Kaçınılması imkansız olumsuzluklar!
2009 yılına ilişkin küresel eğilimler, olumsuz olmaya devam edecek gibi görünüyor. Toplam talep daralmayı sürdürecek ve toplam arz bu duruma uyum sağlamaya çalışacak, küresel ekonomi daralırken, işsizlik artacak ve istikrarsız fiyat hareketleri gelişmelerin kontrol altına alınmasını zorlaştıracak. Tüm ekonomiler ve tüm sektörler bu gelişmelerden az ya da çok etkilenecek, uluslararası ticaret hacmi ile birlikte sermaye hareketleri de daralacak, küreselleşme lehine olan eğilimler güç kaybeder iken korumacı olanlar daha ön plana çıkacak, uluslararası kurumlar ve onların güdümündeki sektörler itibar kaybetmeyi sürdürecek. Yüksek düzeyli belirsizlik ve kırılganlık riskten kaçınma eğilimini beslemeye devam edecek. Durumun böyle olacağı bilindiği için IMF ile yapılacak bir anlaşma ekonomi gündemimizin üst sıralarına ipotek koymuş gibi görünüyor.
Olası IMF anlaşmasına ilişkin basında yer alan haberlerin elle tutulur bir tarafı bulunmuyor. Herhalde yaşadığımız akıl tutulması gerçekçi olmayı engelliyor! Mali disipline öncelikle önem verip iç pazarı daraltıp dışa yönelimi teşvik ederek tasarruf açığını fazlaya çevirecek bir program mevcut koşullarda çalışmaz. Başta gelişmiş ekonomiler olmak üzere ekonomideki daralmayı herkes maliye politikasını gevşetip, bütçe disiplininden vazgeçerek aşmaya çalışır iken biz tersini yapar isek ancak ekonomik daralmayı hızlandırırız. Küresel sorunlar ağırlaşmaya devam ettiği veya mevcut olumsuzluklar etkili olduğu sürece IMF ile yapılacak bir anlaşmanın şartları ne olur ise olsun kullanılacak kaynaklar geri ödenemez; hal böyle olduğu için de daha önce giriş yapmış yabancı kaynakları içeride tutmak veya yeni taze giriş sağlamak mümkün olmaz.
Mevcut koşullarda bütçe gelirlerinin erimesi ve açığın büyümesini izlemek kayıtdışılığı azaltmak iç talepteki daralmayı ve üretimdeki çözülmeyi engellemek, işsizlikteki ve sorunlu alacak hacmindeki artışı frenlemek imkansızdır. Faaliyet gelirlerinin azalması, yatırım harcamalarının daralması, paranın devir hızındaki düşüşe paralel olarak para arzının reel olarak küçülmeyi sürdürmesi kaçınılmazdır. Faaliyet dışı gelir takviyesi ve beklenti yönetimi desteği ile tüm olumsuzlukları olumluya çevirme niyeti ise ham bir hayal olmaktan öteye gidemez.
Küresel düzeyde 2003-2007 döneminde yaşanan eğilimlerin tam aksi devrededir ve gücünü korumaktadır. Tüm çabalara rağmen gelişme ve eğilimler kontrol altına alınamamıştır. Bu durum Türkiye ekonomisini de paralel bir şekilde etkilemektedir ve olası bir IMF anlaşmasının eğilimleri farklılaştırması olası değildir.
Tüm dünya ayağını yorganına göre uzatmak zorunda kalmıştır. Buna uyum sağlamak kolay olmayacaktır. Büyüme dönemlerini bir durgunluğun takip etmesi normaldir, uzun süreli veya yapay olarak uzatılmış büyüme dönemlerini takip eden durgunluklar da uzun süreli oluyor ve sistemik risk yaratıyor. Büyüme döneminde yaratılan istihdamdan daha fazlasının durgunluk döneminde kaybedilmesi küçükken, çözülmemiş sorun ve dengesizliklerin sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bugün gelişmiş ekonomiler, yanı sıra Türkiye ekonomisi de büyüme döneminin başındaki istihdam düzeyini koruyamamak, riski ile karşı karşıya; alınan önlemler bu süreci zamana yayarak durgunluğun süresini daha da uzatabilir, fakat bu riski sıfırlamak pek mümkün görünmüyor. Dünya ekonomisi daralacak, gelişmiş ekonomiler ve taşıma su ile günü kurtaranlar daha çok etkilenecek, ilkeleri tüketip finansal imkanları genişleterek durgunluğu öteleyip büyüme dönemini uzatanlar, bundan sonra yaşanacaklara da katlanmak zorunda! IMF desteği ile yaşanacakları daha fazla ötelemek pek olası değil... Zira bu süreç söz konusu kurumun azalmış bulunan itibarını da tümüyle tüketme gücünü bünyesinde barındırır.