Kadınlar olmadan Türkiye yüksek gelir sınıfına giremez
Kadınların çalışma hayatındaki yerine şöyle bir bakmak, Türkiye’nin neden bir türlü orta gelirli ülke konumundan yüksek gelirli ülke sınıfına giremediği ayna gibi ortaya çıkıyor. Çünkü Türkiye’de istihdamda kadının adı yok. Avrupa Birliği üyesi olmayı hedeflediğini söylemesine ve politik hamaset düzeyinde bile olsa kendine dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefleri koymasına rağmen 21. yüzyıl Türkiye’sinde hala 4 kadından 3’ü çalışma hayatının dışında.
Kadının çalışma hayatının dışına itilmiş olması, sadece Türkiye’nin bir türlü yüksek gelirli ülke sınıfına girememesinin değil aynı zamanda kadına şiddetten cinayetlerine, kadın yoksulluğundan güvencesizliğine kadar bütün temel kadın sorunlarının da kaynağını oluşturuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun işgücü ve istihdama ilişkin verilerine baktığımızda ortaya çıkan resim iç karartıyor:
• Cezaevi, bakımevi, hastane ve yurt gibi kurumsal yerlerde değil de hanelerde yaşayan 15 yaş üstündeki her bin kadının sadece 267’si bir işte çalışıyor. Bunun da 78’i ücretsiz aile işçisi. Bin kadının sadece 161’inin ücretli veya yevmiyeli bir işi var.
• Çalışan 267 kadının 129’dan fazlası kayıtdışı. Erkeklerde yüzde 29.3 olan kayıtdışı çalışan oranı, kadınlarda yüzde 48.4’ü aşıyor.
• Her bin kadından 36’sı işsiz. Çalışanlar ve işsizlerle birlikte işgücüne katılım oranı kadınlarda sadece yüzde 30.27. Bu oran, yüzde 71.26 olan erkeklerin yarısından bile düşük.
• Çalışan 267 kadının 88’i tarımda çalışıyor ve bunların da 71’i ücretsiz aile işçisi. Tarımda çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı yüzde 32.9 ile erkeklerin iki katı.
• Çalışan 267 kadının sadece 6’sı yönetici konumunda. Erkeklerde çalışanların yüzde 16’dan fazlası yönetici olabilirken, kadınlarda bu oran yüzde 2.3’e düşüyor.
• Çalışan 267 kadının 53’ü, yani beşte biri nitelik gerektirmeyen işlerde çalışıyor.
• Çalışan 267 kadının 184’ünün bir mesleki eğitimi yok. Bunların da 27’si okuma-yazma bilmiyor. Çalışan kadınların 134’ü yani yarısı ancak ilk veya ortaokul düzeyinde eğitime sahip.
• Buna karşın her bin kadının 697’si işgücü dışında, yani ne çalışıyor, ne de iş arıyor. Özetle tamamen çalışma hayatının dışına itilmiş başkalarına bağımlı, güvencesiz bir hayat yaşıyorlar. • İşgücü dışındaki 697 kadının 52’si hemen işe başlayabilecek durumda olmasına rağmen iş aramaktan da vazgeçmiş.
• Her bir kadının 402’si ev işleriyle meşgul. Sadece ev işleriyle uğraşan kadınların sayısı, çalışan kadınlar ile işsiz kadınların toplamından bile fazla. Bu resim, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişmesinin de, kişi başına milli gelirini üst gruba taşımasının da önündeki en büyük engel.
Bu resim aynı zamanda gelir dağılımındaki bozukluğu destekleyen en büyük faktör. Kadın yoksulluğunu, güvencesizliğini, kadına şiddeti besleyen temel kaynak da bu.
Türkiye’nin bu resmi değiştirmeden, sorunlarını çözmesi mümkün değil. Bu resmi değiştirmek için eğitimden, istihdama, sosyal güvenlikten yerel yönetimlere kadar çok kapsamlı politikaların ısrarla uygulanması gerekiyor.
“Kadınlar evinde otursun, çocuk doğursun, çocuğa baksın” kafasıyla yapılan düzenlemeler, bu resmi daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramaz. Kadını eve kapanmaya teşvik eden politikalara değil, tam tersine kadını sokağa, sosyal hayata ve çalışma hayatına girmeye teşvik eden, bunun önünü açan ve güvencelerini artıran politikalara ihtiyacımız var.
Tüm kadınların 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun.