Kafa karıştıran ve güvensizliği besleyen çelişkiler!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türkiye İstatistik Kurumu ve Merkez Bankası tarafından yürütülen tüketici eğilim anketinden çıkan şubat ayı sonuçları, iyimser zorlamaların umulan ölçüde etkili olamadığına işaret ediyor. Türk Lirasındaki değerlenme, bazı ürün gruplarındaki dolaylı vergilerin geçici bir süre için düşürülmesi veya sıfırlanması, kamu harcamalarındaki artış, İşsizlik konusundaki seferberliği ve Varlık Fonu' na ilişkin aşırı iyimser değerlendirmeler tüketici beklentilerinin olumsuzlaşmaya devam etmesini önleyememiş.

Tüketici Güven Endeksi, şubat ayında yüzde 1,8 oranında gerilemiş; böyle olmasını engelleme amaçlı girişimler kısmen başarısız olmuş. İç talebin zayıflamaya devam edebileceği endişesi belirginleşmiş. Hanenin maddi durum beklentisi yüzde 2,2 ve genel ekonomik durum algısı yüzde 0,7 oranlarında azalmış. İşsizlik oranında düşüş öngörenlerin sayısındaki gerileme bu konu ile ilgili alt endeksi yüzde 1,4 kadar geriletmiş. Tasarruf etme olasılığı ise yüzde 5,9 oranında düşerek çok daha belirgin bir olumsuzluk sergilemiş.

Hemen yukarıda rakamlarla ifade etmeye çalıştığımız görünüm, işsizlik sorununun nasıl olup ta çözülebileceği yönündeki soruların yanıtsız kalmasına katkı yapıyor. Küresel ve bölgesel koşullardaki değişim, hem dış satım olanaklarını ve hem de iç talep potansiyelini sınırlandırıyor; bu olumsuzlukları terse çevirmeyi amaçlayan muhtelif söylemler ile geçici önlem ve teşvikler yetersiz kalıyor. Belki de referandum sonrasına ilişkin belirsizlik algısı, kafaları iyice karıştırarak öncelikleri farklılaştırıyor ve umulan sonuçların ortaya çıkmasını engelliyor olabilir!

Referandum sonrasına veya başka bir deyişle bu yılın ikinci çeyrek dönemine ilişkin beklentiler, ekonomik hedeflerden uzaklaşmaya devam edilmesi olasılığının çok daha güçlü olduğuna işaret ediyor. Küresel ve bölgesel koşulların daha da olumsuzlaşması, makroekonomik beklentilerin bozulması, dış satım ve iç talep konusundaki öngörülerin daha da karamsarlaşması olasılığı güçleniyor ve daha belirleyici olacak gibi görünüyor. Muhtemelen gelir dağılımı daha seri bir şekilde bozulmaya devam edecek, yapısal sorunların dayanılmaz ağırlığı daha yoğun bir şekilde hissedilecek; bu yöndeki endişeler yatırım ve tüketim cephesindeki eğilimleri olumsuzlaştıracak, ekonomi politikası uygulamalarının etkinliğini geriletirken yan tesirlerini artıracak. Siyasi İradenin iddia ettiğinin aksine, sıkıntının mevcut rejimin yapısından kaynaklanmadığı daha iyi anlaşılacak!

Bu yılın ikinci çeyrek dönemi ve sonrasına ilişkin ekonomik beklentiler, bugünkünden daha olumsuz bir görünüm sergiliyor. Çoğunluk konumunda olmasalar bile, ideolojik bakış açısından bağımsız olarak orta ve üst gelir gruplarının önemli bir kısmı bu durumun farkında! Ve onların tercihleri yatırım ve tüketim eğilimlerinde belirleyici oluyor. Bunların konuşulmuyor ve tartışılmıyor olması, tam aksinin geçerli olduğu anlamına gelmiyor. Yaşamakta olduğumuz algılara bağlı zihinsel değişim, risk almaktan kaçınmak ve tedbirli olmak yönündeki tercihleri ön plana çıkartıyor.

Tercih esnekliğine sahip olan kesimlerin, belli bir sonra fiyatlarının zamlanacağını bildiği bazı ürünlere kısmen ilgisiz kalması normal bir durum sayılamaz ve onların tutarlı davranıştan yoksun olduğu anlamına da gelmez! Sistemik risk algısında ciddi sayılabilecek değişiklikler yaşanması, bu türden sıkıntıların sebebi olabilir! Asıl önemlisi durumun böyle olmadığı varsayımına göre yapılmış tüm hesaplar ve benimsenmiş stratejiler, yaya kalabilir!

Büyük çelişkiler yaşıyoruz! Bir yandan her şey normalmiş gibi mevcut ekonomik standartları korumaya ve geliştirmeye çalışıyoruz; diğer yandan kapsamlı bir rejim değişikliği olmadan bunun mümkün olamayacağının iddia edilmesi anlamına gelen bir referanduma koşuyoruz! Sıkıntının dış kaynaklı olduğunu öne sürüyor ve bunları değiştirme şansımızın olmadığını biliyoruz; fakat içerideki işleyişin siyasi kurallarını değiştirerek çözüm üretilebileceği varsayımı ile birbirimizi oyalayıp kıtlaşan kaynakları israf ederek sorunları iyice çözümsüz hale getiriyoruz!

Ne dersiniz, kafa karıştıran büyük çelişkilere rağmen güvensizliği aşmak mümkün müdür?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar