Kaliteli yönetimin beş şartını bilirsek...

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Çok önemli bir devrimin bütün sancılarını, acılarını, yok oluşlarını ama aynı ölçüde büyük fırsatlarını da birlikte yaşıyoruz. Bilgi Toplumu'na önemli ölçüde geçildiği halde, süreç henüz tamamlanmış değil. Bilgi Toplumunun bileşenleri ve bağlamları tam olarak yerli yerine oturmuş değil. Net ürün üretimi ile net ürün tüketimi ve geleceği güven altına alacak ekonomik fazlayı yaratma dengesi diye tanımlayabileceğimiz "birikim sisteminin" dinamiklerini tam olarak tanımlayabilmiş değiliz. Bütün yapılar, işlevler ve kültürler çok hızlı bir çözülme ve yeniden örülme sürecinden geçiyor.
Bu dönüşüm sürecinde geçerliliğini koruyan temel varsayımlardan biri de şu: "İster olgunluk dönemi üretim alanında yer alalım, isterse geleceğin teknolojilerini kullanan ileri-teknolojilere dayalı üretim yapalım, iş yerlerinin geleceğini güven altına alan en önemli etken kaliteli yönetimdir."
Kaliteli yönetimin de beş şartı var:1) Yönetim yeteneğine sahip olma, 2) Politika belirleme, uygulama ve sürdürebilme, 3) Entelektüel ve sistem kapasitesini sürekli geliştirme, 4) Reform ve uyum kapasitesi, 5)Kendinle baş edebilme yeteneği. Bu üretim alanı, işletme ölçeği, coğrafi konum ve diğer bileşenleri birbirine çok benzer olan işyerlerinden "başarılı" ve "başarısız" olanları ayıran kaliteli yönetimin bu beş şartının olduğu üzerinde ortak görüş belirten yönetim bilimcileri oldukça yaygın.

Yönetim yeteneği
Kaliteli yönetim yapmanın temel bileşenlerinden biri yönetme yeteneğine sahip olmadır. Bilgi ve beceri öğrenilebilen olgudur; yetenek ise spekülatif yaklaşımla doğuştan kazanılan değerlere de bağlıdır.
Bir iş yerini yöneten insanlar doğuştan "yöneticilik" özelliklerine sahipse, öğrenme ile kazanılan değerlere daha kolay erişiyor; o değerleri uygulama alanına daha hızlı ve etkin taşıyabiliyorlar.
Yönetim yeteneğinin doğuştan kazanılan bir değer olmasını aşırı biçimde değerlendirmemek gerekir. İnsanlarda var olan, saklı kalan değerler arasında yönetim yeteneğinin varlığı da yüzde 50 olasıdır. Bu nedenle, "yönetim yeteneğini geliştirme yatırımı" yapmayı önemsemek gerekiyor. Bir insan, yönetim ilkelerini öğrenme merakını diri tutar, iyi yönetim uygulamalarını izleme disiplinini geliştirirse, "saklı kalan yönetim yeteneklerini" açığa çıkarabildiği gibi, öğrenilmiş yönetim teknikleri ile de çok etkin bir yöneticilik kariyerine sahip olabilir.

Politika tasarımı ve uygulama
Kaliteli yönetimin ikinci göstergesi, "politika tasarlama, uygulama ve sürdürebilme gücüdür". Politika tasarlayabilmek için "işin ayrıntısını bilme" ilk adımdır... Ancak, insan doğasında "ayrıntılara saplanma ve kör alan yaratma" özelliği de vardır. Ayrıntıya saplanan, "nokta analizine" saplanan, o nedenle "genel eğilimleri" gözden kaçıran insanlar da iyi yönetim yapamaz. Etkin politika tasarlama iyi yönetimin temel bileşenidir; etkin politika tasarımının bileşenlerinden biri de, dünya genelindeki gelişmelerin farkında olmadır... Eğer bir insan, kendi iş alanındaki karşılıklı-bağımlılık ilişkilerini belirleyen 10 temel eğilim varsa, o eğilimlerin en az 7'sini bir çırpıda tanımlayamıyor ve betimleyemiyorsa, etkili bir politika tasarımı yapamaz... İyi bir tasarım yoksa etkin uygulama ve sürdürebilir gelişme de yaratma da güçleşir.
Politika tasarımı, genel eğilimlerin etkilerini yani fırsatları ve tehlikeleri iyi tanımlamayı gerektirir. Politika tasarımı, genel eğilimlerin fırsat ve tehlikeleri ile olanak ve kısıtlarımız arasında denge kurma işidir. Bu aynı zamanda bireyin çıkarları ile toplumun çelişen çıkarlarını dengeleme sanatıdır.

Entelektüel ve sistem kapasitesi
Etkin politikaların tasarlanması, etkin kaynak kullanımını sağlayan uygulamaların yapılması, birikim yeteneğinin korunarak uzun dönemli geleceğin güven altına alınması iki temel kapasitenin geliştirilmesine bağlıdır: Entelektüel ve sistem kapasitesi.
Bilginin üretimi, bilginin anlamaya dönüştürülmesi ve bilgide fırsat alanlarının yakalanması çağımızda rekabet gücü yaratmanın gerek şartlarıdır. Net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma yeteneğini geliştirmeden rekabet gücü yaratılamıyor; korunamıyor ve sürdürülebilir olması sağlanamıyor.
Veriye erişme, enformasyon oluşturma, bilgiye dönüştürme, bilgiyi kirlilikten ayıklayarak 'anlama' ve 'fırsat alanlarını" yakalama öncelikle "entelektüel gelişmeye yatırım yapma" gerektirir.
Entelektüel kapasite işin başlangıcıdır ama eğer "sistem kapasitesi" ile birlikte ele alınmazsa verimli kullanma mümkün olmayabilir. Sistem kapasitesini geliştirme için "yapı oluşturma" ve "yapılara hayat doldurma" ilke ve kurallarını iyi bilmeyi gerektirir. Başka bir deyişle, sistem kapasitesi "kapsayıcı kurumlar" yaratmanın ve geliştirmenin gerek şartıdır. Entelektüel kapasiteler kapsayıcı kurumlara dayanan sistem kapasitesi ile hayat bulur ve verimli kullanılabilir.

Reform ve uyum kapasitesi
Politika tasarımı ve uygulanması, entelektüel ve sistem kapasitesine bağlıdır; son çözümlemede " reform ve uyum yeteneğini geliştirme" söz konusu iki beceri olmadan hayata taşınırken zorlanırız... Sürekli ve hızlı değişmelerin yaşandığı iş ortamında, uyum için sürekli reform gündemine sahip olmayı gerektirir.
Sürekli reform ihtiyacı "öznel bir durum" değildir; iş çevresindeki değişmelerin yarattığı neden-sonuç ilişkilerine bağlı "nesnel" bir gelişmedir. Reform ihtiyacı, zihinlerimizde soyutlanarak belirlenebilir ama asıl önemlisi İş çevresinin faktör koşulları, talep koşulları, karşılıklı-bağımlılıkları belirleyen ağ sistemlerine dayalı "birikim sisteminin" işleyişindeki çözülmelerin yarattığı yeniden örülme ihtiyacı tarafından biçimlendirilir. Her büyük değişme, eskiyen birikim sisteminin tıkanması, birikim yeteneğini yitirmesi ve krize girmesi sonucunda ortaya çıkar. Kriz, uyum gösteremeyenleri tasfiye eder. Az ya da çok bedel ödeyerek uyum gösterenler kriz sonrasında varlıklarını sürdürür. Kritik eşikte durmayı ve boşluk yaratmayı sevmeyen evren, kendini yeniden üreterek "yeni normalini " yaratır; bu yeni normalin önemli ayaklarından biri de birikim sisteminin kendi standartlarını yeniden oluşturmasıdır.
Su gücü, rüzgar gücü, hayvan ve insan gücüne dayalı Tarım Toplumu aşamasını Sanayi Toplumu aşamasına götüren termodinamik ilkelerinin keşfiydi... Termodinamik ilkelerine dayalı, insanın kas gücünün uzantısı olan araç ve metotların toplamı olan yeni teknoloji yaklaşık 250 yılda kendi standartlarını belirledi... İki kutuplu dünyada yapılan yarış termodinamik ilkelerine dayalı teknoloji tabanını kuantum dinamiğine dayalı teknolojilerle ayrıştırınca Bilgi Toplumu aşamasına geçildi. Bu geçiş süreci, sınırlarına gelmiş, tanımlanabilir standartlarını kabul ettirebilmiş değil. Değişme bütün hızıyla sürdüğüne göre, en küçüğünden en büyüğüne bütün örgütlerde, yapılarda, işlevde ve kültürde reformlar yaparak gelecek inşa edilebilir.
İster bir KOBİ niteliğinde olsun, isterse çok uluslu bir örgütlenme, sürekli reformlara dayalı uyum üzerinde net bilgiye sahip değilse, büyük olasılıkla rekabet yarışını yitirebilir.

Kendinle başa çıkma olgunluğu
Yönetim yeteneği -idare etme tarzı-, politika tasarlayabilme ve uygulama, gerekli entelektüel ve sistem kapasitesine sahip olma, reform ve uyum kapasitesi gibi bütün yetenek, bilgi ve becerilerin varacağı sonuç "kendinle başa çıkabilmek" içindirÖ Yaygın anlatımı ile "kendi şeytanı ile başa çıkamayan başka hiçbir sorunla baş edemez!"

Kendinle baş etmenin çok temel girdisi yaşadığımız iş çevresi hakkında nesnel bilgilere, o bilgilerden türeyen "gerçekliğe yakın varsayımlara" sahip olmadır. Stanislavski'nin tanımlaması odağından bakarsak, varsayımlarımız, olaylar, olgular, kurgu ve biçime ilişkin "dışsal düzlemde" oluşur. Sınıf, milliyet, ortaklaşa yaratılan tarihsel birikimin yansıması olan "sosyal düzlem", düşünceleri, tarzı, beğenileri, nefretleri, değer yargılarını oluşturan seçimleri içeren "edebi düzlem"den etkilenir. İşin içine iç aksiyonlarımız, duygular ve içsel karakterlerin etkilediği "psikolojik düzlem" de ciddi biçimde karışır. Somut hedefleri içeren "fiziksel düzlem" olmaksızın da varsayımlar netleştirilemez. Kendine özgü alanların etkilediği " bireysel yaratıcı duygular düzlemi" de hesaba katan bir bütün içinde varsayımlarımız ele alınıp irdelenmezse kendimizle başa çıkmamız güçleşir. Kimi zaman kendiliğinden, kimi zaman bilinçle değişik düzlemlerin biriken etkisi ile "varsayımlar" zihni modelimizi, algılarımızı, beklentilerimizi ve davranışlarımızı yönlendirir.
Kaliteli yönetim, varsayımları tanımlama ve betimlemede içgüdüsel gelişmeleri bilinçli seçimlere taşımaktır.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar