İzmir, potansiyelinin yüzde 9’u ile RES’te lider oldu
Dünya fosil yakıtlardan giderek uzaklaşıyor. Ülkeler de bunların yerine de daha ucuz, daha temiz ve daha yerli olmaları nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarını koyuyorlar. Danimarka gibi bazı ülkeler enerji ihtiyaçlarının tamamını bu tür kaynaklardan karşılamayı hedefl iyor artık. İzmir’de geçen yıl kurulan Enerji Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin Başkanı (ENSİA) Hüseyin Vatansever ve Yönetim Kurulu Üyesi Serkan Aksüyek’e ‘Türkiye bu işin neresinde’ diye sorduk. ‘Sektörde potansiyel çok ama sonuç yetersiz’ dediler.
Oysa doğru bir teşvik politikasıyla nasıl hızla ilerlenebileceğini rüzgar enerjisi özelinde görebiliyoruz. Bu alanda verilen teşvikler çeşitlendirilince santral yanında, ekipman üretimi üzerine de ciddi yatırımlar yapılmaya başlandı. Hala yeterli olmasa da hızlı bir büyüme yakalandı.
Rüzgar enerjisi santrallerinde (RES) en çarpıcı örnekler İzmir’den. Geçen yıl sonunda toplam rüzgar enerjisi kurulu gücünü bin 76 MW’a çıkaran İzmir, şehirler arasında ilk sıraya yerleşti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın hazırladığı Rüzgâr Enerjisi Atlası’na göre İzmir’in rüzgâr enerjisi güç potansiyeli 11 bin 854 MW. Yani İzmir potansiyelinin yüzde 9’unu kullanarak liderliği yakaladı.
Enerji üretimi için her yıl milyarlarca dolarlık ithalat yapan Türkiye için üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. İzmir’de halen 444 MW güçte RES inşaat aşamasında, 79 MW gücünde lisansı, 23 MW gücünde ise ön lisansı alınmış proje bulunuyor. Tüm bunlar devreye alındığında İzmir’in toplam RES kapasitesi bin 622 MW’a yükseliyor ki, bu rakam bile potansiyelin 7’de biri bile değil.
Hüseyin Vatansever’in aktardığı bilgilere göre 2016 yılı sonunda Türkiye’nin RES kurulu gücü 5 bin 738 MW seviyesine yükselerek, toplam kurulu güç içinden yüzde 7.31 pay aldı. Türkiye’nin 48 bin megavat olarak hesaplanan rüzgar enerjisi potansiyelinin hepsini değerlendirdiğini hayal edersek, bugünkü kurulu gücünün yüzde 60’ı kadar enerjiyi “havadan” kazanması mümkün.
Güneş enerjisinde Türkiye’nin potansiyeli çok daha yüksek olmasına karşın durum rüzgarın çok gerisinde. Yılda 2 bin 700 saat alan Türkiye’de şu an güneş enerjisi kurulu gücü 860 MW iken, Türkiye’den yüzde 40 daha az güneşlenen Almanya’nın güneş enerjisi santrallerinin kurulu gücü 40 GW dolayında. Yani 46 kat daha fazla. Suudi Arabistan bile güneşten yararlanmak için, kuma dayalı güneş enerji santralleri üzerine çalışmalar başlatmışken, enerji ihtiyacının yüzde 98’ini ithal ettiği doğalğazdan karşılayan Türkiye’nin yenilenebilir kaynaklar konusunda daha hızlı hareket etmesi şart.
Vatansever, enerji tesislerinde kullanılan ekipmanların yurtiçinde üretilmesi konusunda son yıllarda fazlasıyla mesai harcamış bir insan. Başkanlığını yürüttüğü Bergama OSB’nin yenilenebilir enerji ekipmanları üretiminde merkez olma misyonunu belirlemesine öncülük etti. Geçen yıl dünyanın en büyük rüzgar gülü kanadı üreticilerinden LM Wind Power firması Bergama OSB’de yatırıma start verdi. Tesis haziran ayında açılacak.
Vatansever, buraya yeni yatırımcılar çekmek için Danimarka’dan 2, Polonya’dan 1, Almanya’dan 3 firma ile temaslarının sürdüğünü söylüyor. Vatansever yerli kaynaklarla enerji üretmek için yapılacak tesislerin ithal ekipmanlarla kurulmasının çok da anlamlı olmadığını düşünüyor. Haksız da değil. Çünkü bu durumda ithal edilecek ekipmanlar da cari açığı olumsuz etki edecek. Bunun için RES’ler için sağlanan teşviklerin güneş, biyokütle, jeotermal gibi kaynaklara da verilmesi gerektiğini düşünüyor. Geçmişte Türkiye’nin akarsu kaynaklarını değerlendirememesine atfen, “su akar, Türk bakar” denirdi. Uzun zamandır bu sözü duymuyoruz. Yakın gelecekte de “rüzgar eser, güneş yakar, Türk bakar” denmemesi için teşvikler konusunda bir an önce adım atılmalı. İzmir, yenilenebilir enerji üretimi ve bu tesislerde kullanılacak ekipmanların imalatı konusunda gerekli altyapıya sahip.