Kalan tek çıpa yeterli mi?
Her ne kadar salı günü açıklanan ağustos ayı bütçe rakamları bu ay faiz-dışı giderlerin gelirlerden daha fazla arttığını göstermekteyse de, hüküm süren ekonomik şartları dikkate aldığımızda ilk 8 ayın kümülatif bütçe rakamlarının kötü olduğunu söyleyemeyiz. Bu dönemde, toplamda bütçe az da olsa fazla verirken, faiz-dışı fazla ise geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 26 oranında artmış bulunuyor.
Bütçe rakamlarının açıklanması ile birlikte Maliye Bakanı Şimşek medyada fazla dikkat çekmeyen ama aslında satır aralarında önemli mesajlar veren yazılı bir açıklama da yaptı. Açıklamasının bir bölümü şöyle: “Bütçedeki güçlü performans haziran ayında gerçekleşen genel seçimlere, OVP’ye göre daha düşük gerçekleşen büyümeye, bölgedeki jeopolitik gerginliklere, finansal piyasalardaki dalgalanmalara ve siyasi belirsizliğe rağmen elde edilmiştir. Yılın ilk sekiz ayındaki güçlü performansa rağmen bütçe disiplinini korumaya devam etmeliyiz. Zira bütçe Türkiye’nin kısa vadede tek çıpasıdır ve küresel ekonomi Fed ve Çin şokları ile karşı karşıya kalabilir. Son olarak cari açık ve enfl asyonla mücadele etmek, büyüme performansını yükseltmek ve daha da önemlisi dış şoklara karşı dirençli olmak için mali disiplin olmazsa olmazdır.
” İlk cümlesi aslında ilk 8 ayda elde edilen bu performansın biraz da ‘istisnai’ olduğunu vurgulamakta. Önümüzdeki dönemde saydığı faktörlerin (düşük büyüme, seçim ortamının devamı, jeopolitik gerginlik, finansal piyasalardaki dalgalanmalar ve siyasi belirsizlik) hiçbirinde bir değişiklik veya iyileşme beklenmiyor. Bu şartlar altında Hükümetin bütçe disiplini konusunda ekstra bir hassasiyet göstermesi önemli. Nitekim Sn. Şimşek sonraki cümlelerinin hepsinde ‘mali disiplinin korunması’na vurgu yapıyor. Bu bence önümüzdeki dönemde mali disiplinin korunacağı ile ilgili bazı kaygıları olduğunu göstermekte. (En azından benim okumam böyle.) Bugünlerde AKP’nin seçim beyannamesine (CHP’nin vaadine benzer ve Sn. Şimşek’in zamanında şiddetle karşı çıktığı) bir emekli maaşı artışı vaadi konmasının planlanıyor olması bu konudaki kaygılarının odağı olabilir. Ayrıca AKP’nin Sn. Babacan ve Sn. Şimşek ile yollarını ayırarak yeni dönemde yerlerine mali disiplin konusunda daha “esnek” düşünen siyasetçileri atayacağı yönündeki söylentiler de Şimşek’in bu konudaki endişesini artırmış olabilir.
Şimşek’in beyanatındaki daha ilginç bir nokta ise bizzat kendisi tarafından Türkiye’nin kalan tek çıpasının “mali disiplin” olduğunun itiraf edilmesi. Gerçekten de son yıllarda zincirinden kopup kaybolan o kadar çıpa var ki: AB çıpası, çözüm süreci çıpası, iktisadi reformlar çıpası, istikrarlı siyasi yapı çıpası, güçlü finansal sektör çıpası, vs. vs. (Bugünlerde bazılarının bir çıpa olarak gördüğü ‘cari açığın petrol fiyatlarındaki düşüşle bir defaya mahsus azalması’ ise bir çıpa sayılamaz. En iyimser tahminle cari açığımız bu sene milli gelirin yüzde 5’i civarında gerçekleşecek ki, bu bile çok yüksek bir rakam.)
Mutlaka ki, bugünlerde mali disiplinden uzaklaşılması kalan son çıpanın da yitirilmesine ve dolayısıyla da ekonominin çok kısa sürede krizle karşı karşıya kalmasına yol açacaktır. Peki, sürdürülebilmesi ile ilgili kaygıları bir kenara bırakırsak, ‘mali disiplin’ tek başına Türkiye’yi krizlerden koruyabilecek yeterli bir çıpa olabilir mi? Evet, Türkiye’nin geçmiş krizlerinde mali disiplinin korunamamış olmasının önemli bir payı vardı. Bugünlerde krizde olan Venezuela ve Yunanistan gibi ülkelerin de başlarının mali disiplinsizlik yüzünden derde girdiğini biliyoruz. Ancak, örneğin krize giren diğer AB ülkelerinde kriz öncesinde büyük bütçe açıkları yoktu. Keza, Rusya, değil bütçe açığı, bütçe fazlası veriyordu. Bugünkü küresel durumla bir miktar benzerlik arz eden, 1997-98 krizi öncesinde de Asya ülkelerinin bütçe açığı problemleri yoktu. Maalesef salt mali disiplini koruyarak Türkiye’nin krizlere karşı kendisini koruması mümkün değil.
Hal böyle iken, bir de karşımızda ‘rating’ problemi belirdi. Cuma günü raporunu açıklayacak Fitch’in notunu düşürmesi beklenmiyor. Şu aşamada en fazla görünümü negatife çekecektir. Ancak Aralık ayında (hele seçimlerden gene bir çözümsüzlük çıkarsa) Moody’s bu kadar insafl ı olmayabilir. Unutmayalım ki, geçen hafta S&P Brezilya’nın notunu indirirken en çok vurguyu iç siyasi gelişmeler nedeniyle hükümetin ekonominin problemlerini çözme konusundaki yetersizlik ve isteksizliğine yapmıştı! Öte yandan, Brezilya’nın hâlâ diğer 2 rating kuruluşundan ‘yatırım yapılabilir’ notu var. Bizim notumuz düşerse, tek kuruluştan “yatırım yapılabilir” notumuz kalmış olacak. Bu durumda pek çok yabancı fon (tüzükleri gereği) Türkiye’den çıkmak zorunda kalabilir. Böyle bir senaryoyu düşünmek bile istemiyorum doğrusu.