K tipi ayrışma derinleşiyor
Dünya ekonomisi açısından son yılların en flaş konularından bir tanesi Avrupa’nın muadil ülkelerinin gerisinde kalması oldu. Çin ve ABD kendine has özellikleriyle verimlilik, inovasyon, AR-GE, imalat sanayi gibi alanlarda Avrupa’yı geride bıraktı.
Bu yıl boyunca farklı vesilelerle bu konuyu sizlere bu köşede anlatmaya çalıştım. Özellikle Draghi’nin Avrupa’nın durumuna ilişkin ünlü raporu da meseleyi bütün dünyanın gündemine taşıdı. McKinsey Global Institute yıl içerisinde birçok farklı global ekonomik meseleyi inceleyen raporlar yayınlıyor.
Yılın sonunda bu raporlardan 9 tanesini toplu bir şekilde kendi sosyal medya hesaplarından paylaştılar.* İlgilenenlerin raporların tamamını okumasını tavsiye ederim. Çünkü dünya çok hızlı bir dönüşümün içerisinde. Bir süre meselelerle ilgilenmezseniz geri kalıyorsunuz. Birçok şey çok kısa sürede değişmiş oluyor. Bu raporların birçoğunda da ana konulardan biri yukarıda sözünü ettiğim Avrupa’nın geri kalmış olmasıydı.
Avrupa’nın makus talihi
Avrupa’nın yıllar içerisinden sanayi alanında ön planda olmasının birçok sebepleri vardı. Bu sebeplerin hepsi çok yakın zamanlarda ortadan kalktı ya da sekteye uğradı. Özellikle Sovyetler Birliği ve Berlin Duvarı’nın yıkılması ve akabinde Çin’in dünya imalat sahnesine fırtına gibi girmesi Avrupa’nın hegemon olduğu birçok sektörde kıtanın liderliğinin sorgulanmasına neden oldu. Dönemine göre son derece gelişmiş tedarik zinciri, yüksek nitelikli işgücü, nispeten ucuz ve ulaşılabilir enerji, düşük maliyetli ve gidecek çok da fazla alternatifi olmayan sermaye…
Bunlar Avrupa’nın avantajlarıyken çok kısa sürede birçoğu ortadan kalktı. Bunda dışsal şartların etkisi varken Avrupa’nın kendi hantal yapısının da önemli olduğunun altını çizelim. Mesela 2015-2022 arasında ABD’li şirketlerin ARGE harcamalarının toplam satışlarına oranı Avrupalı şirketlerin iki katı seviyesinde. Bu tarz yapısal sorunlar meselenin döngüsel değil sistemik olmasına neden oluyor.
AI yatırımları arasındaki uçurum
Otomotive, havacılık, kimya gibi uluslararası rekabetin yoğun olduğu sektörlerde özellikle Avrupa’nın geri kaldığını görüyoruz. Bu gidişatın uzun vadeli en önemli sebepleri de quantum bilgisayarlar, yapay zeka gibi modern teknoloji yatırımlarında Avrupa’nın ABD’nin gerisinde kalması. Mesela 2023’te Avrupa generative AI teknolojisine 1.7 milyar dolar yatırım yapmışken ABD’de bu rakam 23 milyar dolar.
Yapay zekayla ilgili en fazla dillendirilen iddialardan bir tanesi de bu. Farklı gelişmişlik seviyesine sahip ülkelerin bu teknolojiye ayırabilecekleri kaynaklar da doğal olarak farklı seviyelerde. Bu da uzun vadede ülkelerin arasındaki zenginlik ve gelişmişlik farkını arttıran bir unsur. K tipi grafikleri görmüşsünüzdür. Bir ülkenin eğrisi yukarı doğru giderken diğeri aşağı doğru gidiyor. İşte bu eğriler arasındaki açının genişlemesinin bir nedeni de bahsettiğim eşit olmayan teknoloji yatırım düzeyleri.
Diğer mesele de enerji bağımlılığı. Özellikle enerji yoğun sektörlerde Avrupa ABD ve Çin’den daha dezavantajlı. Bunun bir sebebi tabii ki Rusya savaşı sonrası kesilen gaz akışı. 2021’de Avrupa enerjisinin %55’ini ithal ederken, Çin’de bu oran %25 ve ABD ise enerjide net ihracatçı durumda. Malum yapay zekayla ilgili bir cümle kuruluyorsa bir sonraki cümle de bu yapay zeka teknolojisini besleyecek enerjinin nereden sağlanacağı oluyor.
Naifliğin bedeli
Jeopolitik konuların tedarik zincirlerini olumsuz etkilemesi, yakın komşularla ya da dost ülkelerle ticaretin eskisine göre arttığını bir süredir konuşuyoruz. Bu konulardan da en olumsuz etkilenen grup Avrupa. Çünkü dış ticarete açıklık olarak baktığımızda Avrupa, ABD’den %30, Çin’den %70 daha açık ve daha az ticaret kısıtlamaları var. Böyle olunca da diğer ülkelerin korumacı önlemleri karşısında en büyük darbeyi Avrupa yiyor.
Serbest dış ticaret gibi yeşil dönüşüm, gelir dağılımı adaleti, iklim değişikliği gibi konularda da aslında Avrupa kuralına göre oynamaya çalışıyor. Diğer ülkeler bu kurallara gerektiği gibi uymayınca da Avrupa bu işten zararlı çıkmış oluyor. Saydığım sorunların hepsinin çözülmesi için tek tek ele alınması gerekiyor ama Avrupa’da bunu yapabilecek kaynak ve karar mekanizmalarının olup olmadığı konusu oldukça şüpheli. *https://www.mckinsey.com /mgi / our-research/mckinsey-global-institute-2024-in-charts