Kalabalıkların ruhu
Alper Koç / Yatırım Finansman
Gustave Le Bon, 1997 Kasım'ında yazdığı "Kitleler Psikolojisi" adlı eserinde, farklı cinsiyetlere, sınıflara, yaşam biçimlerine, zekalara, gelirlere sahip bireylerin bir araya gelmeleriyle kollektif ruha sahip bir psikolojik kitle oluşturabileceklerini ilan ediyordu. Kitle haline gelirken de bu bireylerin aynı mekanda olmalarının gerekmediğini, aralarında çok uzak mesafeler olan yığınların bile aynı amaca yönelmiş psikolojik bir kitleyi oluşturabileceğini ifade ediyordu.
"...Çağımız, insan düşüncesinin sürekli olarak değiştiği nazik ve buhranlarla dolu bir devre içinde bulunmaktadır. Bu değişimlerin temelinde iki esaslı sebep vardır; birincisi, uygarlığımız bütün öğelerinin kaynağı olan dini, politik ve toplum inançlarının yıkılıyor olmasıdır. İkincisi, bilimlerin ve tekniğin yeni buluşlarının doğurduğu, yepyeni yaşama ve düşünce şartlarının meydana gelmesidir. Keşmekeşliğin ve karmaşanın zorunlu bir durum aldığı böyle bir dönemden, ileride nelerin meydana geleceğini şimdiden söylemek mümkün değildir. Bizim toplumumuzun yerini alacak olan toplumlar hangi temel fikirler üzerine kurulacaktır? Bunu henüz bilmiyoruz. Fakat şimdiden tahmin edebiliriz ki, bu toplumların oluşmasında artık yeni çağda egemen olan yeni bir güç yer alacaktır; Kalabalıkların Gücü..!" diyordu Le Bon. Bu bakımdan içine girmekte olduğumuz çağın, gerçekten kelimenin tam anlamıyla "Kitleler Çağı" olacağını iddia ediyordu. Eserinde yukarıdaki ifadeleri dile getirirken, aslında birkaç yüzyıl sürmüş tarihsel bir yükseliş dalgasının zirve yapmak üzere olduğunu farklı bir perspektiften dile getiriyordu.
M.Ö. 4000'li yıllarda Mezopotamya'da "Çömlekçi Çarkları"nı keşfederek, ihtiyacından fazlasını üretmeye başlayan insanoğlu, üretimde standartlaşmaya geçerken, öte yandan en ilkel ticareti de başlatmış oluyordu. M.Ö. 2000 li yıllarda gelişmiş çömlekçi çarklarının da keşfiyle üretimde endüstrileşmeye geçildi. 6000 yıl içerisinde insanlık çok büyük değişimler yaşadı, evrim sürecinde akıl ön plana çıktı ve insanoğlu binlerce yıl içerisinde yaşadığı evrim sonucu elde ettiği refahın çok daha fazlasına son yüzyılda ulaştı. Binyıllar öncesinde öğrenmeye başladığı kar etme, servet birikimi, ekonomik-siyasi, sosyal iktidara sahip olma güdüleri de zaman içerisinde evrimleşti. Onyıllardır tarihsel dinamiğin ön saflarında yer alan ekonomik, finansal ve siyasi statüko, insanlığın binlerce yılda elde ettiği deneyimleri, tecrübeleri dışlarken, toplumları önce doğadan, sonra üretimden koparıyordu. Bu sürecin gelip dayandığı nokta, sonunda insanoğlunun kendi doğasından da uzaklaşması oldu. Sonunda finans sermayesi dünya üzerinde ekonomik, siyasi ve sosyal statükosunu tartışmasız kabul ettirdi.
Yüzyıllar sürmüş tarihsel bir fraktalın finalinde bu gelişmeler yaşanırken, Le Bon'nun tarif ettiği Kitleler Çağı da başlıyordu. Bugün Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da gördüğümüz rejim değişiklikleri, Güney Amerika'da ve Avrupa'da yaşanan kitlesel isyan dalgaları, İskandinav ülkelerinde patlak veren yeni toplumsal muhalefet ve her geçen gün yayılarak dünyanın her yerine ulaşan "Wall Street İşgali" eylemi, şimdilik farklı coğrafyalarda farklı içeriklerde ortaya çıkan kitlesel hareketler olarak gözükse de, küresel anlamda kollektif bir ruhu da içermekte.
"Kalabalıkların Ruhu" artık harekete geçti. Sosyonomi penceresinden bakınca; duygusal arka planda yaşanan bu denli büyük yön değişimi, geleneksel analistlerin öngörülerinin çok ötesinde, teknolojik gelişmenin de etkisiyle son yüzyılda yaşanan yön değişimlerinden farklı dinamiklerle ilerliyor. Önümüzdeki dönemlerde finans piyasalarını da içine alarak hızlanacak dinamikler, beraberinde geçtiğimiz on yıllar boyunca yükselen ekonomik, siyasi, toplumsal ve sosyokültürel anlayışlarda büyük değişimler yaratacağa benziyor.