Japonya’nın “Destek girişim” progamı
İkinci kez Japonya Başbakanlığı Koltuğuna oturan Abe, ülkesinde uzun süreli deflasyona son vermek için kendi adından esinlenerek isimlendirilen Abenomics programını hayata koyarak çok yönlü teşviklerle yatırımcıları harekete geçirerek ülke ekonomisinde bir canlılığa yol açacak programı hayata geçiriyor.
Abe, bu durumu görünce ismiyle anılan, teşviklerle büyümeyi buluşturan bir programı benimsedi. Beş ayaklı bir program gündeme getirdi.
Bunun ilk ayağında serbest bölgelerde yatırımın kolaylaştırılması çalışması başlatıldı.
İkinci ayağında özel sektörün yatırımı unuttuğu alanlar için özel teşvikler verilmesi kararlaştırıldı. Bu alanların başında gıda ve bio-medikal sektörleri yer alıyor.
Üçüncü ayakta kredi sistemini kilitleyen ipotek koşullarının hafifletilmesi yeraldı. Türkiye’deki KGF benzeri bir sistemin getirlmesi kararlaştırıldı.
Dördüncü ayağı olarak kamu görevlerine masanın diğer yanındaki özel sektör temsilcileri atanmaya başlandı.
Beşinci ayakta yeni işletme/mevcut işletme oranıını Amerika düzeyine çıkartmak amacı yeraldı. Bunun açık anlamı yılda 100 bin yeni işletme kurulması.
Abe Serbest Bölge uygulaması konusunda örnek olarak 1979’da Çin’de kurulan Shenzhen bölgesini alıyor. Torku adıyla anılan bölgeler için yönetime bir Bakanını atadı. Bölge üçe bölündü. Orta Japonya’da sanayinin yeniden canlandırılması için re-vitalizasyon programı adı verilen program uygulanacak. İkinci bölge Nagoya ve Tokyo’daki yeni belirlenecek teşvik bölgeleri olacak. Üçüncü bölgeler ülkenin kuzeyindeki Hokkoıdo ve güneyindeki Fukooko’da kurulacak yeni bölgelerinin uluslararası rekabete açılması olacak.
Bütün bu bölgelerde şimdi yeni girişimci tipleri yaratılması amaçlanıyor. Örneğin serbest bölgelerden biri için yabancı doktorlara dönük bir cazibe yaratılması düşünülüyor.
Japonya’nın yeni teşvik sisteminden üç çıkarım bekleniyor:
Bunlardan birisi ülkenin kalkınma dinamiğinin girişimci üzerine kuruluyor olması. Bunda “İşletmeyi destekle üretimi arttır, sonuç al” düşüncesi etkin oluyor.Bu modelde uzun yol, insan odaklı KOBİ’leri geliştirme etkin oluyor.
İkincisi büyümenin öz kaynaklara dayanması gerektiği. Devlet Bankalarına dayanarak Çin’deki gibi yüksek büyümenin ülkelerinde 10 yılı aşkın süren bir deflasyona neden olduğu Abe tarafından unutulmamış görülüyor.
Üçüncüsü büyümenin planlanmış bir programa bağlı olduğu gerçeği. İkinci Dünya savaşı sonrası yaratılan efsanevi Japon Mucizesinin altında yatan dünyayı parselleyip, ihracatı çok sistematik gizli teşviklerle artırılan dönem hatırlanıp, şimdi DTÖ ilkeleriyle çelişmeyen merkezi yönlendirmeye dayanan bir model uygulaması amaçlanıyor.
Bunlar bize Daron Acemoğlu’nun kitabında yer alan,”Kurumsal hayatını düzenyleyen ülkeler, kısa sürede atak yapabilirler. Ancak, olay hiçbir zaman kalkınma olmaz” değerlendirmesini hatırlatıyor.