Kafamız çok karışık
Aslında belki de son yıllarda, neredeyse her söylemimizde ilginç bir dönemden geçtiğimizi söylüyoruz. Bunun en temel nedeninin her şeyin öylesine hızlı bir değişim içerisinde olduğuna bağlayarak, kendimizi rahatlatsak iyi olacak diye düşünüyorum artık. Zira gerçekten de ilginç bir değişim dünyası içerisindeyiz. Bir tarafta dijitalleşme adına yapılan yüzlerce şey ile teknolojiye duyduğumuz ilgi ve merakın artması, ancak diğer tarafta insanların gelecekte tümü ile işsiz kalınacağına dair endişeler. Öte taraftan ABD’nin Rusya’yı bombalarız tehdidi ile halen yeryüzünde savaşların sona ermediği ve ermeyeceğinin işaretleri. Ekonomik savaşlar, dövizin akıl almaz değişimi, öte yandan ülkemizde açıklanan dev teşvik paketi ve üretici ve ihracatçılarımızın yeni Dünya’da çok daha yukarılara tırmanma konusundaki önemli çabaları. Kısacası kafamız çok ama çok karışık.
Tüm bunlar olurken, dünyadaki ekonomik dengelere bir göz atmanın yararlı olacağına inanıyorum. Ülkeleri ekonomik açıdan incelerken evvela Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) bakmak gerekmekte. Bir ülkenin ekonomik gücü, o ülke para biriminin değeri, ticareti, üretimi, tüketimi, hükümet kamu politikaları, iş gücü piyasası ücretleri, vergileri, iç ve dış siyaset politikaları türünde ana göstergeleri ile ölçülür. Bir ülkenin ekonomik büyüklüğünü ölçmede kullanılan en önemli istatistiki veriler ana başlıkları ile büyüme rakamları, faiz oranları, enflasyon, işsizlik, bütçe dengesi, cari işlemleri, döviz kurları ve nüfus olarak sıralayabiliriz. Bu ana başlıklar altında sıralayabileceğimiz onlarca ekonomik data yine ülke ekonomilerinin büyüklüğünün ölçülmesinde ki kriterleri oluşturur.
Şimdi ülkelerin büyüklüklerine bir göz atalım. Amerika Birleşik Devletleri, GSYH sıralamasına göre şu an dünyanın en büyük ekonomisi konumundadır. 18 trilyon 37 milyar dolar büyüklüğündeki ekonomiyi, Çin 11 trilyon 8 milyar dolar büyüklük ile takip etmekte. Euro Bölgesi ülkelerinin toplamı ise Çin’i az bir fark ile geçerek 11 trilyon 602 milyar dolar seviyesinde bulunmakta. Japonya 4 trilyon 123 milyar dolar büyüklüğü ile Çin’in açık ara arkasında bulunmakta. Euro Bölgesi'ndeki en gelişmiş Avrupa ülkeleri ise sırasıyla Almanya 3.3 trilyon, İngiltere 2.8 trilyon, ve Fransa 2.4 trilyon ile sıralanmakta. Hindistan 2 trilyon, İtalya 1.8 trilyon, Brezilya 1.7 trilyon ve Kanada 1.5 trilyon ile ilk 10 sırayı oluşturmakta. Türkiye, GSYH sıralamasında şu an itibariyle bu listenin 718 milyar dolar büyüklüğü ile 18. sırasında bulunuyor.
Türkiye, devletin kuruluşunun 100. yıl dönümü itibariyle kendisine koyduğu 2023 hedefleri için 2000’li yılların başından itibaren önemli bir sıçrama ve büyüme hamlesi gerçekleştirmiştir. 2002 yılında 184 milyar dolar ile 25. Sırada bulunan Türkiye 14 yılda tam 4 kat büyümüştür. Bu hamle ile yıllara göre değişen sıralamalarda ancak 17. sıraya kadar yükselebilmiştir. 2030 ve 2050 yılları için IMF, Dünya Bankası, PWC gibi önemli kuruluşların çıkarmış olduğu Dünya Ekonomik Görünümü Raporları'nda Türkiye’nin uzun vadeli perspektifte, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde yer alma şansının halen olduğu görüşü hakim.
IMF’nin raporuna göre 1999 yılında dünya GSYH’si toplamda 32.5 trilyon dolarken, 2015 yılı sonu itibariyle 73.6 trilyon dolara yükseldi. Yani dünya GSYH’si 16 yılda iki kat artış gösterdi. 2016 sonrası 2030 ve 2050 projeksiyonlarına göre dünya ticaretinde alınan paylar ve nüfus değişimlerine göre sıralamalarda bazı net değişimler de bekleniliyor. PWC’un 2050 yılı tahminlerine göre Türkiye 4.3 trilyon dolar ile 14 sırada yer alacak. PWC, satın alma paritesine göre yapılan sıralamada ise Çin 1. sıraya, Hindistan ise 2. sıraya yükselerek 3. sırada ki ABD’nin önüne geçecek. Gelişmekte olan ülkelerden Endonezya 4. sırada, Brezilya 5. sıraya, Rusya 6. sıraya, Meksika ise 7. sıraya yükseliyor. Gelişmiş ülkelerden Japonya 8. sıraya düşerken Almanya 9. sıraya , İngiltere ise 10. sıraya geriliyor. Türkiye ise bu ülkelerin hemen arkasından 11. sırada bulunuyor.
Tüm bu senaryolar, elbette dünya üzerindeki dış ticaret hareketliliğinin artarak devam edeceğini ortaya koyuyor. İşte bu sebeptendir ki, neredeyse her iki yazımdan birinde veya televizyon programlarında sürekli olarak, lojistik maliyetlerimizi daha iyi yönetmeli, tüm düzenlemelerimizi buna hazır hale getirmemiz gerekliliğinden söz ediyorum. Tüm en üstte bahsettiğim olumsuzluklar dahi, dünya üzerindeki ticaretin artmasına engel olamadı, emin olun bundan sonra da olamayacak.