışmacı olmayan ilişkiler egemen olmuştur. Bu noktada, Avrupa’nın da uzak durmayı tercih ettiği ABD-İsrail-Suudi Arabistan liderliğindeki İran karşıtı kampa katılmak akıllıca görünmüyor. Türkiye, Amerikan politikalarına tamamen uyum içinde hareket etmemelidir. İran'la önemli bir sorunumuz yok ve karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri başarıyla yürütüyoruz. Dahası, Ortadoğu'da barışın sağlanması için İran'ın işbirliği şart. Türk hükümetinin ABD ve Suudi Arabistan tarafından yönetilen İran karşıtı koalisyona katılması konusunda baskıların artacağından endişe ederim ama Türkiye buna direnecektir. Türkiye, İran'la çok boyutlu bir çatışmaya girmekten hiçbir yarar sağlamaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019