Kadının siyasi ağırlığı olmayınca...
8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar günü nedeniyle bizde de kadınların içinde bulundukları durum tartışılmaya başlandı. Toplantılarda artan kadın cinayetleri, kadına şiddet ve yaşam karşısında eşitsizlik gibi konular gündeme geldi. Türkiye, kadınların hayatın her alanında yeterince yer almadığı bir ülke. Nüfusun yarısının üretici ve yaratıcılıklarından yararlanılamıyor. Kadının siyasette ağırlığı arttığı oranda, kız çocuklarının eğitiminden başlayarak, hayatın her alanında kadın-erkek eşitliği sağlanması yolunda doğru adımlar atılabilecektir. Dün Türkiye'nin her yöresindeki toplantılarda kadın sorunlarının ele alınması bu doğru adımlardan biri olarak görülmelidir.
8 Mart Çalışan Kadınlar günü tartışmaları ülkemizde son dönemde artan "Kadına şiddet" ve "Cinayetler" konuları gündeme geldi. Çok önemli olan bu olumsuz yapı bizlerin 8 Mart'ın niye kadınlar günü olarak ilan edildiğini, kadın sorunuyla ilgili ülkemizdeki gelişimi ele almamız ve eksikliğin nasıl giderilebileceğine değinmemiz gerekir.
8 Mart 1857'de bundan 154 yıl önce Amerikalı dokuma işçisi kadınlar çalışma koşullarını iyileştirmek için çalıştıkları fabrikada greve giderler. Polisin şiddet uygulayarak devreye girdiği olayda çoğu kadın 129 kişi yaşamını kaybedince 8 Mart Kadınlar Günü olarak anılmaya başlandı. Bu olaydan 118 yıl sonra, 1975'te Birleşmiş Milletler o yılı Dünya Kadınlar Yılı ilan ettikten iki yıl sonra 16 Aralık 1977'de 8 Mart'ı Dünya Çalışan Kadınlar Günü ilan ederek dünyaya duyurdu. 8 Mart bu çağrı sonrası Türkiye'de de gündeme alındı.
Aslında Türkiye Cumhuriyetin ilk yıllarında dünyada kadın konusuna dünya ülkeleri içersinde en duyarlı olan ülkelerden biri olarak önemli adımlar attı. 1930'larda bir yandan önemli kadın bürokratlar, yargıçlar, üniversite yöneticileri göreve getirildi. Ve bir yandan da Avrupa'nın birçok ülkesinde bulunmayan seçme seçilme hakkı da 1934 yılında bizim kadınlarımızın hakkı olarak kabul edildi. Ancak, Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınlar lehine atılan bu adımları zaman içersinde atılması gereken adımlar gereğince atılmadı.
Törenin hakim olduğu Anadolu kentlerinde kız çocuklarımız eğitim dışında tutuldu, çocuk yaşta başlık parası karşılığında evlendirildi. Kadın ve kızlarımız toplumun ikinci sınıf vatandaşları olarak görülerek birçok toplumsal haktan mahrum edildi.
Tabii 80 yıllık dönemde kadınlar her alanda sadece dışlanmadı. Üniversitelerde, bilim alanında, finans sektöründe, sendikacılıkta ve basında yeterince olmasa da kendilerine yer buldular. Ve çalıştıkları her alanda önemli başarı örnekleri yarattılar. Ama siyasette ilk seçme seçilme hakkı elde ettikleri yıllardaki sayısal güçlerini ve oranlarını kaybederek geri düştüler.
Siyaset alanının erkek egemen hal alması, "Eşit işe eşit ücret" başta olmak üzere birçok alanda kadınların eksikli kabul edilip geriye düşmelerine neden oldu. Toplumun çalışma hayatında nüfusun yarısını oluşturan kadınlar yüzde 20'ler düzeyinde yer alabiliyor. Kadının korunması gereken alanlarda onlara gerekli destek verilmemesi, ciddi ve önemli sorun olarak ele alınmadı. Son dönemde artan kadına karşı şiddet ve öldürme olayları bu konuda duyarlık yarattı.
Şimdi siyasetteki bu olumsuz tabloyu fark eden kadınlarımız KADER aracılığıyla Meclis'in yarısında kadın milletvekilinin yer alması için kampanya başlattılar. Kadın adayların sayısal olarak artmasının önemli olmadığını, seçilebilir sıradaki kadın adayların sayılarının önemli olduğu konusunun altını çizdiler.
Türkiye nüfusunun yarısını meydana getiren kadınlar konusunda yıllardır bir duyarsızlık içersindeydi. Kadın emeğinin yer aldığı her alanda daha yüksek verim alınmasına ve daha demokratik ilişkiler yaratılmasına karşın, bundan tam olarak yararlanma isteği konusunda önemli adımlar atılmadı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği 'nin kızların okula gönderilmesi kampanyası bile yarattığı ivme sonrası bazı çevrelerce kösteklenmeye çalışıldı.
Türkiye'de hayatın her alanında "Kadın-erkek eşitliğini" sağlamak zorundadır. Atıl kadın nüfusun üretim içersinde, çalışma yaşamında yer alması ülkemizin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bunun için çocukluk çağında genç kızlarımızın eğitim eşitliğini koruma altına almamızdan başlayarak yaşamın her alanında kadınların önüne konulan engelleri kaldırmalıyız. Kadınlara eşitlik için biz erkekler çaba harcayabiliriz. Ama unutulmasın ki, kadınların siyaset ve Meclis'teki oranları arttığı oranda onlar kendi haklarını erkeklerden çok daha iyi ifade edip koruyacaktır. O açıdan siyaset sahnesinde kadınların yer almasının önemi unutulmamalıdır.