Kalkınmanın yeni dinamiği kadınlar...
Geçen haftaki yazıma pek çok mesaj geldi...
Sohbet sırasında söyleyen dostlar da oldu...
Hatırlayacaksınız...
Antalya'da üçüncüsü yapılan Yöresel ve Geleneksel Ürünler Fuarı'nın açılışında Rifat Hisarcıklıoğlu'nun söylediklerini aktarmıştım...
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, "Bu iş kadınlar olmazsa olmaz" diyordu, "Fuarda sergilenen ürünlerin yüzde 90'ının mucidi kadın...
Oysa fuarın açılış töreninde kadınlar çok azınlıkta...
Kadını mutfakta tutup, erkeği pazara gönderirsek olmaz...
Gelecek yıl buranın yarısı kadınlardan oluşmalı..."
***
Hisarcıklıoğlu'nun bu yöndeki sözlerine ilk kez tanık olmuyordum...
Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin Kartepe buluşmasında da konuya dikkat çekmişti...
"Kadınlarımızın ekonomiye katılması ve verimlilik artışı ile birlikte Türkiye bugün 17'nci olmak yerine dünyanın en büyük 11'inci ekonomisi olabilirdi" diyordu, "Sadece kadınların katılımı bile bizi 13'üncü büyük ekonomi yapar!"
***
Bu sözleri önemsemiştim...
İki nedenle...
Birincisi, söyleyenin Türkiye iş dünyasını temsil eden örgütün en tepesindeki kişi olmasıydı...
İkincisi, sözlerindeki konsantrasyondu...
Hepimiz biliriz, kadınların önemi üzerine birşeyler söylemek adettendir...
Bu söylemler genellikle basma kalıp sözlerin kullanıldığı, içi boş konuşmalardır...
Konsantre olmak ise o anı yaşamaktır...
Hisarcıklıoğlu'nun EGD'deki içten konuşması bu konsantrasyonu taşıyordu...
***
Her neyse, lafı uzatmayayım...
Geçen haftaki yazımda Hisarcıklıoğlu'nun bu sözleri üzerine ben de fuardan bazı gözlemlerimi aktardım...
Merzifon'un 15 farklı köyünden gelen girişimci "Arı Kadınları" örnek gösterdim...
(Bugün arka sayfamızda okuyacaksınız) Ardından da, "Yakında Türkiye'de kadın girişimciliğinde bir patlama yaşanırsa şaşırmayın" dedim...
Sonra, "Sadece girişimcilikte değil, her alanda..." diyerek bu gözlemimden çıkarsadığım iddiamın çapını daha da genişlettim...
İşte gelen mesajların çoğu bu iddiam ile ilgiliydi...
***
Mesaj gönderenlerin iddiama katılmadığı belliydi...
Kadınların bugünkü durumundan "memnun değil"diler...
Geleceğinden ise "endişeli"...
Öngörümün doğruyu yansıtmadığını, kadınların toplumsal yapımızdaki yerinin ileriye değil geriye gittiğini söylüyorlardı...
Mesajlarda, kadına yönelik şiddetin son dönemde artmasının tesadüf olmadığı, kadının baskı altına alınmak istendiğinin altı çiziliyordu...
Bazı okurlarım özellikle eğitim sistemine getirilen 4+4+4'e dikkat çekiyor, bunun kızları okuldan uzaklaştırma projesi olduğunu belirtiyordu...
***
Bütün bu fikirlere saygı duyuyorum...
Şu doğrudur, bu yanlıştır demiyeceğim...
Bu konuların tartışılması gerekir...
Hayatın içinde tartışılıyor da...
Doğrusu ben de bir an düşündüm...
Yoksa ben bir masal aleminde miyim diye...
Öyle ya...
Kadınlarla ilgili bu kadar olumsuz gelişme gözümüzün önünde olup biterken, onların öne çıkacağını nasıl iddia ediyorum?
***
Bütün kabahat bizi bu masal alemine sokanlarda...
Sultanlar...
Periler...
Hadlerini bilip evlerinde otursalar...
Hiçbir erkek takımı kapısından bile geçemezken, tutup Olimpiyatlar'a katılma hakkı elde etmeseler...
Biz de böyle gündüz gözüyle rüya görmeyeceğiz...
***
Herhalde anlaşıldı...
Sultanlar'la Voleybol Kadın Milli Takımı'mızdan bahsediyorum...
Adları Filenin Sultanları...
Tarihimizde ilk defa bizi takım olarak Olimpiyat'lara taşıdılar...
Daha bu hafta sonu...
Grand Prix'in finallerinde yer aldılar...
Avrupa'yı temsil eden tek A milli takım olarak...
Ve dünya voleybolunun devleri Japonya'yı, Çin'i devirip dünya üçüncüsü oldular...
Basketbol Kadın Milli Takımı'mız...
Nam-ı diğer Potanın Perileri...
Basketbol Kadınlar Olimpiyat Elemeleri'nde son olarak Arjantin'i 72-58 yendiler...
Türkiye de tarihinde ilk kez bu spor dalında Olimpiyat'a gitmeye hak kazandı...
Türkiye Medya ve İletişim Meclisi'ndeki toplantı arasında Asaf Ardak söylemişti de inanamamıştım...
TOBB MİM'in Reklamverenler Derneği'ni temsil eden üyesi Ardak aynı zamanda Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu'nda...
"Arjantin'i yenersek Olimpiyat'a gidiyoruz" deyince "Arjantin bu işlerde iyidir" diyerek umutsuzluk belirtmiştik... O da, "Olsun, bizim
kızlar daha iyi" demişti...
Onlara inananlara, yıllardır destekleyerek bu başarılarda imzası olanlara teşekkür borçluyuz...
***
Sadece periler ve sultanlar mı? Son dönemde spor alanında ne başarı yakalasak, çoğu kadınlardan...
Üstelik sadece milli takım düzeyinde de değil...
Kulüp başarılarında da kadınlar önde...
Bireysel sporlar bakımından da...
Dünya şampiyonu boksörümüz Gülsüm Tatar gibi...
Pek çok kez Avrupa şampiyonu da olan Gülsüm bu yıl Türkiye'yi Olimpiyatlar'da temsil edecek...
***
Alp Ulagay bir süre önce yazmıştı: "Kadınlar kazanıyor, erkekler bakıyor" diye...
Son gelişmeler onu doğruluyor...
Eczacıbaşı'nın neredeyse 40 yıldır bir motor güç olarak destekçisi olduğu kadın voleybolu bu yıl kulüpler bazında da iki çok önemli başarıya imza attı...
Fenerbahçe Universal Şampiyonlar Ligi'ni kazandı...
Vakıfbank Türk Telekom biri şampiyonlar şampiyonluğu olmak üzere Avrupa'da üç kupa kazandı...
Galatasaray, Challenge Cup'ta final oynadı...
Basketbolda FIBA Kadınlar Eurocup'ta Kayseri KASKİ ikinci oldu...
Muratpaşa Belediyesi Hentbol Takımı'nı da unutmayalım...
Geçen sezon, erkeklerin adının bile geçmediği bu dalda Avrupa'da final oynadılar...
***
Gelelim atletizme...
Atletizmde hiç Avrupa şampiyonumuz yoktu...
Bir kadın atlet, Süreyya Ayhan 2002'de ilk kez bize bu sevinci tattırmıştı...
2003 yılında ise 1500 metrede ikinci olarak Türkiye'nin Dünya Atletizm Şampiyonaları tarihindeki ilk madalyasını da elde etti...
Ya bu yıl? Kadın atletlerimiz hiç görmediğimiz kadar madalya getirdi ülkemize: Avrupa Şampiyonası'nda 1500 metrede Aslı Çakır Alptekin altın madalyanın sahibi oldu...
Hemen arkasından gelen de bir Türk kızıydı...
Gamze Bulut...
Gümüş madalyayı aldı...
Hatırlar mısınız bilmem...
Aslı, mart ayında yapılan 14. Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nda üçüncü olarak Türkiye'ye tarihindeki ilk madalyayı kazandırmıştı...
Kadınlar 100 metre engellide Nevin Yanıt, üst üste ikinci kez Avrupa Şampiyonu oldu...
3000 metre engellide ise Gülcan Mıngır aynı başarıyı yakaladı...
Karin Melis Mey ise Helsinki'de uzun atlamada madalyayı sadece 4 cm ile kaçırdı...
***
Olimpiyatlar'a katılan ilk Türk jimlastikçi bir kadın olacak: Göksu Üçtaş...
Çağla Dönertaş da ilk yelkenci olarak bu başarıyı yakaladı...
2000 yılına kadar Türkiye Olimpiyatlar'a sadece 32 kadın sporcu gönderebilmişti...
Son 10 yılda bu tablo değişti...
Bu yıl ise tarihinde ilk kez kadın sporcular erkekleri deyim yerindeyse ‘solladı'...
2012 Londra Olimpiyatları'na katılması kesinleşen 105 sporcumuzun 59'u kadın, 46'sı erkek...
Türk sporunda özetin özeti şu: Erkek sporuna yılda bir milyar dolar harcanıyor...
Elde edilen bir-iki başarı var...
Ama onlar da sürdürülememiş...
Yani sonuç; sıfıra sıfır, elde var sıfır...
Kadınlara harcanan para ise erkeklere harcananın onda biri...
Her sezon kupa geliyor, madalya geliyor...
***
Spor önemli...
Peki ya eğitim? Haziran ayının başında kısacık da olsa oğlumun mezuniyet törenine katıldım...
Işık Okulları Ayazağa Kampüsü'nde...
Okul birincisi anons edildi: Elif Tahmiscioğlu...
Bir kız öğrenci gururla sahneye geldi...
İkinci ilan edildi...
O da bir kız öğrenci: Gusef Bage...
Üçüncü?
Yine bir kız öğrenci: Tuğba Erem...
Sahnede okulun en başarılı öğrencileri...
Üçü de kız...
***
Biliyor musunuz, yıl bazında üniversiteden mezun olan kadın sayısı erkekleri geçti...
Türkiye'de 2010 yılında 520 bin kişi üniversitelerden diploma aldı...
Bunun 236 bini erkek...
284 bini ise kadın...
2011 yılı itibariyle, Türkiye'deki 1756 yükseköğretim kurumlarında 111 bin öğretim elemanı görev yapıyor...
65 bini erkek, 45 bini kadın...
Genel liselerde de durum farklı değil...
Son verilere göre 399 bin mezunun 205 bini kız öğrenci...
118 bin öğretmenin 51 bini de kadın...
***
Eğitim tamam da, ya kadınların çalışma yaşamındaki yeri...
Hiç iyi durumda değiliz...
Ama iyi haber, o da düzelmeye başladı...
1990'da kadınların işgücüne katılımı yüzde 35 civarındaydı...
2000'de 30'un altına indi...
2004'te yüzde 23.3 ile dip noktasını gördü...
2007'den sonra yeniden yükselişe geçerek geçen yıl yüzde 28.8'e ulaştı...
Ancak yeterli değil...
Oran, gelişmiş ülkelerde ve hızlı kalkınan ülkelerde yüzde 50'nin üzerinde...
Dolayısıyla yeni bir kalkınma hamlesi için Türkiye'de de kadınların işgücüne katılımını yüzde 50'nin üstüne taşımak zorundayız. Bunun için de bu işgücünün eğitimli olması
şart...
***
Sözün özü şu: Erkek egemen toplum...
Kadınların üzerinde baskılar...
Mahkemelerden ev içi hukuka uzanan erkek dayanışması...
Çalışma yaşamında kadına ve özellikle kadın yöneticiye önyargılı yaklaşım...
Evet, hepsi doğru...
Dahası da var: En az kadın vekilin bulunduğu Meclis bizimki...
2011 verilerine göre nüfusun yüzde 49.8'i, yani yarısı kadın...
TBMM'de kadın vekiller yüzde 10'un altında (9.1)...
Dünya Ekonomik Forumu'nun "Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği 2010" raporuna göre: Kadın-erkek eşitliği sıralamasında 134 ülke arasında 126'ncıyız...
Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği konusunda ise 131'inci...
Ama tablo iyileşiyor..
Göreceksiniz bu veriler hızla değişecek...
***
Belki de içinizden diyorsunuz ki, nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Birincisi, kafamın bir kenarında
kalmış eski verilerle yetinmiyorum...
TÜİK'e, başka verilere bakıyorum...
Örneğin, yukarıda referans verdiğim Dünya Ekonomik Forumu'nun farklı sayfalarına...
Orada, dünyada kadın CEO oranı yüzde 5 ile sınırlı kalırken, bu alanda ilk sırada yüzde 13 ile Finlandiya'nın, ardından da yüzde 12 ile Norveç ve Türkiye'nin yer
aldığını da görüyorum...
İkincisi gözlemliyorum...
Örneğin, Citibank'ın Mikro Girişimci Ödülleri'nde kadınların nasıl
başarılara imza attıklarını izliyorum...
Geçen yıl KOSGEB desteğiyle İzmir'de kurulan 124 işletmenin 84'ü kadın girişimciler tarafından hayata geçirildi.
***
Tabii, birşeye daha bakıyorum: Dünya trendlerine...
Çünkü Türkiye'de yaşananlar, o kadar da Türkiye'ye özgü değil! Diğer gelişmekte olan ülkelere bakın!
Örneğin Meksika'ya...
Hem istatiksel, hem sosyal açıdan...
Kadınların işgücüne katılım oranlarındaki düşüş ve yeniden yükseliş dahil o kadar çok benzerlik var ki...
Kadınlar, bütün gelişmekte olan ülkelerde öne çıkıyor...
Bundan böyle, Türkiye'de de, dünyada da kadınları hesaba katmayan hiçbir iş tutmaz...
Bizden söylemesi...
Türkiye'de üniversiteden diploma alan kadınların sayısı erkekleri geçti!
Türkiye'de kadınların eğitim düzeyi hızla artıyor...
Geçenlerde tüm abonelerimize dağıttığımız Cumhuriyet'in 100. Yılına Doğru Türkiye'yi 2023'e Taşıyacak Sektörler çalışmamızı hazırlarken baktım...
İlk veriler 1927-28 döneminde ait...
TÜİK'in verilerine göre, bu dönemde Türkiye'de üniversitelerden 627 öğrenci mezun olmuş. Sadece 35'i kız öğrenci...
Mezun olan 592 erkeğin yanında 35 kız...
Uzun yıllar da böyle devam etmiş...
1960'a gelindiğinde dahi tablo pek parlak değil, mezun olan 6 bin 25 mezunun 1161'i kız...
Yani erkek mezunların dörtte biri...
1980'e gelindiğinde oran 3'te bire yükseliyor...
1980/81 döneminde üniversitelerden diploma alanların toplam sayısı 31 bin 841...
Bunun, 23 bin 319'u erkek...
8 bin 522 kadın...
İlk kez, 2000/01 döneminde üniversite diploması alan kız öğrenci sayısı 100 bini geçiyor...
Aynı yıl mezun olan erkek öğrenci sayısı ise 133 bin...
Rakamlar yaklaşıyor...
Ancak hala erkeklerin gerisindeler...
Taa ki, 2008/09 dönemine kadar...
Bu tarihte üniversiteden mezun olanların toplam sayısı 447 bin 132...
Diploma olan erkek öğrenci sayısı 203 bin 676...
Kadın ise 243 bin 456...
İlk kez kadınlar erkekleri geçiyor...
Sonraki sene de tekrarlanıyor bu...
2009-10 döneminde: 520 bin üniversite mezununun 284 bini kadın...
236 bini erkek...
TÜİK henüz 2010/2011 üniversite mezunlarına ilişkin verileri açıklamadı...
Ancak elimizde 2011 yılında üniversitelerde okuyan öğrencilere ilişkin bilgi var...
Buna göre toplam Türkiye'deki 1756 yükseköğrenim kurumunda toplam 3 milyon 626 bin 642 öğrenci okuyor...
Bunların 1 milyon 636 bini erkek...
1 milyon 990 bini ise kadın öğrenci...
Yani 2 milyona yakını...
Dolayısıyla tablonun değiştiğini sanmıyorum...