Kadın istihdamında çarpıcı çelişki
İşgücü ve istihdam alanındaki eğilimleri son yıllarda kadınlar belirliyor. “Teğet geçtiği” ne inanmamız istenen 2008-2009 krizi, kadınları evden çıkıp çalışmaya ve iş aramaya zorladı. 2008-2009 kriziyle rekor düzeye çıkan işsizlik ve işten çıkarmalar karşısında ailelerin geçim sıkıntısının iyice artması, kadınların işgücüne katılımını hızlandırdı. Krizin ivmelendirdiği bu eğilim daha sonraki yıllarda da sürdü. Buna paralel olarak bir yandan kadın istihdamı göreli olarak daha hızlı artmaya başlarken öte tarafta kadın işsiz sayısı ve işsizlik oranı da yükselmeye başladı.
Kadınların işgücüne ve istihdama katılımının hız kazanmasının ardında birden fazla faktör rol oynuyor.
Bunlardan birincisi tarımdaki çözülme ve tarımın yıldan yıla daha az insan istihdam edebiliyor hale gelmesi. Bu durum kente göçü hızlandırıyor. Kente göçün artması ile birlikte artan geçim sıkıntısı ailede kadının da çalışmasını zorunlu hale getiriyor. Kriz dönemleri gibi iş güvencesinin iyice tahrip olduğu zamanlarda kadınları işgücüne daha yüksek oranda katılmaya zorluyor. Ayrıca gıda, konut ve ulaşım harcamalarının boyutu karşısında ücretlerin düşük kalması da ailede erkeklerin yanı sıra kadınların da çalışmasını gerektiriyor.
İkinci önemli etken ise meslek eğitimli kadın sayısındaki artış. Yüksek öğrenimli veya meslek lisesi mezunu kadın sayısındaki sürekli artış da çalışan ve iş arayan kadın sayısının artmasını sağlıyor.
Zaten kadın istihdamındaki artışın başını da bu iki uç çekiyor. Son yıllarda çalışan kadın sayısındaki artışın en yüksek olduğu iki kesimden birisi yüksek öğrenimli kadınlar, diğeri ise okuma yazma bilmeyenler ile en fazla ilk veya ortaokul mezunu eğitimsiz kadınlar oldu. Bu süreçte ev kadınları çalışmaya veya iş aramaya başladıkları için daha önce ev işleriyle uğraştıkları için çalışmadıklarını söyleyen kadınların sayısı ciddi olarak azalmaya başladı.
2016 yılı verileri, 2009’dan bu yana egemen olan bu temel eğilimlerde çarpıcı bir çelişkinin baş gösterdiğine işaret ediyor. Ev kadınlarının evden çıkıp çalışma hayatına katılma, çalışma ve iş arama eğilimi gücünü koruyarak devam ediyor. Buna karşın yüksek öğrenimli meslek sahibi kadınların işgücüne katılım oranında düşüş var. İlk ve ortaokul mezunu kadınların işgücüne katılımı ve istihdamı ortalamadan hızlı bir şekilde artarken, yüksek öğrenimli kadınlarda işgücü dışında kalanların sayısı daha fazla artıyor.
2016’da ilk ve ortaokul mezunu kadınların işgücüne katılım oranı 0.60 puan artarken, yüksek öğrenimlerin katılım oranı 0.25 puan geriledi. İlk ve ortaokul mezunu kadınların istihdam oranı 0.18 puan artarken, yüksek öğrenimlilerin istihdam oranındaki düşüş 0.89 puanı buldu.
TÜİK verilerinden yaptığımız hesaplamaya göre ilk ve ortaokul mezunu kadın nüfusundaki artış sadece 26 bin olmasına karşın, bu grupta işgücüne katılan kadın sayısındaki artış106 bin oldu. Yüksek öğrenimli kadın nüfusu 405 bin artarken, işgücüne katılanların sayısı 281 bin arttı. Meslek lisesi mezunu kadın nüfusu 111 bin artarken, işgücüne katılanların sayısı 57 bin arttı.
İlk ve ortaokul mezunu kadınların sayısındaki her 100 kişilik artışa karşılık 414 kadın işgücüne, 213 kadın istihdama katıldı. Buna karşın üniversite mezunu kadın nüfusundaki her 100 kişilik artışın sadece 69’u işgücüne ve 53’ü de istihdama katıldı. Meslek lisesi mezunlarının sayısındaki her 100 kişilik artışa karşılık işgücü 51 kişi, istihdam 24 kişi arttı.
2015’te yüksek öğrenimli kadın nüfusunda artan her 100 kişinin 26’sı işgücünün dışına çıkarak eve kapanırken, bu oran 2016’da 31’e çıktı. Eğitimsiz ev kadınları evden çıkıp işe koşarken eğitimli meslek sahibi kadınlar arasında işgücü dışında kalarak eve kapanma eğilimi filizleniyor. Bu çelişkili durum ekonomik yapının, nitelikli işgücüne istihdam yaratmakta zorlandığını ve niteliksiz işgücüne yüklenmeye devam ettiğinin de bir göstergesi.
Bu şaşırtıcı ve çarpıcı durum süreklilik kazanırsa, işsizlik ve istihdam alanındaki derin sorunlara çok ciddi yeni bir boyut katılacak demektir.