İyimserlikle kötümserlik neden mutlak bir eş paylaşıma muhtaç?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

 

ABD ekonomisinde 2009'dan başlayarak süregelmekte olan krizden çıkış politikalarındaki başat sorun, ekonomilerin kriz politikaları arasındaki eş güdüm eksikliğinde ortaya çıkıyor. Küresel oyunlar, oyuncular ve Türkiye çok yeni bir momentum değil. Sürekli bir değişimi yaşıyor küresel ekonomiler. Yeniliklere kapalı, kaldıkça yenildiğini 1980'den sonra öğreniyor Türkiye. ABD'de 1940'dan başlayarak büyük bir hızla inovasyon kültürü gelişirken, beraberinde IT teknolojilerini de şekillendiriyor. Yüzyıla damgasını vuran biyomedikal, genetik teknolojileri, IT sektörünün desteğiyle başlayıp ondan daha büyük ivme kazandıkça, "kulağı geçen boynuzu" aratmayacaktır. Türkiye 1980'e kadar küresel ekonomik grupların çıkarlarıyla ile eş bütünsel politikalarla, kısa vadeyi kurtarmaya sıkışıp kalıyor. Bu arada gerçekleşmekte olan küresel yeniden yapılanma adımlarının dışında buluyor kendini bir anda.

Gelişmiş ülkelerin bankacılığı üzerine yerleşmiş bulunan denetimsiz türev ürün kırılganlığı besledikçe, küreselleşmenin bağımlısı olunuyor. Bilgi bağımlısı oldukça psikolojini önemi artıyor. Eğer kötümser ekseninde de kalınırsa; hızın, büyümenin, rekabetin öylesine kurbanı olunuyor ki; piyasalarla makroekonomik gerçekler arasındaki güçlü ilişki varlığını kirletiyor. Bilgi bombardımanları, Avrupa Birliği, Afrika, Güney Amerika, Asya-Pasifik ekonomilerine finansal bakışımsızlığı (asimetrinin) bir anda yerleştirebiliyor.

Son dönemde Japonya'nın para politikaları Yen'in değerini düşük tutan likidite sunmak şeklinde geliştirildi. Oysa ABD bu politikadan ılımlı dönüş fazını yaşıyor. 2011 yılından bu yana GSYİH içinde bütçe harcamalarının payını azaltmaya başlamış durumda. FED, BOJ, ECB tam bir uyum içinde hareket edebilmiş olsalardı, küresel sistemik kriz 2010 ötesine taşınmazdı. Bunu tesis edebilen tek şey de analitik, mantıklı ve iyimser olabilmekte gizliydi. Japonya'nın para programında gevşemeye gitmesi, Yen'in değerini düşürdükçe, komşuya zarar verebilen politikalar etkisi diğer ülkelerin ticari pazar paylarından kendine katmak şeklinde gerçekleşiyor olsa da piyasalardaki artış ve etkili olan, o piyasa bilinci; seçmene hesap verebilmek, geleceği tasarlayabilmek ve rekabet edebilmek çaprak ateşindeki ülke politikaları özveriye zorlanıyor. Düşük faizler tüketici satın alma gücünü ve aynı zamanda hisse senedi piyasalarını yukarı itiyor. Artan varlık fiyatları doğrudan varlık etkisine dönüşüyor ve tüketici güvenini zinde tutuyor. Böylece tüketici harcamaları artıyor ardından da şirket yatırımları hareketleniyor. Şirketlerin karları yükselip, temettüye dönüşüyor ve tekrar ekonomiye dönüşüyor.
Altını çizmek zorunda kaldığımız çok önemli bir nokta var ki, o da; küresel ekonomide bir ekonomik grubu aşırı kötümser, bir diğerini de aşırı iyimser ruhla beslemek bakışımsızlığın (asimetrinin) yıkım etkisine ez geç dönüşecek balonlar oluşturur. Öyleyse Türkiye'nin notunu artıranlar; küresel yüksek likidite ortamını yaslayacak duvar mı arıyorlar, yoksa yıllardır süregelen bir yanlışı mı düzeltiyorlar, iyi anlamak lazımdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar