İyimser zorlamalara rağmen belirsizlikler azalmıyor!
Bu haftanın ilk yarısında döviz piyasalarımızda yaşanan dalgalanmalar, geleceğe yönelik yüksek düzeyli belirsizlik algısının son aylardaki iyimser eğilimlere rağmen azalmadığını hatırlatıyor. Gerek küresel koşullar ve gerek ise içeriye yönelik endişeler bu sonuçta belirleyici oluyor. Eğer durum böyle olmasa, Dünya ekonomisi ve gelişen ülkelere yönelik bakış açısı iyimser yönlendirmelere rağmen G-20 Zirvesinin hemen ardından olumsuzlaşmazdı! Eşanlı olarak Türk Lirası gelişen ülke paraları arasında negatif ayrışma liderliğini geri almazdı!
Beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak nerede ise olanaksız
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı konusunda, 90 günlük ateşkesin sonunda büyük bir değişiklik olması pek beklenmiyor; içinde bulunduğumuz koşullarda karşı tarafı kibirli bir yaklaşımla baskı altında tutmanın fayda vermesi pek olası görünmüyor. Yine Orta Menzilli Balistik Silah anlaşmasından çekilmek konusunda Rusya’ya 60 günlük bir süre tanınması benzer bir anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Tam petrol fiyatı konusunda orta bir yol bulunuyor derken yine belirsizlik artıyor; Katar OPEC den ayrılacağını açıklıyor ve İran yönetimi petrol satışlarının tümü ile bloke edilmesi durumunda Hürmüz Boğazını kapatarak bölgenin petrol ihracatını engelleyeceğini duyuruyor! Bu olumsuzluklar çözülemeyen ağırlaşmış sorunlar ile birlikte değerlendirildiğinde, beklentileri yönlendirerek günü kurtarmak nerede ise olanaksızlaşıyor.
2019 küresel eğilimler açısından alarm sinyallerinin çok tehlikeli olabilecek şekilde güçlendiği bir dönem olabilir. Jeopolitik gerginliklerin diğer konuları da etkileyecek şekilde genişlemesi önlenemiyor. Siyasi uzlaşmazlıklar ve ürettiği eğilimler ise geniş kitleleri geriyor ve artan baskıya farklı tepkiler yükseliyor; AB üyelerinin bu türden sıkıntıları biraz daha yoğun bir şekilde yaşamaya başladığı gözleniyor. Finansal hassasiyet göstergeleri ise, riskten kaçınma eğiliminin sinsice güçlenmeye devam ettiğine işaret ediyor. Bu koşullar, ülkemizin dış finansman ihtiyacını karşılayabilmesini zora sokuyor ve hiç istenmeyen eğilimlerin güçlenmesi olasılığını artırıyor.
Tüketim sepetindeki ürünlerin yarısında fiyat artışı, enflasyonda gerilemenin itibarını azaltıyor
Kasım ayında tüketim sepetine giren ürünlerin kabaca yarısının fiyatı artmış, sadece üçte birinin fiyatı gerilemiş! Bu tablo enflasyondaki beklenenin üzerindeki gerilemenin itibarını azaltıyor. Yeni yılda vergi indirimleri devre dışı kaldığında ve kurlar yeniden yükselmeye başladığında ne olacak? Reel efektif döviz kuru endekslerinin Temmuz ayındaki seviyelerine geri dönmüş olmasına rağmen kredi mekanizmasının hala çalışmıyor olması, öngörülenden yüksek olmaya aday kaynak sıkıntısı nedeniyle 2019 yılı makroekonomik hedeflerini anlamsızlaştırıyor. Ücretlerde yapılacak enflasyon ayarlamasına rağmen, döviz kurlarının mevcut düzeylerde kalıcı olması ve enflasyonun gerilemesi pek mümkün görünmüyor.
Bu hafta açıklanan bir veriye göre finans dışı reel kesimin taşıdığı net döviz borcu 210 milyar dolar seviyesine gerilemiş. Bu rakamın önümüzdeki yıl genelinde de, daha seri bir şekilde bu eğilimi koruması gerekiyor, fakat yan tesir risklerinin nasıl kontrol edilebileceği veya kimsenin almak istemediği riskleri hangi kesimlerin üstlenmek durumunda kalacağı bilinmiyor!
Taşıma su iledöndürmeye çalıştığımız kur ve faiz değirmeni tekliyor!
Zor sorular yanıtsız ve sorunlar çözümsüz kalmaya devam ediyor. Yerel seçimlerin siyaseten daha öncelikli hale gelmiş olması ek belirsizlikler yaratıyor; yapılması gerekenlerin aksaması ve yapılmaması gerekenlerin uygulamaya girmesi olasılıkları rahatsızlıklara sebep oluyor.
Sonuçta taşıma su ile döndürmeye çalıştığımız kur ve faiz değirmeni tekliyor! Kaynak sıkıntısı ciddiyetini korur iken kurlardaki gerileme kalıcı olamıyor. 2019 genelinde böyle olmayacağı umudu yeşeremiyor. Yabancı yatırımcıyı karını alma veya riskini azaltma yolundan döndürmek, kurumsal yapının ihtiyaçları nedeniyle devreye girmesini engellemek ve yerleşiklerin güvensizliğini kırmak mümkün olamıyor. Son yıllarda belirleyici olan orta vadeli temel eğilimlerin değişmediği gözleniyor!