Kadını evde oturmaya teşvik, ne istihdamı ne doğumu artırır
Şimdiye değin kıdem tazminatı ve esnek çalışma düzenlemeleri ile tartışma konusu olan yeni çalışma yasası hazırlıkları, bu kez doğum yapan kadınlara yönelik düzenlemeleri nedeniyle tartışma konusu oldu. Doğum izni süresinin artırılmasının yanısıra, doğumdan sonra da annelere belirli süre yarı-zamanlı çalışma imkanı sağlanması gündemde. Plana göre çocuk sayısı arttıkça bu süre daha da artacak. Ayrıca doğum yapan kadınlara işten ayrılsalar da borçlanarak emekli olma imkanı da getiriliyor.
Beş bakanlığın ortak çalışmasıyla hazırlandığı söylenen plana işverenlerin, sendikaların ve kadın örgütlerinin farklı eleştirileri oldu. Bu tartışmadaki en büyük soru işareti, doğum yapan kadınlara getirelen yeni imkanların, kadın istihdamını iyice azaltma ve kayıtdışı istihdamı artırma ihtimali.
Bu noktada Almanya deneyimine bakmakta büyük yarar var. Almanya evlilik ve doğumları artırmak için vergi indiriminden, çocuk yardımına kadar çok değişik destekler uyguluyor. Yılda 200 milyar Euro’luk bütçe ile bu alana en fazla para harcayan ülke Almanya. Buna rağmen doğum oranı hala Avrupa’nın en düşüğü.
Alman hükümeti, İsviçre merkezli danışmanlık firması Prognos’a aile yardımlarının fayda-maliyet analizi üzerine bir rapor hazırlattı. Alman hükümetinin kamuoyu ile paylaşmadığı bu raporun sonuçlarını, Der Spiegel dergisi yayınladı. Rapor mevcut uygulamaların maliyetinin yüksek, getirisinin az olduğunu tesbit ediyor ve daha az maliyetle daha iyi sonuçlar elde edilebileceği sonucunu çıkartıyor.
Almanya evliliği teşvik için çiftlerin toplam gelirinin yarısını vergiden muaf tutuyor. Yılda 20 milyar Euro’yu bulan bu destekle evli çiftlerin yıllık kazancı 16 bin Eura’yu buluyor. Bu uygulama, “Kadınlar için evlenmek çalışmaktan daha karlı oldu” diye eleştiriliyor.
Ayrıca her çocuk için ayda 184 Euro çocuk yardımı yapılıyor. Bu desteğin toplam miktarı yılda 40 milyar Euro. Bu yıl başlanan bir uygulama ile çalışmayarak evde çocuk bakan annelere de ayda 100 Euro verilmeye başlandı.
Bu uygulamalar kadınlar için çalışmayarak evde oturmayı daha cazip hale getiriyor. Ama buna rağmen doğurganlık oranında kayda alınacak bir etki yaratmıyor.
Buna karşın çevrede kreş, tamgün okul gibi sosyal olanakların genişletilmesi, maliyeti daha az olmasına rağmen hem kadın istihdamını hem de doğurganlığı artırmış. Prognos’un araştırmasına göre üç yaşından küçük çocuğu olan anneler, eğer çocuklarını bırakabilecekleri bir yuva imkanına sahipse, diğer annelerden haftada ortalama 12 saat daha fazla çalışıyorlar. Daha da önemlisi, kentsel alanlarda çocuk yuvası imkanının yüzde 10 artırılması, iki yıl içinde doğum oranının yüzde 2.4’ten yüzde 3.5’e çıkmasını sağlamış.
Raporun bunlardan çıkardığı sonuç şu: Bu uygulamalar orta sınıf kadınları evde oturmaya yönlendiriyor, eve kapatıyor. Böylece ortaya istenenin tam tersi bir sonuç çıkıyor: Kadın istihdamdan uzaklaşırken, doğum oranında istenen artış olmuyor. Oysa kreş, okul öncesi eğitim, tam gün okul, çocuk bakıcısı yardımı gibi imkanların artırılması hem kadınların istihdama katılımını artırıyor, hem de doğurganlığın artışına daha olumlu katkı yapıyor. Üstelik bunların maliyeti diğerinden daha düşük.
Özetle kadınları çocuk doğurmaya ve çocuk bakmaya yönlendirerek eve kapatmak, ne istihdamda ne de doğurganlıkta istenen sonucu vermiyor. Ama tersine kadının evden çıkarak çalışmasını kolaylaştırmak, hem istihdamı hem de doğurganlığı destekliyor.
Yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla bizdeki tasarıda öne çıkan yenilikler de kadınları eve yönlendiren uygulamalar. Çocuk bakım sürelerinin uzatılması, doğumdan sonra çalışmasa da borçlanarak emekli olabilmek gibi uygulamalar kadını istihdama değil eve kapanmaya teşvik ediyor. Bizim elde edeceğmiz sonucun da Almanya’nın karşılaştığından farklı olmayacağını bugünden söyleyebiliriz.