Jackson Hole sonrası piyasalar
ABD’de Wyoming Eyaletinde yer alan bir kasaba olan Jackson Hole, 1982 yılından beri Fed tarafından düzenlenen sempozyuma ev sahipliği yapıyor.
Dünyadaki tüm merkez bankalarının davet edildiği ve benzer sorunların ortak akıl ile aşılmasının umulduğu bir platform. Davos’un global merkez bankacığı versiyonu desek yanlış olmaz. Bu iki günlük toplantının basının nispeten daha geride kaldığı ve ön yargılardan ya da kamuoyu baskısından uzak bir sakin bir ortamda yapılması da önemli şüphesiz.
Toplantı neden popüler?
Peki toplantının artan popülaritesi nereden geliyor, önceki Fed başkanlarından Ben Bernanke para politikasındaki önemli değişikliği bu toplantı aracılığıyla duyurunca, Ağustos’un sonuna doğru ekonomi ve finans dünyasında bu sene de bir yenilik gelir mi beklentisi hakim olmuş durumda. Bilindiği üzere Fed dünyadaki çoğu diğer MB gibi pandemi esnasında ekonomiyi ayakta tutma için faizleri rekor düşük seviyelere indirdi.
Pandemi sonrasında ertelenmiş talep ile başlayan çılgın tüketimi kontrol altına almak için son kırk yılın en büyük parasal sıkılaşma operasyonunu gerçekleştirdi. Şimdi de ortalığı fazla bulandırmadan orta uzun vadeli ekonomi için sürdürülebilir faiz oranına doğru geri gelmeyi planlıyor.
Eylülde indirim başlama ihtimali yüksek
Çarşamba akşamı gelen Fed’in son toplantı tutanaklarının da işaret ettiği gibi eylülde indirimlerin başlaması çok yüksek ihtimal. Hatta piyasalar Fed tarafından görmeye alışık olduğumuz 25 baz puanlık indirimlerin de üstüne çıkılarak bozulan işgücü piyasası dinamiklerini dengelemek adına 50 baz puanlık indirimleri de kısmen fiyatlıyor.
Bu ortamda Fed Başkanı Powell, orta noktayı bularak, indirim beklentilerini teyit edecek bir konuşma yapacaktır görüşündeyim. Piyasalar mevcut durumda büyük ölçüde bardağın dolu tarafına odaklanma eğiliminde olduğundan mevcut risk iştahında anlamlı bir değişiklik beklemiyorum. Ancak demin bahsettiğim aşırı iyimser beklentileri açıkta bırakan daha dengeli bir konuşma haftanın kapanışına sınırlı kalmaya namzet olsa da kar satışlarını tetikleyebilir, dolayısıyla global iyimserliğin de bir limiti olduğu unutulmamalı.