İyimser olmayı zora sokan küresel olumsuzluklar!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Türkiye Ekonomisinin üçüncü çeyrek dönemine ilişkin verilerin hızla olumsuzlaştığı, küresel ekonomiye ilişkin algıların düzelmediği ve bozulmaya devam ettiği bir süreçten geçiyoruz. Bu koşullarda, geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında açıklanan Yeni Ekonomi Programının umulan oranda heyecan yaratamadığını gözlemliyoruz. Eğer içerideki durum normal olsa idi, sert faiz yükselişleri ve yeni bir hikaye yazılmasını gerektiren söz konusu programa ihtiyaç duyulmazdı! Fakat küresel koşullar ile ilgili olan ve riskten kaçınma eğilimini besleyen olumsuzluklar, hem acil ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırıyor ve hem de açıklanan programın gerçekçi olmayan yönünü oluşturarak başarı şansını sınırlıyor.

Bu yıl genelinde ve özellikle Ağustos ayında hızla değer kaybeden Türk Lirasının, küresel koşullar risk alma isteğini güçlendirecek şekilde düzelmediği sürece kayıplarını geri alma olasılığı yok denecek kadar az olmaya devam edebilir. Bu ihtimal evdeki hesapların çarşıya uymaması olasılığını güçlendiriyor ve dış finansman ihtiyaçlarının makul maliyetler ile karşılanabilmesi olasılığını sınırlarken, ekonomimizdeki tahribatın büyüyerek hiç taşınamaz hale gelmesi korkusunu besliyor.

Ağustos ayı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi yüzde 18,16 oranında yükselmiş, yıllık rakam ise yüzde 59,12 seviyesine sıçramış. Döviz kurundaki hareketler, söz konusu endekse ve diğer üretici fiyatlarına hızla yansıyor ve maliyet kökenli enflasyon baskılarını azdırıyor. Bu koşullarda güven endekslerinin çöküşü kaçınılmaz olarak hızlanıyor. Söz konusu eğilimler seri bir şekilde durdurulup, kısa sürede kayıpların önemli bir kısmı geri alınamaz ise beklentilerin düzelme yoluna girmesi olanaksız hale gelebilir! Ne makroekonomik görünümü biraz olsun düzelterek dengelenmeyi sağlamak, ne de sorunların yıkıcı hale gelmesini önlemek pek mümkün olamayabilir! Bizim kontrolümüzde olmayan küresel eğilimler, geleceğimiz üzerinde daha belirleyici olabilir! Olumsuz finansal eğilimler, ekonomideki tahribatı öngörülenin çok üzerine çıkartabilir!

“Bu hafta ticaret savaşları açısından önemli”

Küresel koşullardaki eğilimler ise umutlu olabilmeyi zorlaştırıyor. Bu hafta ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları açısından önemli; ikinci dilim listelerde, karşılıklı olarak ek gümrük vergisi uygulamaları başladı. Daha önemlisi aralarındaki gerginliğin artıyor olması! Çin ticaret görüşmeleri için ABD’ye heyet yollamama kararı aldı, başka bir deyişle ABD’ye, sonuçlarına katlanabiliyorsan oranları Ocak ayı başında artırabilirsin mesajı verdi. Çin’in Rusya’dan yapma kararı aldığı bazı askeri satın almalar nedeniyle, konuyla ilgili bazı görevliler hakkında ABD’nin yaptırım kararını şiddetle kınadı; bu haksız yaptırımların acilen kaldırılmasını istedi ve tehdit dozu yüksek bir dil kullanmayı tercih etti.

Yine bu hafta başında küresel ticaret hacmine ilişkin endişelere ve dolardaki orta vadeli güçlenme eğilimine rağmen petrol fiyatlarını 80 dolar düzeyinin üzerini test ettiğini gördük. Jeopolitik riskler bu sonuçta önemli katkılar sunuyor ve küresel beklentileri olumsuzlaştırıyor. Kasım ayına doğru Orta Doğu bölgesine ilişkin gerginlikler çok daha ciddi tehlikeleri tetikleyebilir. Yaşadığı son terör saldırıları ve kademeli ABD yaptırımları nedeniyle, Hürmüz Boğazı konusundaki İran tehditlerini ciddiye alanların sayısı artıyor olabilir.

Bu hafta ABD para otoritesi Eylül ayı Açık Piyasa İşlem Komitesi Toplantısı yapılacak; Çarşamba akşamı, dolar faizlerinin bir çeyrek puan daha yükseltileceğine kesin gözü ile bakılıyor. Muhtemelen çeyrek puanlık faiz ayarlamaları, Aralık ayında ve 2019 genelinde üç veya dört hamle ile devam edecek. Hem küresel ekonomiye ve hem de gelişenlere ilişkin beklentiler olumsuzlaşmayı sürdürecek gibi görünüyor.

Bu yazıda kısmen özetlemeye çalıştığımız üç farklı küresel gerginlik kaynağı, birbirlerini olumsuz yönde etkileme ve riskten kaçınma eğilimini güçlendirme potansiyelini bünyesinde barındırıyor. Küresel koşulların düzelmesi umudunu, ham bir hayale dönüştürüyor ve sakin kalınabilmesini giderek zorlaştırıyor. Gelişen ekonomiler açısından, ülkemizdekine benzer türde programların başarı ile uygulanabilme şansını büyük bir hızla eritiyor. Daha açık ifade etmek gerekir ise, 2019 yılında ülkemizdeki ortalama dolar kurunun 5,60 düzeylerine yakın bir yerde oluşabilmesi olasılığı azalıyor; buna bağlı olarak, hedeflere yakınlaşarak başarı şansını yaşatma umudu zayıflıyor!


Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar