İyimser piyasa eğilimleri kalıcı olabilir mi?
Türk Lirasının kayıplarını kısmen geri almış olması bir çeşit rehavet yaratıyor ve kısa vadede açıklanan ekonomi politikası yaklaşımlarının başarılı imiş gibi görünmesine sebep oluyor. Ağırlıklı olarak finansal cephede ve beklenti düzeyinde yaşanan bu durum, ekonomik eğilimlere pek yansımıyor. Zamanla hangisinin diğerine yakınlaşmak zorunda kalacağı konusunda oldukça ciddi bir kafa karışıklığı yaşanıyor.
Normal ve sürdürülebilir olan tutarlı tercih, finansal piyasaların ekonomideki eğilimleri fiyatlamasıdır. Sorunların henüz küçük iken çözülmesi ve ödenecek bedellerin istikrarsızlık yaratmayacak düzeylerde kalması, piyasaların kıt kaynakların etkin kullanımını sağlayacak şekilde çalışması ancak bu yol ile mümkün olabilir.
Finansal piyasaların, ekonomideki eğilimleri görmezden gelerek kısa vadeli ihtiyaçları yapay beklentiler üreterek fiyatlaması anormaldir; kesinlikle sürdürülebilir değildir. Erken uyarı mekanizmaları devre dışı kalır, sorunlar ağırlaşır ve sonunda istikrarsızlıklar yaratacak krizlerin altyapısını hazırlar. 2002 yılından bu yana küresel düzeyde egemen olan genel işleyiş bu yapıdadır; kısa vadede günü kurtarmak pahasına sorunların ağırlaşmasına ve giderek kırılganlaşan bir ortamın oluşmasına izin vermek zorunda kalınmıştır. Para otoriteleri, olan ile olması gereken arasında sıkışarak zaman içinde itibar kaybetmiştir; siyasiler ise bu eğilimler ile sürüklenerek olumsuzlukların artmasına eşlik etmek dışında bir şey yapamamıştır.
Bugün için kırılgan olarak anılan gelişen ekonomilerde yaşanan sıkıntılar ve küresel ölçekte ticaret savaşları ile jeopolitik gerginliklere sebep olan açmazlar, bir çeşit sonuç niteliğindedir ve türdeş yaklaşımlar ile kalıcı çözüm olanaksızdır. Kaynak bolluğunda oluşan ve ağırlaşmasına izin verilen sorunlar, kaynak sıkıntısının en önemli sebeplerinden biri haline dönüşmüştür; risk alma konusundaki aşırılıklar, yarattığı sorunların da katkısı ile kendi zıddını yaratmıştır. Bu anlayışın kökü kazınmadan yapısal çözüm ve yeni bir başlangıç olası değildir.
Ülkemiz özelinde son bir ay genelinde yaşananlar, sorunları ağırlaştıran yanlışlardan kutulamadığımız ve çözüm hedeflemediğimiz anlamındadır. Döviz kurları bir şekilde ve kısmen geriletilerek bilançolar ve beklentiler düzeltilmeye çalışılmış, bu sonucu elde etmek için yükseltilen faizler ve alınan diğer önlemler ise ekonomideki parasal aktarım mekanizmalarını felç etmiş ve hareket yeteneklerini tümü ile sınırlandırmıştır. Yeterli ve gerekli kaynak acilen gelmez ve faizler hızla gerilemez ise, son üç ayda yaşadığımız olumsuzlukları aratacak türden sıkıntıların yaşanması kaçınılmaz olabilir.
Yeni Ekonomi Programı ve daha sonra açıklanan enflasyon ile mücadele yaklaşımının başarı şansı, kısa vadede yeterli ve gerekli acil dış kaynak ihtiyacının karşılanması konusuna tümü ile bağımlıdır. Bu olasılık biraz zaman kazandırabilir, fakat çözümleri desteklemez. Döviz kurları ve faizleri, eşanlı olarak geriletebilecek kaynak girişi olasılığı ise olumsuzlaşan küresel koşullar nedeniyle yok denecek kadar azdır. Üretici kesimler, bir yandan ağır borç yükü altında inlemekte ve maliyet artışlarını fiyatlara yansıtamamanın sıkıntısını yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Satın alma gücü hızla erimekte olan ve işsiz kalma korkusunu yoğun bir şekilde hisseden tüketicilerin durumu ise pek iç açıcı değildir. Mal ve hizmet arzının daralması, rekabet koşullarının iyice bozulması, iş barışının kaybolması ve makroekonomik görünümün olumsuzlaşmaya devam etmesi olasılıkları oldukça yüksektir; politika yapıcılar ve finansal piyasalar, bu olumsuzlukları görmezden gelme eğilimindedir.
Koşullar, finansal piyasalardaki iyimserliğin ekonomi cephesinde benzer sonuçlar üretmesine izin veren bir çizgide değildir. Kredi mekanizmasının çalışmıyor oluşu, bu konudaki farkındalığın hızla artmasına katkı yapmakta ve finansal piyasalardaki iyimserliğin korunabilmesi pek mümkün olamayacak gibi görünmektedir.