Kaleyi içeriden yıkmak…
Geçen hafta Türkiye’yi sarsan iki önemli gelişme yaşandı. (i) Fed aylık varlık alım miktarını 10 milyar dolar azaltarak para politikasının normale dönüş sürecini başlattı. (ii) Bakan çocuklarına kadar uzanan geniş ölçekli bir yolsuzluk soruşturması piyasalarda yedi ölçekli deprem etkisi yarattı. Söz konusu şoklar sonrası Türk lirası dolara karşı 2.10 ile yeni bir zirve yaparken, 10 yıllık devlet tahvili faizleri yüzde 10’un üzerine çıktı, Borsa İstanbul 70.000 seviyesinin altına geriledi.
Piyasalarda yaşanan satış dalgası haksız değil. Türkiye’nin küresel kriz sonrasındaki tırmanışının arkasında üçlü bir saç ayağı vardı: (i) Küresel ölçekte genişleyici para politikaları, (ii) piyasa dostu ekonomik politikalar (iii) 2011 krizi sonrasında güçlenen bir ekonomi. Geçen hafta yaşanan gelişme piyasaların arkasındaki ilk iki desteği sarstı.
ABD ekonomisinin canlanmasına paralel Fed para politikasını kademeli olarak normale döndürecek. Söz konusu süreçte kısa vadeli faizlerin artması korkulduğu kadar çabuk olmayıp 2016 yılını bulacak. Ancak yavaş ya da hızlı para politikasının normalleşmesi süreci başladı. Diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye’nin de kendisini hazırlaması lazım. Küresel sermayenin gelişmekte olan ülkelere gelmekte daha nazlı davranacağı bu süreçte Türkiye’nin parasal, mali ve makro ihtiyati tedbirlerle ekonomisini dışarıdan gelecek şoklara hazırlaması, yapısal reformlarla ülkenin çekiciliğini artırması gerekiyor.
2014 ve 2015 yıllarında yapılacak belediye, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler dolayısıyla Türkiye’yi zaten yeterince zorlu bir dönem bekliyordu. Mali disiplinden ve yapısal reformlardan ödün vermeden bu sürecin yürütülebilmesi için hükümetin ikna edilmesi kolay değildi. Orta Vadeli Program’da konan hedefler seçim harcaması tuzağına düşülmeyeceğine bizi büyük ölçüde ikna etmişti.
Ucu bakanlar kurulundakilerin çocuklarına kadar uzanan bir yolsuzluk soruşturması sürecin idare edilmesini zorlaştırdı. Bundan sonra neler yaşanacak, açılan soruşturmanın sonucu ne olacak bilmiyoruz. Dış mihraklar kaynaklı bir oyun içinde miyiz, yoksa büyük çaplı bir yolsuzluk davası ile mi karşı karşıyayız bunu zaman gösterecek. Ancak mahkeme kararına saygı duyulması ve adalet kalesine duyulan güvenin içeriden yıkılmaması için yargının önünün açılması ve yolsuzlukların üzerine her kimden gelirse gelsin cesaretle gidilmesi gerekiyor.