Kaçırılmaması gereken bir fırsat

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ [email protected]

Haziran seçimlerinden sonra hala hükümet kurulamamış olması, işlerin yavaş ilerlemesi; görevi olmasa da Cumhurbaşkanımızın erken seçim imalı konuşmalar yapması, sorumluluğu hükümetlere ait konularda muhtelif beyanlarda bulunması; MHP’nin kolay yorumlanamayan tavrı, biz vatandaşları endişeye sevk ediyor.  İş dünyası yeni bir seçim arzulamıyor. Siyaseti yakından izleyenlerin büyük bölümü, yenilenecek seçimlerin bugünkünden çok farklı sonuç vermeyebileceğini ifade ediyorlar. Kimse ne olacağını kestiremiyor.

Geniş çerçevede düşünülürse, durumun ülkemize köklü bir demokratikleşme ve istikrar temelleri atma fırsatını sunduğu görülebilir.  Genelde partilerimiz kısa vadeli düşünüp, hareket ederler. Bu tavrın hepimizin yakından tanıdığı örneği seçim barajıdır. Her seçim öncesi partiler barajı düşüreceklerine söz verir, seçimi önde bitiren partiler sistemden kazançlı çıktıkları için sonradan konuyu unuturlar. Bu defa, partilerimizin her biri barajı düşürmenin kendilerine faydası olabileceğini düşünüyor. Belki de baraj düşürülecek. Ancak, şu anda seçim barajının çok ötesinde özel bir durum ile karşı karşıyayız.  Her partinin bir-iki seçim sonrasında kendini muhalefette bulması, iktidara gelmesi kadar muhtemel görünüyor.  İronik olarak, bu durum partilerimizin geleceğe daha uzun vadeli bakmalarını teşvik edebilir.

Acaba uzun vadeli bakıldığında, ne gibi değişikliklere gerek vardır? İlk sorun, giderek otoriterleşmiş olan siyasi-idari yapının yeniden demokratikleşmesidir. Basın özgürlüğünün ve başta ifade özgürlüğü olmak üzere tüm bireysel özgürlüklerin üzerine konulmuş sınırlamaların makul düzeye indirilmesi, “polis vazife ve selahiyetlerinin” aşırı güç kullanılmasını denetleyecek biçimde daraltılmasıdır. İdarenin tamamen siyasi iktidarın emrinde bir uyduya dönüşmüş yapısının tüm siyasi taraflara daha duyarlı ve nispeten yansız bir yapıya kavuşturulması ikinci önemli bir konudur. Belirtmeye gerek dahi yok, toplumda yargıya duyulan güven çok zayıflamıştır.  Yargının özerkliğinin siyasi müdahalelere karşı korunması, profesyonel niteliğinin güçlendirilmesi, kuvvetler ayrılığının temel direklerinden biri olma görevini eksiksiz yerine getiren bir konuma iade edilmesi üçüncü bir konuyu oluşturmaktadır. Şüphesiz bu listeyi uzatmak mümkündür. Ben sadece toplumsal barış kurmamızı da kolaylaştıracak ve ülkemizi nitelikli bir demokrasiye dönüştürecek koşulların varlığına işaret etmek istiyorum. Her partinin görünebilir gelecekte muhalefet veya iktidarda yer alma olasılıklarının birbirine yakın olmasının, kendilerini hem iktidarda hem de muhalefetteymiş gibi düşünmelerini kolaylaştıracağını hatırlatıyorum.

İçinden çıkılması zor bir durum gibi görülse de, kaçırılmaması gereken bir fırsatla karşı karşıya bulunuyoruz. Ancak özellikle iki büyük partimizin kaçırılmaması gereken bir fırsat yakaladığımızı algılamaları ve ona göre hareket etmeleri gerekiyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019