Kadın girişimcilik ve fikir özgürlüğü (4)
Geçen haftaki yazımızı ülkemizde kadın girişimciliğe ilişkin bir başarı örneği ile noktalamıştık. Benzer sonuçlar diğer ülkelerde yapılan araştırmalarda da ortaya çıkıyor. Örneğin İngiltere’de yapılan bir araştırma, elemanların daha çok kadın patronlarla çalışmak istediklerini ortaya koyuyor. Bu sonuca ilişkin nedenler de şöyle sıralanıyor (Örücü v.d.: Celal Bayar Üniversitesi İİBF Yönetim ve Ekonomi Dergisi,2007):
1) Kadınların yanlarında çalışanları iş konusunda heveslendirme ve teşvik etme yetenekleri erkeklere göre daha yüksektir.
2) Kadınlar iş yaşamında erkeklere oranla daha neşeli olabiliyor ve daha uygun bir çalışma ortamı sağlıyor.
3) Tahminlerin aksine kadınlar iş yaşamında daha kolay ve daha hızlı karar alabiliyor, kararlarında daha ısrarcı oluyor.
4) Kadınlar bir iş için erkeklerden daha fazla çaba gösteriyorlar ve daha dikkatliler.
5) Kadınların öğreticilik yanı erkeklere göre daha gelişkin. Ayrıca daha sabırlılar.
6) Kadınlar yeni durumlara, yeni fikirlere ve değişimlere daha açık oluyor.
Daha güncel bir araştırma 2014 yılına ait. Muriel de Saint Sauveur, “A woman’s world, a better world?” (Kadın dünyası daha iyi bir dünya mı?) adlı eseri. Bu çalışmada içlerinde Avrupa ülkelerinin yanı sıra Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan, Singapur, Güney Kore ve Japonya gibi ülkelerin de bulunduğu 33 farklı ülkeden tanınmış iş kadınları ve kadın politikacılarla yapılan görüşmelerin sonuçları şöyle sıralanıyor:
1) Genellikle kadınlar uzun vadeli, erkekler kısa vadeli bir bakış açısına sahipler.
2) Kadınların hepsi çocukların 10 yaşından önce eğitilmesi gerektiğine inanıyor. Çocuklar bu dönemde iyi bir eğitim alırsa yolsuzlukların büyük ölçüde önlenebileceği görüşündeler.
3) Kadınlar daha çok insanlarla, erkekler bilimle ilgileniyor.
4) Günümüzde kadınlar dünyanın her yerinde çeşitli alanlarda mücadele veriyor. Bu mücadele Fransa’da şirket yönetimine girmek için verilirken Pakistan’da okula gidebilmek için veriliyor. Ama önemli olan, kadınların günümüzde her yerde bir şeyler için daha çok mücadele veriyor olması.
5) İnternet devrimi kadınların mücadelesinin hem etkinliğini artırıyor hem de bu mücadeleyi önemli ölçüde kolaylaştırıyor. İnternet sayesinde evinizden tüm dünya ile iletişime geçebiliyorsunuz.
6) Kadınlar iş hayatına duyguları getiriyor.
Evet, “kadın olsun erkek olsun, yeter ki iyi girişimci olsun” diyoruz. Ama bilgi toplumunda iş hayatında bazı konularda öncelikler değişti. Girişimcilikte ve yöneticilikte disiplin, ast-üst ilişkilerine dayanan hiyerarşik yapılanmaların yerini paylaşımcılık, hoşgörü, sabır, gibi duygusal ilişkiler almaya başladı. Hiyerarşik-bürokratik örgütlenmenin dikey ilişkilerinden ziyade ağ tipi örgütlenmenin yatay ilişkilerinin önemi arttı. Bu değişimler tabiatıyla kadının iş hayatındaki önemini de arttırdı.
Bu gelişmenin yurdumuzda da değerlendirilebilmesi için kadınların çalışma ortamının iyileştirilmesi büyük önem taşıyor. Maalesef yurdumuzda kadın erkek eşitsizliği devam ediyor. Bu kapsamda özellikle aile içi şiddet ve insanlık dışı eylemler maalesef her gün gazetelerde, TV haberlerinde korkunç görüntülerle karşımıza çıkıyor. Bir gün içinde onlarca kadın, çoğu ölümle sonuçlanan şiddet olaylarına maruz kalıyor. Yurdumuzda kadın kendini ifade edemiyor, savunamıyor, koruyamıyor. Bu çaresizlik kadınlarımızı sadece bedenen değil, zihinsel ve ruhsal olarak da köreltiyor. Nice başarılı kadınlarımız kendilerini ifade edecek bir alan bulamadıkları için silinip gidiyor. Erkek egemen toplumun baskısı kadınlarımızın yasal haklarını kazanmalarına da engel oluyor. Kadına şiddet olaylarının bir suç ve de çok ciddi bir insan hakları ihlali olarak kabul edilmesi gerekiyor.
Ülkemizin bu durumu uluslar arası kuruluşların raporlarında da açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Dünya Ekonomisi Forumu’nun 2014 yılı Küresel Cinsiyet Farkı Raporu’nda Türkiye’nin yeri 142 ülke arasında 125’inci. 2013 yılında 136 ülke arasında 120’nci, 2012 yılında 135 ülke arasında 124’ncü sırada. 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen bir ülke için oldukça endişe verici bir tablo.
“Kadın Girişimciliği ve Fikir Özgürlüğü” başlığı altında kaleme aldığımız dört haftalık yazı dizimizi Gülse Birsel’in bir köşe yazısındaki aşağıdaki satırlarla sonlandırmak istiyoruz (Hürriyet,01/10/2014): “Biz öğrenciyken başörtüsü yasaktı; saçları at kuyruğu yapmadan serbest bırakmamız da. Her Pazartesi okula girişte, her Cuma çıkışta, tek tek, saçlarımızın hangi modelde örüldüğü, toplandığı, tarandığı, perçemlerdeki açı kumralların kuaför marifetiyle mi, güneş ışığı sebebiyle mi meydana geldiği sıkı kontrolden geçerdi. Oysa hiçbir Pazartesi veya hiçbir Cuma, bize tek tek, ‘bu hafta hangi kitapları okudunuz, bir tiyatroya, müzeye, sergiye, konsere gittiniz mi, bir fizik kimya deneyi gördünüz mü, seyahat ettiniz mi, derslerle ilgili ek bir bilgi araştırdınız mı’ diye soran olmadı. Kafamızın görünüm olarak kurallara uyması, bunun denetlenmesi daha mühimdi sanırım…Fiili olarak genç kızların kafa bölgesinde yaşanan başka bir durumu söyleyeyim mi? Son 3 yılda 130 bin kız çocuğunun kafasına duvak takıldı! Yani: Ailenin 14 yaşındaki kız çocuğu 50 yaşındaki adamla evlendirme hakkı var, ama aynı kızın okula saçına röfle yaptırıp gitmesi, ailesi izin verse de devlet tarafından yasaklanmış!”
Artık bilgi toplumunun global ekonomisinde devlet bireylerin özgürlüğünü yasaklarla kısıtlayıp daraltan bir güç değil, bireylerin özgürlüklerini koruyup gözetleyen bir güç olarak algılanıyor. Birey özgürlüğünü ön plana çıkaran liberal düzenlemeler ön plana çıkıyor. Bireyin hak ve özgürlükleri, hukuk devleti, şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi paradigmalar ön plana çıkıyor. Bu bağlamda kadınlarımızın özgürlük yolculuğunda alması gereken epeyce uzun bir yol katetmesi gerekiyor. Unutmayalım, 2023 hedeflerine ulaşabileceksek, büyük ölçüde kadınlarımızın potansiyelini kuvveden fiile çıkararak ulaşacağız. Kadınlarımıza bu yolculuklarında başarılar dileyelim ve olabildiğince onlara omuz verelim.