Kabine beklentileri satın alındı mı?
Uzun zamandan bu yana devam eden seçim belirsizliğinin ortadan kalkması ile piyasaların yeni odağı hafta sonu açıklanması beklenen kabine oldu. Aslında aynı partinin iktidarını devam ettirdiği bir süreçte belki daha az önem atfedilmesi gereken bir durum bu.
Diğer yandan seçimlere kadar bir şekilde sürdürülen heterodoks politika setinin artık bir kenara bırakılacağı beklentisini en iyi yansıtacak turnusol kağıdı da kabinede yer alacak isimler. Özellikle eski hükümetlerde maliye bakanı olarak yer alan ve yurtdışı yatırım bankalarında da çalışmış Mehmet Şimşek adı ön plana çıkıyor.
Gelecek yılın mart ayında yapılacak olan yerel seçimlere kadar üretimi önceliklendiren ve enflasyon ile mücadele için atılması gereken zorlu adımları öteleyen politika seti devam edebilir mi? Kur korumalı mevduat ile geçen 1.5 yılın sonunda geldiğimiz noktada bankaların kaynak maliyetinin giderek arttığını ve toplam mevduatın neredeyse dörtte birinin bu segmente kaydığını görüyoruz.
Olası bir çıkış stratejisinin önümüzdeki dönemde hazırlanması ve soğuk kanlılıkla yürütülmesi bile önemli bir çabayı gerektiriyor. Bankalar arası dolar kurunun yukarı gelmeye başlaması ile kapalıçarşı kuru ile aradaki makas daralsa da döviz piyasasında şirketlere getirilen miktarsal ve zamansal alım limitleri artıyor.
Dış ticaret ile sürekli bir döviz alım/satım ihtiyacı içinde olan şirketlerin önümüzdeki dönemde arada artan spread ile beraber daha fazla kambiyo gideri yazacağını tahmin etmek pek zor değil.
Peki tüm bu zorlukları aşmak için kabinedeki yeni isimler yeterli olacak mı, bunu da bizlere zaman gösterecek, kabine sonrası mart 2024 tarihine kadar yapılabileceklerin sınırı nedir, piyasalar genelde böyle dönemlerde test etmek ister.
Bankaların teminatlandırma ve menkul kıymet tesisi uygulamaları ile aldığı yüklü miktarda uzun vadeli devlet tahvili daha ortodoks bir politika setine geçildiğinde yükselecek faizler ile karlılıklarını baskılayabilir mi, bu da şimdilik cevap bekleyen ikinci soru olarak kenarda dursun.