Kabahat Kimde?
Üretici ile serbest ihracat pazarlaması yapan arkadaşımız bir türlü bir araya gelmişler. Pazarlamacı arkadaşımız epey bir süre önce bir ürün araştırması yaparken rast gelmiş bu üreticiye. Çalışmalara başlamışlar ve üretici de pazarlamacı arkadaşımıza da ciddi bir komisyon önererek çalışmaların hızla ilerlemesini sağlamış.
İşler iyi gitmiş ve ürünün niteliği nedeniyle satışlar sayıca fazla olmasa da üreticinin cirosuna makul ölçekte katkıda bulunmaya başlamış. Üretici de cirosunu ihracatla arttırmanın keyfini yaşıyor, pazarlamacı da aldığı dolgun komisyonun keyfiyle pazarlara saldırıyor. İşler böyle giderken, üretici tarafından, yeni verilecek tekliflerde önerilen komisyon miktarı üzerinde konuşmalar başlatılmış. Üretici, pazarlamacıya ödenen komisyon miktarının fazla olması nedeniyle, rekabet edici fiyatlar veremediklerinden yakınmaya başlamış.
Pazarlamacı da ” Eğer rekabet edemiyorsak, şimdiye kadar bağladığımız satışları nasıl yapabildik “ diye karşı görüş bildirmiş. Üreticinin buna cevabı da “ Biz ihracatı ayağa kaldırabilmek için kendi kazancımızdan fedakarlık yapmıştık, şimdi böyle devam edemeyeceğiz “ olmuş. Pazarlamacı arkadaşımız da yakınarak “ İyi de bunu bana neden başlangıçta söylemediniz, ben tüm hesaplamalarımı buna göre yapmıştım “ diyerek, üzüntüsünü belli etmiş.
Pazarlamacı arkadaşımız, işleri yoluna koymuş olmanın ve beklediği bağlantıların verdiği güven ile yeni teklifi kabul ederek, komisyon miktarı üzerinden bir miktar indirim yapılmasında anlaşmaya varmış. Bu çerçevede yapılan yeni bir satış bağlantısını izleyen günlerde, satış sonrası hizmetleri için pazarlamacı ve dil bilmeyen üretici işletmenin sahibi teknik adam alıcının ülkesine gitmiş.
İşin özelliği nedeniyle ortaya çıkan bazı olumsuzlukların halledilebilmesi için, gidilen yerdeki kalma süresinin uzatılması gerekmiş. Ancak, işletme sahibi “ Benim biletim yanacak, ben dönüyorum “ diyerek pazarlamacı arkadaşımıza “ İstersen sen kal masraflarını kendi cebinden ödersin “ diyerek, dönüş yoluna bakmış. Pazarlamacı da müşteriye makul bir bahane bulmaya çalışarak, patrona katılmış ve birlikte dönmüşler.
Sorun tam anlamıyla halledilemeden dönüldüğü için, alıcı kalan paranın küçük bir kısmını ödememiş. Patron da “ İşleri sen batırdın “ diyerek, aracının komisyonunu vermemiş. Pazarlamacı arkadaş da dert yanıyor “ Yahu malı yapan onlar, sorunun çıkacağını da biliyorlardı, orada hallederiz dediler, bu işte benim kabahatim nerede “ diye ağlaşıyor.
Doğal olarak işbirliği koptu ve artık birlikte çalışmıyorlar. Üretici, yazışmalar için pazarlamacıya verilen şifreyi kaldırmadığı için, o da sunucuya girerek yazışmaları izliyor. Gördüğü manzara onu hiç şaşırtmamışa benziyor.
O seyahatten dönüş sonrasında, sunucuya gelen e-posta sayısında keskin bir düşüş olmuş. Gelen iletilere cevap verilme süresi, işletmede yabancı dil bilen olmadığı için çok uzuyor. Sonuç olarak da işletmenin ihracatı eski durumuna, başka bir deyişle sıfıra yaklaşıyor. Küçük işletmelerimizin birçoğunda ihracat böyle yapıldığından, bu tür olaylar ciddi bir sorun olarak ortada duruyor.
Bu işte kabahat kimde?
Bu sorun nasıl engellenebilirdi?