Jeopolitik Riskler: Tehdit mi, Fırsat mı?

İzel BATU
İzel BATU Farklı Bak Farklı Gör [email protected]

Küresel jeopolitik ortamın karmaşıklığı, gü­nümüz iş dünyasında önemli bir rol oynu­yor. Artan jeopolitik gerilimler, dalgalanan eko­nomik koşullar ve stratejik ittifakların değişimi işletmeler için birçok zorluk ve fırsatı berabe­rinde getiriyor.

Bu dinamikler içinde Harvard Business School profesörü Dante Roscini, “Je­opolitik riskler, şirketlerin operasyonel ve stra­tejik kararlarını büyük ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle işletmelerin bu risklere karşı hazırlık­lı olması ve esnek stratejiler geliştirmesi haya­ti öneme sahip” diyor. Roscini, şirketlerin jeo­politik trendleri yakından takip etmeleri ve bu doğrultuda hızlı adaptasyon kabiliyeti geliştir­meleri gerektiğini belirtiyor. Bu görüşe katılan bir diğer isim Oxford Economics’in Baş Ekono­misti John Andrews, disiplinler arası yaklaşım­ların ve üst yönetim desteğinin jeopolitik risk­lerin yönetiminde başarının anahtarı olduğunu vurguluyor.

Andrews, “Jeopolitik riskler, genel­likle beklenmedik olaylarla tetiklenir ve bu da şirketlerin hızlı ve esnek yanıtlar geliştirmesi­ni zorunlu kılar. Senaryo planlama ve dayanık­lılık stratejileri, şirketlerin bu belirsizliklerle başa çıkabilmesini sağlar” diye ekliyor. Carne­gie Endowment for International Peace uzma­nı Rachel Ziemba ise, jeopolitik risklerin sade­ce tehdit olarak görülmemesi gerektiğini belir­tiyor. Ziemba, “Jeopolitik riskler sadece tehdit olarak görülmemel aynı zamanda büyük fırsat­lar da barındırabilir. Şirketler, bu riskleri stra­tejik avantajlara dönüştürebilmek için yenilikçi ve proaktif yaklaşımlar benimsemeliler” diyor.

Ziemba, şirketlerin jeopolitik riskleri daha ge­niş bir stratejik çerçevede değerlendirmeleri­nin, uzun vadeli başarı için kritik olduğunu ifa­de ediyor. KPMG’nin “Günümüzün Jeopolitik Risklerinin Yönetimi” başlıklı raporu da şirket­lere bu karmaşık ve belirsiz ortamda nasıl yol alabilecekleri konusunda değerli stratejik öne­riler sunuyor. Jeopolitik riskleri dikkatle ana­liz ederek ve proaktif risk yönetimi stratejile­ri benimseyerek şirketler sadece bu risklerden korunmakla kalmayıp aynı zamanda bu riskleri fırsata çevirebilirler. Gelecekte başarılı ve sür­dürülebilir bir iş modeli oluşturmak isteyen her şirketin jeopolitik risk yönetimini gündeminin üst sıralarına taşıması gerekiyor.

Jeopolitik risklere karşı strateji

KPMG Türkiye Kurumsal Dayanıklılık Hiz­metleri Direktörü Sagi Gün, jeopolitik geliş­melerin tedarik zinciri stratejilerini ve yatırım hedeflerini önemli ölçüde etkilediğini belirti­yor. Gün, “Yüksek entegre ve karmaşık tedarik zincirleri artan jeopolitik rekabet karşısında stratejik ayarlamalar gerektiren kırılganlıklar olarak görülüyor. Bu bağlamda şirketlerin gü­nümüzün jeopolitik risklerini zamanında yö­netecek stratejileri benimsemeleri kritik öne­me sahip” diyor. Gün, ileriyi gören şirketlerin, bu zorluklar karşısında kararlı bir şekilde ha­rekete geçme ihtiyacının farkında olduklarını ve bu sayede jeopolitik riskleri büyüme ve da­yanıklılık için fırsatlara dönüştürebilecekle­rini vurguluyor. Rapor, şirketlere yeni bir jeo­politik risk yönetimi modeli oluşturabilmeleri için üç temel alanda adımlar atmayı öneriyor:

1. Jeopolitik risk faktörleri: Şirketler, küre­sel ayrışma ve çığır açıcı teknolojiler gibi mega eğilimleri analiz ederek jeopolitik risklerin do­ğasında var olan karmaşıklığın ortasında etkili risk yönetimi stratejileri geliştirebilirler. Dün­ya ulusların kısmi ekonomik ayrışmaları ve ye­ni ekonomik ve siyasi ittifakların ortaya çıkışıy­la önemli dönüşümlerden geçiyor. Avrupa’daki barış ortamının bozulması bu eğilimi körüklü­yor. Ayrıca dünya genelinde demokrasilerin ve otoriter rejimlerin korumacı eğilimlere doğru ilerlediği görülüyor. Bu mega trendlerin izleri arasında Avrupa’nın ekonomik izolasyonu ve büyük ekonomiler arasında artan gerilimler de bulunuyor. Çığır açan dijital teknolojiler, top­lumların radikalleşmesi ve istikrarsızlaşmasını hızlandırıyor. Yapay zekâ ve sosyal medya gibi araçlar, yeni riskleri beraberinde getiriyor.

Operasyonel boşluklar önlenmeli

2. Aynı yöntemler, farklı hedefler: Orga­nizasyonlar, mevcut risk analizi yöntemleri­ni kullanarak senaryo planlamaya ve dayanık­lılık inşa etmeye odaklanabilirler. Bu sayede jeopolitik riskleri etkili bir şekilde azaltabilir, öncelikli etkenleri belirleyebilir ve etki değer­lendirmeleri yapabilirler. Jeopolitik risklerin kendine özgü zorluklarıyla başa çıkmak için senaryo analizi gibi bilinen risk değerlendir­me tekniklerinde bir piyasa standardının ol­maması, şirketlerin bu alanda daha proaktif olmasını gerektiriyor. Disiplinler arası ekipler oluşturmak ve üst yönetimin güçlü liderliğiy­le operasyonel boşlukları önlemek, jeopolitik risk yönetiminde başarıyı artırabilir.

3. Tek kötü strateji, stratejinin olmama­sıdır: Proaktif risk yönetiminin vazgeçilmez olduğunun altı çizilen raporda, benzersiz ko­şullara göre uyarlanmış ve sürekli değerlen­dirme ile desteklenen stratejilerin belirsizli­ği güvenle yönetmek için gerekli olduğu belir­tiliyor. Jeopolitik riskler ele alınırken iki zıt yaklaşım ortaya çıkıyor. Birincisi, şirketi po­tansiyel risklere karşı korumayı vurgulayan savunmacı bir strateji. Diğeri ise proaktif ka­tılım ve jeopolitik değişimlerin fırsat olarak algılanması ile karakterize edilen atılgan bir strateji. Savunmacı strateji, kurumu jeopoli­tik şoklardan ve risklerden korumayı amaç­larken, atılgan strateji bu risklerden korun­manın yanı sıra faydalanmayı da hedefler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar