Kamu harcamalarında tasarruf sağlamanın ve gelirlerini arttırmanın yolu etkili denetimden geçer

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Ahmet ARSLAN - Denetçi, CPA, MBA

Son günlerde global danışmanlık şirketi McKinsey&Company firması ile ekonomi yönetimi arasında yapılan anlaşmanın mahiyeti ve gerekliliği konusunda kamuoyunda bazı tartışmalar bulunmaktadır.

Bu yöndeki eleştirilere karşılık olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada; bu anlaşmanın Yeni Ekonomik Program (YEP) kapsamında Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi'nce ifa edilecek olan kamu maliyesine yönelik harcamalarda tasarruf sağlanması ve ilave gelir üretici tedbirlerin alınmasına yönelik bir nevi danışmanlık mahiyetinde olduğu belirtilmiştir.
Adı geçen firma global ölçekte profesyonel olarak faaliyet göstermesi ve nitelikli insan kaynağına sahip olması gerçeği nedeniyle firma seçimi konusunda ciddi bir sorun bulunmamakla birlikte kanaatimiz devlet harcamalarında tasarruf sağlamanın ve gelirlerini arttırmanın danışmanlık almaktan ibaret olmadığı ve bu süreçte denetimin çok önemli olduğu yönündedir.

1. Kamu maliyesinin mevcut sorunları ancak bir global bir danışmanlık şirketi tarafından çözülebilecek kadar komplike değildir

Ülkemizde kamu maliyesinin kronik hal almış olan mevcut sorunları yıllardan beri bilinmekte olup bu sorunların temelinde kamu idarelerinin disiplinsiz harcamaları ve vergi denetiminin caydırıcı olmaktan uzak olmasıdır.

Kamu idarelerinin kontrolsüz harcama yapmalarında önemli bir neden 2005 yılında yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'yla, ödemelerin yapılmasında Maliye Bakanlığı'nın kontrol yetkisinin kaldırılarak bu konuda neredeyse tüm inisiyatifin kamu idarecilerine verilmesidir. Aynı kanun gereğince kamu kaynaklarının verimli ve etkili şekilde kullanılması için oluşturulması zorunlu olan iç kontrol sistemi neredeyse hiçbir kamu idaresinde tam anlamıyla tesis edilmiştir.

Gelinen noktada denetim yoksa veya denetim sonucunda herhangi bir usulsüzlük tespit edilmemişse kamu idarelerinde tüm iş ve işlemlerin doğru olduğu düşüncesi hakim olmuştur.

Çeşitli nedenlerden dolayı denetimin etkili şekilde yapılmaması ise kamu idarelerinde hesap verme mekanizmasının zayıflamasına yol açmıştır.

2. Kaynaklarının hukuka uygun olduğu kadar verimli ve etkili kullanılıp kullanılmadığının denetimi de önemlidir

Kamu idarelerinde denetim sonucunda iş ve işlemlerin mevzuata aykırı şekilde kullanıldığının tespit edilmemiş olması kaynakların israf edilmediği anlamına gelmemektedir.

Kaynakların israf edilip edilmediğinin denetimi ise verimlilik ve etkililik denetimi ile mümkündür.

6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nda Sayıştay’a kamu idarelerinin verimlilik ve etkililik yönünden denetimi yetkisi verilmiş olmakla birlikte uygulamada bu denetim pek uygulanmamaktadır. Bunun nedenleri ise Sayıştay’ın denetim elemanlarının sayı ve nitelikleriyle ilgili olduğu kadar kamu idarelerinde bu yöndeki denetime sıcak bakılmamasıyla da ilgilidir.

Aynı şekilde, 5018 sayılı Kanun'a göre kaynakların verimli ve etkili şekilde kullanılmasının denetimiyle yetkili kılınan iç denetçiler bir çok kamu idaresinde bulunmamakta veya bu alanda görevlendirilmemektedir.

3. Son dönemlerde denetimin caydırıcı gücü önemli ölçüde azalmıştır

2011 yılında yapılan rasyonel olmayan yasal ve idari düzenlemeler kamu idarelerinin idari ve mali denetiminde önemli rol oynayan denetim elemanlarının statüsünde ciddi kayıplara neden olmuştur. Bu düzenlemeler sonucunda denetim elemanlarının statüsündeki düşüş denetlenenler nezdindeki itibarlarının da zedelenmesine yol açmıştır. Bu durum ise denetime karşı reaksiyonun artmasına sebebiyet vermiştir.

Devlet gelirlerinin denetiminde de önemli sorunlar bulunmaktadır. Örneğin, vergi müfettişlerinin sayısı 2013 yılında iken 5 bin 550 iken 2017 yılında 8 bin 244 (Kurulda geçici görevli 2 bin 57 diğer meslek mensupları hariç) yükselmiş fakat aynı dönemde incelenen vergi mükellefi sayısı ise 71 bin 352’den 44 bin 182’ye düşmüştür (Kaynak: VDK Yıllık Faaliyet Raporu). Yani, vergi müfettişi sayısı ikiye katlanırken incelenen mükellef sayısı yarı yarıya düşmüştür.

Ayrıca faal mükellefi sayısının 2.6 milyon olduğu dikkate alındığından incelenen mükellef sayısı toplam faal mükellef sayısının sadece %1.6’sına tekabül etmektedir.

Yapılan vergi incelemelerinin büyük bir kısmı sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge incelemesine dayalı olmakta, kayıtdışı kazançların tespitine pek yönelinmemektedir.

Vergi müfettişlerinin önemli bir kısmı vergi incelemeleri dışındaki işlerde görevlendirilmektedir.

4. Mahalli idareler ve üniversitelerde gelir artırıcı çalışma motivasyonu bulunmamaktadır

Belediyeler ve il özel idarelerin gelirlerinin yarısından fazlası, üniversitelerin ise gelirlerinin yaklaşık olarak %90’ı Hazine’den karşılandığı ve bu hazine yardımı herhangi bir şarta bağlı olmadığı için bu idarelerin kendi öz gelirlerini arttırma yönünde pek bir çalışması bulunmamaktadır.
Örneğin, belediyelerin 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'na göre önemli vergi ve harç geliri imkanları bulunmasına karşın belediyelerin bu gelirlerin tam anlamıyla tahakkuk ve tahsili yönünde analitik incelemeleri veya saha çalışmaları bulunmamaktadır.

Sonuç

McKinsey&Company firması ile ekonomi yönetimi arasında yapılan anlaşma kamu maliyesinin bilimsel esaslara göre yönetileceği yönünde uluslararası kamuoyuna olumlu bir sinyal verebilecek olmakla birlikte böyle bir uygulama kamu maliyesindeki sorunları kalıcı şekilde çözmeye yeterli değildir. Firmayla yapılan anlaşmanın bitmesinden sonra kamu kaynaklarının kullanımında eski kötü uygulamaların devam etme ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle, kamu maliyesindeki sorunların kalıcı şekilde çözümü denetimin caydırıcı gücünün arttırılarak tam anlamıyla hesap verebilir kamu yönetiminin oluşturulmasıyla mümkündür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar