Kalkınmaya ihracat katkısı

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

6. İstişare Kurulu değerlendirme toplantısı, geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan başkanlığında yapıldı. Toplantıda Sayın Pekcan “Son çeyrekte net ihracatımızın büyümeye katkısı 9.7 puan olmuştur. Bu rakamlar da gösteriyor ki artık ihracat ekonominin belirleyici gücü olmuştur” diyerek, ihracatın ekonomimiz içerisindeki artan önemi bir kez daha vurgulamış.

Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre 2019 Mart ayı ihracatı 16 milyar 334 milyon ABD Doları olarak gerçekleşti. 2019’un ilk çeyreğinde ihracatımız yüzde 3.34 yükselmiş ve ithalat da yüzde 21.46 azalmış. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yılın ilk çeyreğinde yüzde 67.1 iken bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 88.2’ye yükselmiş.

İhracatın ithalatı karşılama oranın bu kadar yükselmesini iyimser bir bakışla ve salt rakamlarla değerlendirdiğimizde morallerimizi yüksek tutabiliriz.

Gel gelelim gerçek hayatta bunun pek de böyle olmadığını hepimiz biliyoruz.
Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan sanayimizin, girdiler açısından ithalata bağımlı olduğunu yadsımak mümkün değildir.

İthalatın azalması ilerleyen zamanlarda, üretimde daralmalara yol açabilir mi ki açabilir.
Bu duruma da bardağın dolu tarafına bakarak iyimser bir yorum yapacak olursak sanayicilerimizin, ithalat yapmak yerine mevcut yerli kaynaklara yöneldiğini söyleyebiliriz. Hükumetin de bunu destekleyerek, ithal edilen ürünlerin yerel olanaklarla üretiminin sağlanması açısından sanayicilere yeni imkânlar sağlamaya çalıştığını biliyoruz.

Ancak ortada açık seçik duran gerçek şu ki sanayimizin ihtiyacı olan girdiler, yerli olarak yapılsa dahi bu girdilerin de asıl veya ana girdileri ithalata bağlı.

Başka bir deyişle, ithalattan kurtulmak mümkün değil.

İthalat çok mu korkutucu?

Bence hiç değil…

Küresel ekonominin devlerine veya kendi kendini rahatlıkla çevirebilen ekonomilere baktığımızda, onların da oldukça yoğun ithalat yaptıklarını ve hatta Japonya gibi bazılarının da ciddi kaynak imkânsızlıkları ile de karşı karşıya olduklarını görüyoruz.

Burada ekonominin kapısını refaha açacak olan anahtar “Katma değeri yüksek üretim.”
Bunu herkes ve hem de yüksek sesle ifade ediyor da oraya çıkanlar ne kadar, pek bilmiyoruz. Zira dikkatle izlediğimiz ihracat rakamlarının içerisindeki yüksek katma değerli ürünlerin payı, bizleri ümitlendirecek kadar yükselemiyor.

Dış ticaret açığımızın içerisinde, gittikçe artan bir paya sahip olmaya başlayan başka bir kalem de tarım ürünleri. 11.08.2015 günü yayınlanan “İhracatın Arttırılması Üzerine” başlıklı sohbetimizde yer alan tablolarda görüleceği üzere, Dünya ihracatının büyükleri arasında yer alan ilk 15 ülkeden 8 tanesi, yine dünya gıda ihracatının en büyük 15 tanesi arasında yer almakta.
Sanayi üretimi ve katma değer derken, tarımı ihmal etmek ciddi ve büyük bir yanlış oluyor.
Çiftçimiz korunmadan, kollanmadan ve kazanmaları sağlanmadan, ülkenin dengesi sağlanamaz.
İstişare toplantısında, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Kaslowski, “Hepimiz kısa vadeli politikaların sürdürülebilir büyüme sağlamadığını, kuru artırmanın rekabet gücünü artırmadığını gördük. Artık ekonomide sadece iki konu olmalı, istikrar ve verimlilik” demiş.

Katılmamak mümkün değildir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019