Kamu hesapları ne kadar güvenilir?

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Ahmet ARSLAN - Denetçi, CPA, MBA

Kamu hesapları kamu idarelerinin faaliyetlerinin mali sonuçlarını gösteren ve muhasebe kayıtları ile diğer verilerden elde edilen hesap sistemi ile mali tabloları ifade etmektedir. Kamu hesapları kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile varlık ve yükümlülüklerini gösterir. Kamu hesaplarının usulüne uygun şekilde tutulması ve kamuoyuna açıklanması hesap verebilirlik ve şeffaflık açısından oldukça önemlidir.

Nitekim, mali anayasa niteliğindeki 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre;

- Kamu hesaplarının standart bir muhasebe sistemi ve genel kabul görmüş muhasebe prensiplerine uygun bir muhasebe düzenine göre oluşturulması zorunludur.

- Kamu hesapları, kamu idarelerinin gelir, gider ve varlıkları ile malî sonuç doğuran ve öz kaynağın artmasına veya azalmasına neden olan her türlü işlemlerle garantilerin ve yükümlülüklerin belirlenmiş bir düzen içinde hesaplara kaydedilerek, yönetim ve denetim yetkilileriyle kamuoyuna gerekli bilgilerin sağlanması amacıyla tutulur.

- Bir ekonomik değer yaratıldığında, başka bir şekle dönüştürüldüğünde, mübadeleye konu edildiğinde, el değiştirdiğinde veya yok olduğunda muhasebeleştirilir. Bütün malî işlemlerin muhasebeleştirilmesi ve her muhasebe kaydının belgeye dayanması şarttır.

- Kamu gelir ve giderleri tahakkuk ettirildikleri malî yılın hesaplarında gösterilir.

- Malî istatistikler, uluslararası standartlara uygun olarak bütünlük, güvenilirlik, kullanışlılık, yöntemsel geçerlilik ve ulaşılabilirlik ilkeleri çerçevesinde; yeterli mesleki eğitimi almış personel tarafından muhasebe kayıtlarındaki verilere dayanılarak ve istatistiksel yöntemler kullanılarak hazırlanır.

- Muhasebe yetkilileri muhasebe yetkilisi sertifikasına sahip kamu görevlileri arasından atanır.

1. Kamu idarelerinin kayıtdışı önemli miktarda varlık ve borçları bulunmakta

Kamu idarelerinin demirbaş, taşıt, makine-tesisat ve tüketim malzemeleri Taşınır Mal Yönetmeliği’ne göre envanter kayıtlarına, taşınmaz malları ise tapu kayıtları da dikkate alınmak suretiyle taşınmaz envanterine kaydedilmelidir. Gerek taşınır mallar gerekse taşınmaz mallara ilişkin söz konusu envanter kayıtlarının aynı zamanda muhasebe sistemine yansıtılması gerekmektedir. Oysa, uygulamada çoğu zaman taşınır kayıt sistemi veya tapu kayıtları ile muhasebe sistemi arasında bağ ve tutarlılık bulunmamaktadır. Muhasebe sistemine yansıtılmayan varlıklar zimmete geçirilmeye ve her türlü suistimale açık halde bulunmaktadır.

Varlık ve yükümlülüklerin muhasebe kayıtlarına alınmaması ihmalden kaynaklanabildiği gibi bazı hesap kalemlerinin görünmemesini sağlamaya yönelik bilinçli de olabilir. Örneğin, 5393 sayılı Kanun’a göre belediyeler özel bankalardan borçlanamaz ve belediyelerin iç ve dış borç stoku yıllık bütçe gelirlerini aşamaz. Bu kuralın ihlaline ilişkin mali ve adli yaptırımlardan kaçınmak için belediyeler bu tür borçları muhasebe kayıtları ve mali tablolarda göstermekten kaçınabilmekte veya bunları farklı hesap kodları altında gösterebilmektedir.

Aynı şekilde, kamu idarelerine yapılan nakdi bağış ve yardımlar veya istisnai faaliyetlerden kaynaklanan gelirler idarenin muhasebe kayıtlarına yansımayan ve özel olarak açılan banka hesaplarında tutulmaktadır.

Son olarak, bazı kamu idarelerinin iktisadi işletme ve şirketlerinin gelirleri ve nakit fazlaları veya kârları idarenin hesaplarına intikal etmemektedir.

Muhasebe kayıtlarına yansıtılmayan bu tür tutarlar suiistimal riskine maruz bulunmaktadır.

2. Kayıtlardaki hesap kalemleri gerçek tutarları yansıtmamakta

Kamu muhasebesine ilişkin bazı hesap kalemleri uluslararası standartlara göre değerleme işlemi yapıldıktan sonra muhasebe kayıtlarına yansıtılması gerekirken uygulamada değerleme ve uluslararası muhasebe standartları bilgisi eksikliği nedeniyle bu tür hesap kalemleri göstermelik şekilde muhasebe kayıtlarına alınmaktadır. Bu durum özellikle yıllara sari işler, taahhüt ve garantiler ile nazım hesaplara için söz konusudur.

3. Denetimlerde sadece muhasebe kayıtlarının işleyişine bakılmakta işlemlerin gerçek mahiyeti araştırılmamakta

Sayıştay ve diğer denetim birimleri tarafından yapılan muhasebe denetimlerinde genellikle mali tablolar ve hesapların işleyişi üzerinde durulmakta bu hesapların işleyişine dayanak teşkil eden belge, varlık ve işlemler yerinde incelenmemektedir. Örneğin, birçok kamu idaresinde vezneden tahsilat yapılmasına karşın kasa hesabı kullanılmamaktadır.

Aynı şekilde, alacakların doğruluğu bu alacakların doğmasına sebep olan işlemlerin çapraz kontrolleriyle teyit edilmemektedir.

4. Bazı muhasebe yetkilileri yeterli muhasebe bilgisi ve yetkinliğine sahip değil

5018 sayılı Kanun’a göre muhasebe yetkililerinin (mali hizmetler müdürü, muhasebe müdürü, sayman vb.) Maliye Bakanlığı tarafından yapılan eğitim ve düzenlenen sınav sonucunda muhasebe yetkilisi sertifikasını almaya hak kazanan kamu görevlileri arasından atanması gerekirken özellikle bazı idarelerde muhasebe hizmetleri sertifikalı olmayan görevliler tarafından yürütülmektedir.

Bu durum muhasebe kayıtlarının özensiz ve muhasebe mevzuatına aykırı şekilde tutulmasına yol açmaktadır.

5. Muhasebe kayıtlarını düzgün tutmamanın maddi bir yaptırımı bulunmamakta

Türk Ticaret Kanunu ve sermaye piyasası mevzuatına göre özel sektör işletmelerinde muhasebe kayıtlarını düzgün tutmamanın para cezası şeklinde yaptırımı bulunmakla birlikte kamu idarelerine ait muhasebe kayıtlarını düzgün tutmamanın herhangi bir maddi yaptırımı bulunmamaktadır. Bu durum muhasebe kayıtlarının gerçeğe aykırı tutulmasının önünde caydırıcı bir mekanizmanın olmaması anlamına gelmektedir.

Sonuç;

Hesap kalemlerine ve muhasebe görevlilerine ilişkin yukarıda belirtilen ve bazıları Sayıştay’ın dış denetim genel değerlendirme raporuna da yansıyan sorunlar kamu hesaplarının doğruluğu konusunda şüpheler doğurmaktadır. Kamu sektöründe tam anlamıyla güvenilir ve uluslararası standartlara uygun bir muhasebe sisteminin tesisi için;

1- Muhasebe denetimlerinin fiziksel inceleme, doğrulama ve analitik inceleme teknikleriyle desteklenmesi,

2- Muhasebe hizmetlerinin 5018 sayılı Kanun’da öngörüldüğü şekilde sadece sertifikalı kamu görevlileri tarafından yürütülmesi ve bu görevlilerin periyodik olarak eğitime tabi tutulması,

3- Muhasebe kayıtlarını düzgün tutmamanın para cezası şeklinde maddi yaptırıma bağlanması,
gerektiği düşünülmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar