Kalkınma Ajansları
Gelişmekte olan ülkelerde tipik davranışlardan biri de var olan kurumların işlevselliğini yeterince sorgulamadan yeni kurumlar yaratmaya çalışmadır… Ülkemiz özeline baktığınızda KOSGEB'inden TÜBİTAK'a, TSE'den İŞGEM'lere yaratılan kuruluş ve kurumların "işlerliğini sorgulama" yerine, yeni kurumlar, yeni beklentiler ve yeni umutlar yaratma eğilimi bir hayli güçlü olduğunu saptarız.
Son yıllarda, Kalkınma Ajansları, bazılarının sihirli sonuçlar beklediği kurumlarımız arasında ilk sıralara tırmandı. Aşırı beklenti yaratmamak için Kalkınma Ajanslarının "envanter eksikliği", "plan ve strateji eksikliği", "uzman eksikliği", "kaynak yetersizliği", "Üniversite ve STK ilişkileri", " Üretimde işbölümü ve kümelenme sorunları" ,"gözetim ve denetim mekanizmaları" ve "yönetim özerkliği" gibi kimi sorunlarını tartışmaya açmalıyız…
Envanter eksikliği
Bir ülkede maddi ve kültürel zenginlik üretimini hızlandırabilmenin gerek şartı, "net bilgi sahibi", "etkin koordinasyon" ve "odaklanma"dır. Kalkınma Ajansları, sorumluluk taşıdıkları yörenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, insan eliyle oluşturulan fiziki sermaye stokunu, insan kaynağının nicelik ve niteliğini, ulaşılan teknolojik düzeyi ne kadar net bilirse görevlerini o kadar etkin yapabilir. Bu etkinliği yaracak olan da "dinamik bir envantere" dayalı değerlendirme yapmadır.
Kapsamlı bir envanter hazırlanması, kendini yeniden üreten envanter mekanizmalarının işlerliğinin korunması Kalkınma Ajanslarının doğrudan üstlenecekleri bir sorumluluk alanı değil. Dinamik ve işlevsel bir envanter, bir dizi kamu kuruluş ve kurumu yanında, STK'ların da katılımı ve yurttaşların güveni ile hayata taşınabilir. Envanter konusu, "seferberlik anlayışı" ile ele alınması gereken çok önemli kalkınma sorunlarımızdan biridir; yıllardır ihtiyaç ortaya konduğu halde üstüne gidilememektedir.
Ülke genelinde "ihtiyaçların öncelik sıralamasına" ilişkin net bilgimiz yoksa, üretim alanını doğru seçemez, uygun ölçekler belirleyemez, rekabet edebilir teknolojik donanımın neler olduğunu netleştiremez ve doğru yönetimle rekabet edebilir zenginlik üretemeyiz.
Planlama ve strateji eksikliği
Kalkınma Ajanslarının gündemindeki sorunlardan biri de, ülke genelinde siyasi irade, bürokrasi, sivil inisiyatifler ve yurtta çoğunluğunun zihinlerinde meşrulaştırdığı stratejik plan algısı gerektiği kadar yaygınlaşmamış olmasıdır. Ne yazık ki önyargılar ve ezberlere dayalı, kaliteli fikirler yerine sloganların geçebildiği bir "malumatfuruşluk" mekanizmasının seline kapılarak, herkes her şeyi söyleyebilmekte, yanlış beklenti yaratmanın sorumlulukları üzerine gidilememektedir.
Yerel projelerin başarılı olabilmesi için yurtiçi ve yurtdışı pazarın ihtiyaçlarını temel alan bir piyasa değerlendirmesine ihtiyaç var. Bu açıdan, her ülke kendi "özgül koşullarına" göre önceliklerini belirler; kaynaklarını bu önceliklere göre yönlendirir ve rakiplerine göre bir adım önde gidebilmenin yol ve yöntemlerini öngörür; yapılar oluşturur ve içine hayat doldurur.
Ülkemizde planlama, sosyalist ülkelerdeki merkezi plan uygulamaları ile kaynak planlamasını birbirine karıştıranların kurbanı olmuştur. DPT gibi büyük umutlarla kurulan ve yarım yüzyıllık birikimi olan bir kurum giderek hale getirilmiştir. Oysa, DPT'nın hazırladığı planlar işlevsellik kazanmış olsaydı; ülkenin rekabet edebilir üretim alanları tanımlanabilir; Kalkınma Ajansları önlerine gelen projeleri değerlendirirken ülke tercihlerini ölçü olarak kullanabilirdi. Ülke ölçeğinde üretimdeki gelişmeyi sürükleyecek "alan keşifleri" konusunda bir "ortak anlayış ve ortak dil" netleşseydi, kurumlar izleyecekleri yolları "el yordamı" ile bulmak zorunda kalmaz; kaynak bağlamada verimlilik artırılabilirdi.
Gelecek hafta " yerel strateji boyutu" ve "proje uzmanlığı" konularını tartışmak istiyoruz.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar