“Kadın Denince”
Ekonomi, siyaset, dış ticaret açığı, yabancı yatırım, yerli yatırım, Suriye, Rusya, doğalgaz, terör; ne de çok konu var konuşacak dedik, hepsini konuştuk, konuşmayı da sürdürüyoruz. Ama her ne kadar üzerinden on gün geçmiş olsa da sırası geç gelmiş gibi görünse de; Dünya Kadınlar Günü üzerine birkaç kelam etmemek ve yapılan organizasyonlardan bazılarına da kısaca değinmemek hayatımızın en değerli varlıkları olan kadınlara haksızlık olur. Kadınları bir güne sığdırmak elbette mümkün de değil, haddimiz de değil. Hayatımızın her anında var olan kadınların değerini sadece daha fazla vurgulama amaçlı kutlanan bu özel gün, ülkemizde de her yıl çeşitli etkinlikler ile anılırken, kadınlarımızın yaşamımızdaki yeri bu vesileyle tekrar tekrar hatırlatılıyor ve önemi vurgulanıyor. Kadınlarımızın önemini kavramak için aslında; ne böyle bir güne, ne de hatırlatmaya pek de ihtiyaç olmadığı bir gerçek. Zira onlar bizim, hayattaki her şeyden çok daha önemli, çok daha özel ve aynı zamanda insanlığın devamı için olmazsa olmaz. Kadınlar, en büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır. Etrafınızda ne kadar güzel düzenlenmiş bir organizasyon, ne denli düzgün yetiştirilmiş bir insan, yetiştirilmiş bir çocuk; pırıl pırıl bir ev, başarılı şirketler, başarılı iş adamları; hep arkasında bir kadın eli vardır. Cumhuriyetimizin odağında yer alan kadınlarımız, çağdaş günlere ulaşmamızda çok önemli görevler başarmışlardır. Türk kadını istiklâl savaşı sırasında gerek cephede, gerekse cephe gerisinde tüm gücü ile hizmet vermiştir. Cephede erkekle omuz omuza düşmana karşı savaşırken cephe gerisinde de çeşitli faaliyetleri ile savaşa destek vermiştir. Bu faaliyetlere katılan kahraman kadınlarımız aynı zamanda öğretmenlik gibi bazı meslek dallarında da kendilerini kanıtlamışlardır. Bugün ülkemizde, ne yazık ki pek çok kadın vahşeti haberlerine tanık oluyoruz; kadın cinayetleri, kadına şiddet, tecavüz haberleri, boşanmayı isteyen kadına ve ailesine yönelik katliamlar. Üstelik bizi dünyaya getiren en değerli varlık olan annemizin de bir kadın olduğunu unutarak ve yok sayarak. Kadına seçme ve seçilme hakkı dünyada ilk kez 1893 yılında Yeni Zelanda ile başlarken, ülkemizde 1934 yılından beri kadınlar bu haklarını kullanıyorlar. Yani kadının hayatımızda “resmi olarak” yer alabilmesini seçme ve seçilme hakkı ile özdeşleştirecek olur isek, başlangıç pek de eski sayılmaz.
Ülkemizde her yıl, bu özel gün çeşitli etkinlikler ile kutlanırken, ne yazıktır ki konunun gündeme en çok gelen tarafını, kadınlara yönelik yapılan zulümler oluşturuyor. Ardahan’da düzenlenen ve Ardahan Vali’sinin eşi tarafından organize edilen etkinlik son derece güzel mesajlar içerirken, Sakarya Müftülüğü Aile ve Dini Rehberlik Bürosu’nun tertip ettiği konferansta Sakarya Müftüsü İlyas Serenli’nin katılımıyla renkli bir hal aldı. Yine geçtiğimiz gün, İstanbul Kültür Üniversitesi ile Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik A.Ş. tarafından düzenlenen ve benim de yazıma başlık olarak seçmeme neden olan “Kadın Denince” paneli de son derece renkli ve anlamlı idi. Bu kez biraz daha farklı bir konu ele alınarak; kadınların çalışma hayatında yaşadığı sorunlara dikkat çekilerek, kadınların istihdam sorunlarına ve çalışan kadınlara karşı oluşturulan toplumsal yargılar ele alındı. Azmin Zaferi” sunumu ile 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde galası yapılan ve New York Avrasya Film Festivali’nde “Sinemada En İyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü alan “Yün Bebek” filminin yazarı ve yönetmeni, Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu Kurucusu Ümmiye Koçak Hanım’ın başarı hikayesi izlenmeye değerdi.
Ne yazık ki ülkemizde pek çok zaman kadınının önemini kavrayamamış, şiddet içerikli haberlere halen çok sıkça rastlıyoruz. Oysa ki, hepimizi yetiştirenin de bir kadın olduğunu unutmamak ve unutturmamak bu şiddeti önlemek için aslında yeterli değil mi. Doğumdan ölüme, hayatın her anında varlıklarını hissettiğimiz, bizi biz yapan değerli kadınlarımızın bu özel gününü yürekten kutlarım.