Joseph E. Stiglitz'e göre "GSYİH fetişizmi" sona ermeli
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2008 yılında Nobel ödüllü Amerikalı ekonomist Joseph E. Stiglitz'den ulusların gerçek zenginliğinin ne olduğunun incelenmesi için bir komisyon kurmasını istedi. Stiglitz o tarihte bu komisyonun görevini anlatırken, "Sarkozy vatandaşlarının çevre, gürültü kirliliği ve bunun gibi diğer yaşam standardı sorunlarına ilişkin talepleriyle gayrı safi yurtiçi hasılayı maksimize etmek arasında bir gerginlik olduğunu hissediyordu. Bunlar birbirleriyle tutarsız görünüyorlardı, ama Sarkozy öyle olmamaları gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden biz de büyümeyi ölçmek için diğer faktörleri de dikkate alan daha iyi bir yol bulabiliriz diye düşündük" yorumunu yapmıştı. Komisyon uzun zamandır beklenen raporunu 14 Eylül'de açıklayacak.
Kolombiya Üniversitesi Ekonomi Profesörü Joseph E. Stiglitz bugün, BM Genel Meclisi Başkanı tarafından belirlenen Uzmanlar Komisyonu'na başkanlık ediyor. Komisyonun amacı ise uluslararası para ve finans sistemine yönelik reformlar gerçekleştirmek.
Gayri safi yurtiçi hasılanın yerine geçecek herhangi bir ölçüm sistemine henüz olmadığımızı söyleyen Stiglitz, GSYİH'nin refah düzeyini veya piyasa faaliyetlerini çok iyi ifade eden bir ölçü olmadığının uzun zamandır bilindiğine dikkat çekiyor. Stiglitz aynı zamanda gerek toplum ve ekonomide yaşanan değişimlerin gerekse ekonomi ve istatistik tekniklerinde sağlanan ilerlemelerin ölçüm yöntemlerinde geliştirme fırsatı sunduğunu ifade ediyor.
Küresel ekonomiyi canlandırmaya çalışırken, bir yandan da küresel ısınma krizine cevap aramak zorunda olduğumuzu hatırlatan Nobel Ödüllü ekonomistin 'GSYİH fetişizmi' başlıklı makalesi öncelikle
"İstatistikler bize ne yapacağımız yönünde doğru sinyaller veriyor mu?" sorusunu gündeme getiriyor.
Performans odaklı dünyamızda, ölçümleme konularının büyük önem kazandığını kaydeden Stiglitz, bu ölçümlerin hareketlerimizi ve kararlarımızı da etkilediğini ekliyor. Ünlü ekonomistin yorumları şöyle:
GSYİH yaşam standartlarını yansıtıyor mu?
"Burada asıl soru, GSYİH'nin yaşam standartlarını yansıtan doğru bir ölçü olup olmadığı. GSYİH istatistikleri çoğu zaman ekonominin, vatandaşlarının algılamasından çok daha iyi durumda olduğunu ortaya koyuyor. GSYİH'ye odaklanmak, çatışmalara da neden oluyor: Siyasi liderler GSYİH'yi maksimize etmeye çalışırken, vatandaşlar GSYİH büyümesini aşağı çekebilecek güvenlik, hava, su, gürültü kirliliği gibi konulara da dikkat edilmesini talep ediyorlar. GSYİH'nin refah düzeyini veya piyasa faaliyetlerini çok iyi ifade eden bir ölçü olmadığı uzun zamandır biliniyor. Fakat toplum ve ekonomide yaşanan değişimler sorunları daha da gün yüzüne çıkarırken, ekonomi ve istatistik tekniklerinde elde edilen gelişmeler, ölçüm yöntemlerimizi geliştirme fırsatı da sunuyor. Örneğin GSYİH'nin, mal ve hizmetlerin üretim değerini ölçmesi gerekirken, bunu kamu sektöründe yapamıyoruz. Dolayısıyla, üretimi girdi ile ölçüyoruz. Eğer hükümet daha fazla harcarsa, üretim artıyor. Son 60 yılda, ABD'de kamu harcamalarının GSYİH'deki payı yüzde 21.4'ten, yüzde 38.6'ya yükseldi. Bu oran Fransa'da yüzde 27.6'dan yüzde 52.7'ye; İngiltere'de yüzde 34.2'den yüzde 47.6'ya; Almanya'da ise yüzde 30.4'ten yüzde 44.0'e ulaştı. Dolayısıyla göreceli olarak küçük olan bu sorun, büyük bir soruna dönüştü.
Kaliteye yönelik gelişmeler, yani daha fazla otomobil yerine, daha iyi otomobiller, GSYİH'nin yükselmesine yol açıyor. Fakat kalite gelişimine değer biçmek kolay değil."
Ortalama gelir ile orta gelir arasındaki fark artıyor
Stiglitz'e göre ekonomi ve toplumda yaşanan değişimler, GSYİH ölçümünün yetersizliğini daha fazla ortaya koyuyor. İşte bunun nedeni: "Toplumların büyük bir bölümünde izlenen önemli değişimlerden biri eşitsizliğin artması. Bu, ortalama gelir ile orta gelir (geliri tüm gelir dağılımının ortasında bulunan kişi) arasındaki farkın artığı anlamına geliyor. Birkaç bankacı zenginleştiği taktirde, büyük bir çoğunluğun geliri düşse de, ortalama gelir düzeyi yükselebiliyor. Dolayısıyla kişi başına düşen GSYİH istatistikleri, vatandaşların gerçekte yaşadığını yansıtmayabiliyor. Mal ve hizmet değerini belirlemek için piyasa fiyatlarını kullanıyoruz. Fakat bugün piyasalara en fazla güvenenler bile, piyasa fiyatlarının güvenilirliğini sorguluyor. Bankaların, kurumsal kâr oranlarının toplamının üçte birine denk gelen kriz öncesi kâr düzeylerinin bir seraptan başka bir şey olmadığı ortaya çıktı.
Bu durumun bilincine varmak, sadece performans ölçümlerine değil, aynı zamanda bugüne kadar yapmış olduğumuz çıkarımlara da ışık tuttu. Kriz öncesinde, standart GSYİH ölçümleri kullanılarak hesaplanan ABD büyüme oranı Avrupa'dan çok daha güçlü görünüyordu. Bunun sonucunda Avrupalılar, ABD kapitalizmini örmek almayı gündeme getirdiler. Oysa isteyen herkes ABD hanehalkının artan borçlanma oranlarını görebilirdi."
Refah duygusuna katkıda bulunan unsurlar
Son dönemde yaşanan metodolojik gelişmelerin, vatandaşların refah duygusuna katkıda bulunan unsurları daha iyi değerlendirme ve bu yönde gerekli veri toplayabilme imkanı sağladığını kaydeden Stiglitz, "Örneğin, bir iş kaybı, bir gelir kaybından daha fazla etki yaratabiliyor. Bu yeni ölçümler aynı zamanda sosyal bağlılığın da önemini ortaya koyuyor" diyor.
Ünlü ekonomistin dikkat çektiği bir diğer konu ise sürdürülebilirlik. "İyi bir ölçümün aynı zamanda sürdürülebilirliği de dikkate alması gerekiyor. Bir şirket sermayesinin değer kaybını nasıl ölçüyorsa, doğal kaynakların tükenmesi ve çevrenin gördüğü zararların da ulusal hesaplarımıza yansıması gerekiyor" diyen Stiglitz, şu yorumları yapıyor:
Her şey tek bir rakama indirgenemez
"İstatistiksel çerçeveler, karmaşık toplumlarımızda olup biteni kolaylıkla yorumlanabilen sayılarla özetliyor. Her şeyin GSYİH gibi tek bir rakama indirgenemeyeceğinin bilinmesi gerekir. Ekonomik Performans ve Sosyal Gelişim Ölçüm Komisyonu raporu umarım bu istatistiklerin kullanımı ve istismarı yönünde daha fazla açıklık sağlayacak. Rapor aynı zamanda, refah ve sürdürülebilirliğin ölçümlenmesi için daha geniş bir göstergeler yelpazesi yaratabilir."