John Fitzgerald Kennedy

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

ABD’nin 35. Başkanı John Fitzgerald Kennedy’nin (JFK) 22 Kasım 1963’de Dallas’ta öldürülmesi üzerinden elli yıl geçti. Suikast üzerindeki sır perdesi henüz aralanmış değil. Suikastı yapan Lee Harvey Oswald’ın emniyet müdürlüğünden mahkemeye götürülürken Jack Ruby tarafından öldürülmesi olayın şimdiye kadar karanlıkta kalmasının en önemli nedenlerinden biri. Başkanın konvoyunun arkasındaki binanın altıncı katından ateş eden Oswald, ilk merminin hedefi ıskalamasının ardından daha sonraki iki mermiyi namluya sürmek için zamanı nasıl bulmuştu? Mermilerden biri nasıl olup da yön değiştirmiş, önde oturan Teksas Valisi John Connally’i yaraladıktan sonra Başkan’ın boğazına saplanmıştı? Bu soruların cevabı hala bilinmiyor. Suikastın hemen ardından oluşturulan Warren Komisyonu’nun 10 aylık bir çalışmadan sonra vardığı sonuç, üç merminin de Oswald’ın silahından çıktığı; Oswald ve Ruby arasında hiç bir bağlantı olmadığı yönünde. Temsilciler Meclisi Suikastları Soruşturma Komitesi’nin 1978’deki raporu ise Warren Komisyonu’nun bulgularını desteklemiyor. Oswald’ın yalnız olmadığı görüşünde olan Temsilciler Meclisi Komitesi raporunda Kennedy’nin bir komploya kurban gitmiş olması ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor. Tetiği çekenlerin arkasında kimlerin olduğu konusundaki görüşler farklı. Kimilerine göre, suikastı yapanlar Küba Başkanı Fidel Castro’yu devirmeyi amaçlayan CIA destekli Domuzlar Körfezi harekatının başarısızlığı uğramasından Kennedy’yi sorumlu tutan Castro karşıtı Kübalı göçmenler. Olayın arkasında mafyanın ve hatta Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson’ın olabileceğini bile söyleyenler var. Kennedy’nin yardımcısı olmasına rağmen hiç bir zaman çekirdek kadrosu içinde yer almayan Johnson’ın Başkanı bertaraf ederek yerine geçmeyi amaçladığı; bunun için suikastı planladığı ileri sürülse de bu çok küçük bir ihtimal.

1961’de Cumhuriyetçi rakibi Eisenhower’in yardımcısı Richard Nixon’ı az farkla alt ederek ABD’nin en genç Başkanı olan Kennedy, aslen İrlandalı Katolik bir aileden geliyor. O zamana kadar Katolik Başkana sahip olmayan Amerika’da, Katolik oluşu Kennedy’nin seçimlerdeki en önemli handikaplarından biriydi. Başkanlığı döneminde Kongrenin muhalefetinden dolayı yeterince etkin olamadığı bir gerçek; ekonomide 1958 resesyonunun izleri hala devam etmekteydi. Önce kamu harcamalarını arttırmayı deneyen Kennedy bunda başarılı olamayınca vergileri azaltmaya karar verdi. Fakat bunda da, Kongre’nin muhalefetiyle karşılaştı. Vergilerde azalma öngören yasa, ancak ölümünden sonra 1964’de Kongre’den geçerek yürürlüğe girebildi. Kennedy’yi başkanlığı döneminde dış politikada en çok zorlayan sorunlardan biri, Sovyetler Birliği ile ABD arasında Küba’dan dolayı ortaya çıkan kriz. Dünyada komünizmin geriletilmesi için gerektiğinde nükleer silahların kullanılması düşüncesinde olan ordu ile ılımlı politikadan yana olan Kennedy’nin ilişkisinin hiç bir zaman yakın olmadığı biliniyor. Kennedy, Castro’nun devrilmesi gerektiğine inanmakla birlikte, bu amacın bir nükleer savaş pahasına gerçekleştirilmesine kesin olarak karşıydı. Soğuk Savaşın şiddetlendiği 60’lı yılların başında nükleer denemelerin sınırlandırılması ve Küba’da konuşlanan Sovyet füzelerinin geri çekilmesi konusunda Kruşçef’i ikna etmesi Kennedy’nin dış politikadaki en önemli başarısı olarak görülüyor. ABD Başkanı Sovyet liderine gönderdiği mektupta Sovyetlerin Küba’daki füzelerini geri çekmesi halinde, Amerikan donanması tarafından Sovyet gemilerine konulan ablukanın kaldırılacağı ve ABD’nin Küba’yı işgal etmeyeceği garantisini verirken; Sovyetlerin, Türkiye’de konuşlanmış olan Jüpiter füzelerinin geri çekilmesi talebini ise NATO’daki müttefiklerin ülkesine karşı güvenlerinin zedeleneceği gerekçesiyle umursamamıştı. Jüpiter füzelerinin geri çekilmesine Türkiye de karşıydı. Kennedy kabinesinin adalet bakanı olan ve aynı zamanda Başkan’ın kardeşi Robert Kennedy ve Sovyet Elçisi Anatoly Dobrynin arasında yapılan gayri resmi bir antlaşmayla Küba’daki Sovyet füzelerinin geri çekilmesi karşılığında, ABD de basına açıklanmaması şartıyla Türkiye’deki füzelerini geri çekmeyi kabul etmişti.

Ölümünden bu yana hakkında binlerce kitap ve makale yazılan JFK’yi kimlerin öldürdüğü dışında, hala büyük bir lider olup olmadığı da tartışılıyor. İçteki sorunların yanı sıra Sovyet-Amerikan rekabetinin giderek dozunu arttığı bir konjonktürde başkanlık yapmak hiç kolay değil. Kennedy, ABD’nin dünya siyaset ve ekonomisinde süper güç olmasında katkısı olan büyük başkanlarından biri olmasa da, önemlilerinden biri olduğu konusunda kimsenin şüphesi yok.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016