Kanaat
Elindekine razı olma durumuna kanaat deriz, peki olmayana ne deriz? Birçok sıfatı peş peşe sıralarız… Açgözlü deriz, doymamış deriz. Allah’ın bize lütfettiği rızka kanaat etmemek biraz inkara girer. Hırs güzel bir şeydir ama onu tadında, dozunda tutmak gerek. İnsanın zenginliği kanaatten geçer. Aklını kullanamazsa hırsı önüne geçer. O hırs ise insanı yer bitirir. Aklımızı ve meziyetlerimizi kullanarak hırsımıza gem vurabiliriz. Yoksa bizi sonsuz mutsuzluğa sürükleyen bir girdabın içinde yuvarlanır dururuz.
Kanaat öyle bir meziyettir ki, kendinizi kaptırmanıza izin vermez. Her şeyin aşırısından sizi korur ve kollar. Her şeyin sahibi olabilmek zordur. Sahibi olan da çok mutlu değildir. Bazen tek bir nefes almak bile bizi mutlu eder. O an’a kanaat edebilmek büyük zenginliktir. Bu yaşadığımız yüzyıl bütün bunların az hatırlandığı bir zaman dilimi oldu. Hepimiz her şeyin daha güzelini daha yenisini, daha lüks olanını arıyoruz. Etrafımızdaki uyaranlar da bizi buna itiyor. Kayıtsız kalmak bizi zorluyor. Bizi devamlı dürten reklamlar, duyumlar içimizdeki kanaat duygusunu eziyor. Elimizdekini unutturup yeniye yöneltiyor. Bu herkes için geçerlidir. Bireyler için olduğu kadar, ülkeler dahi kanaat edip kıymet bileceğine, geçmişi tazeleyip yeni yeni arayışlara giriyorlar.
Hayat hep yaz / hep kış değildir. İyi günde vardır, kötü gün de… Ağaçlar bazı yıllar meyve verir, bazı yıllar vermez. Ama biz ağacı o sene meyve vermedi diye kesmeyiz. Güneş bazen karlı günlerin ardından çıkıp içimizi ısıtır, ama biz bulutlu günlerde de kanaat edip güneşi göreceğimiz günü bekleriz. Mehtaplı geceler ayın birkaç gününde bize gülümser, ama biz sabırsızlıkla da olsa o güzelim geceleri bekleriz.
“Aza kaanat etmeyen, çoğu hiç bulamaz” gibi bizim atasözlerimizde sıkça bahsettiğimiz birçok deyişlerimizle bu fikrimizi savunduğumuz doğrudur. Önce insan olmayı, öğrenmeliyiz, sonra da iyi insan olma çabasına girmeliyiz. Bu tamamen bizim elimizdeki güçtür. Elimizden dizginleri kaydırırsak hem başkasını, ama en çok da kendimizi üzeriz. Geçici dünya olarak adlandırdığımız sınırlı ömrümüzde kanaatkar olmalıyız. Kendi elimizdeki ile yetinmiyorsak daha iyisini yapmakla yükümlüyüz. Başkasından alarak, onu basamak yaparak yükselmek felakete kucak açmaktır!