Kahvehanelerden önce karakollar

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Suya düşen spor hayali

Sabah başlayan ve gece dersleri ile uzayan günlerdi. Uzun bir hafta idi; sporu hak etmiştim.. Sabah spor çantamı alıp arabaya indim. Önce sol arka kapıyı açtım. Çantayı arka döşemeye koyarken cam kırıklarını fark ettim. Sağ arka cam tümüyle kırılmıştı. Arabada bir eşya bırakmamıştım. Acaba ne aradılar diye merak ettim. Ama ön kapıyı açınca olayı anladım. Hırsız, sağ arka pencereden girip çıkmış, radyo, cd çalar, GPS sistemi ve ön koltukların baş yastıklarını söküp götürmüştü. Yalnız onları değil, o günkü spor hayalimi de götürmüştü.

Hırsızın (veya hırsızların) cesareti hayrete değerdi. Ana cadde üstünde, aydınlatma direğinin altındaki bir arabayı soymuştu. "Ne yapalım, başa gelen çekilir" deyip sigorta şirketini aradım. "Geçmiş olsun; bir polis raporu tutturup arabayı servise getirin; eksper de görecek, öyle tamir edilecek" dediler. Hemen 155'i aradım. Not aldılar. Ancak karakoldan aradılar ve arabayı karakola getirmemiz gerektiğini bildirdiler. Macera başlıyordu

Rapor yazmak ne zormuş

Karakolun önüne geldiğimde kapıdaki görevli polis, arabamı park etmeme izin vermedi. Sanırım güvenlik nedeniyle böyle bir tedbire başvuruyorlardı. Ama çok yakında da yer bulmak mümkün olmadı. Arabayı 100 metre kadar aşağıda bir yere park edip karakola geldim.

Karakolda aynı dertten müztarip birisi daha vardı; kamyoneti soyulmuş, yedek lastiği çalınmıştı. Onun raporu yazılıyordu. Yazılıyordu derken, daktilo veya bilgisayar kullanılmıyordu elle yazılıyordu. Bir polis memuru dikte ediyor, bir bayan memur da büyük bir iyi niyetle yazmaya çalışıyordu. Ancak yapılan işte tam bir verimsizlik örneği yaşanıyordu. Bayan memur aynı zamanda çalan telefonlara da bakıyordu. Örneğin, tam yazarken telefon çalıyordu. Telefon kapandığında ise raporu dikte ettiren memur odadan başka bir iş için çıkmış bulunuyordu. Ya da işin ortasında bir polis memuru hışımla odaya girip "Şu faksı şuraya çekelim" diyordu. Rapor, elle de olsa 10 dakikada yazılacak bir rapordu. Ama bol faullü bir maç gibi sürekli kesintiler oluyordu. İyi niyetli bayan memur bütün bu kesintilere rağmen raporu büyük bir sabırla yazmaya çalışıyor, bir an önce bitirmek için çırpınıyordu.

Kamyoneti soyulan kişiyle dertleşmek istedim. "İstanbul ne hale geldi. Ana caddede araba soyuyorlar" dedim. Odada açık camın kenarında sigara içen rütbeli polis memuru faydalı bir öneride (!) bulundu. "Arabanız garajda değil mi? Sitede oturacaksınız. Bakın ben sitede oturuyorum" dedi.

Odaya giren bir başka memur sigarasını yaktı. "Ben çıkayım, solunum sorunum var, sigara bana dokunuyor" dedi. Polis memuru "Bizim de stresimiz var" diye itiraz etti. Ama odadan çıktı.

Sıra bana gelmişti. Olayı anlattım. Bayan memur yine aynı tip kesintiler içinde raporu yazmaya başladı. Bir ara raporu dikte ettiren memur uzun süre yok oldu, sonra geldi. Dikte işe bitince, polis memuru bir genç polis memuruna görev verdi. "Arabaya bakın" dedi. Bu genç polisle dışarı çıktık. Polis memuru "Araba nerde?" diye sordu. Arabanın nerde olduğunu gösterdim, "Buraya park ettirmediler" dedim. Genç adam bezgindi; 100 metre yürümeyi göze alamadı; "Oraya gidemem, arabayı buraya getirin" dedi. "Başa gelen çekilir" deyip, arabayı getirdim.

Sonunda rapor bitti. Karakolda iki saate ulaşan bir süre geçirmiştim, kendimi yorgun hissediyordum. Raporu dikte eden memur da öyle olmalıydı; masaya çöktü, sigarasını yaktı. Ben de arabanın tamiri için servise yollandım.

Yorum

Yeni arabanın bu şekilde soyulmasına üzülmüştüm. Ama karakolda yaşadıklarım beni daha çok üzdü. Güvenim zedelendi. İşte yorumlarım:

- Polis, sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Güvenliğinden sorumlu olduğu bir bölgede olan bir hırsızlık olayında, bu kadar duyarsız ve kayıtsız olmamalıdır.

- Bir rapor yazmak bu kadar zor olmamalıdır. Bir basit raporu yazmakta bile bu kadar zorlanmak üzücüdür.

- Evet, polisin işi çoktur. Ama polis profesyonel olmalıdır. Vatandaşla empati kurabilmelidir. Örneğin, başına bir iş gelmiş, canı yanmış bir yurttaşa geçmiş olsun diyebilmelidir.

- Polis bu kadar yorulmamalı, bu kadar bezgin olmamalıdır. Örneğin, benim yarı yaşımdan daha genç bir polis 100 metre kadar bir yolu yürümeyi göze alabilmelidir.

- Devletin koyduğu yasaya önce kolluk kuvvetleri uymalıdır, örnek olmalıdır. Eğer polis bile karakolda, resmi devlet dairesinde, kapalı alanda, herkesin gözü önünde sigara içiyor, yasalara uymuyorsa, bu ülkede yasalara uyma sorunu var demektir. Karakollar en az kahvehaneler kadar yasalara saygılı olmalıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019