İyimser görünüm yanıltıcı olabilir
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından bu hafta açıklanan veriler, olumsuz baskıların kısmen azalmakta olduğuna işaret ediyor. Şubat ayı Ekonomik Güven Endeksi yüzde 6,8 oranında artmış. Ocak ayı Dış Ticaret rakamları, durgunluktan çıkış yönünde sinyaller taşıyor; bir önceki senenin aynı ayına göre ihracat yüzde 18,1 ve ithalat yüzde 15,9 oranlarında artmış, dış açık ise yüzde 10,3 oranında artış sergileyerek 4,3 milyar dolar seviyesini aşmış. Bu görünüm yanıltıcı olabilir!
Ekonomik Güven Endeksi kısa vadeli piyasa eğilimlerinden, siyasilerin Referandum öncesinde dağıtmaya çalıştığı umutlardan fazlası ile etkileniyor. Başka bir deyişle bu yıl genelinde yukarı yöndeki bu harekete devam edebilmesi pek olası görünmüyor. Zira kısa vadeli olmayan küresel eğilim beklentileri, böyle devam edilebilmesi olasılığının çok düşük olduğunu düşündürüyor. Artan korumacılık endişeleri, enflasyon konusundaki giderek olumsuzlaşan tahminler, sabit getirili menkul kıymetler alanındaki belirsizlik ve kırılganlık algısının giderek güçleniyor olması gibi faktörler riskten kaçınma eğiliminin enerji biriktirmesine neden oluyor.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Dış Ticaret verileri ise, rakamlara yansıyan canlanma görünümünün baz etkisinden kaynaklanmış olabileceğini düşündürüyor. Emtia fiyatlarındaki yükseliş de, daha olumlu bir görünümün ortaya çıkmasına katkı yapmış olabilir. Ayrıca fiilen gerçekleşen Ocak ayı ihracat ve ithalatı konusundaki siparişlerin, önemli oranda Kasım ayında başlayan döviz kuru hareketlerinden önce yapılmış olduğunu, değişmiş olan fiyat setleri ve beklentiler nedeniyle borç alacak zincirinde ek sıkıntılar yaratma olasılığını da dikkate almak gerekiyor. Başka bir deyişle mevcut eğilimlerin güçlenerek korunabilmesi pek olası görünmüyor.
Küresel beklentiler ve piyasa eğilimleri ise ABD’nin tercihlerine göre şekillenmeye ve tüm eğilimler üzerinde belirleyici olmaya devam edecek gibi görünüyor. Gerek korumacı söylemler ve gerek ise dolar faizlerine ilişkin yükseliş beklentileri, şimdilik yeterince fiyatlanmamış gibi görünüyor; bu nedenle kısa vadeli ve iyimser eğilimlerin, bunlardan türetilmiş rahatlamanın kalıcı olabilmesini beklememek gerekiyor.
Enflasyon ve faizlerin yükselmesi, artan korumacı önlemlere bağlı olarak ticaret hacminin gerilemesi, yeniden güçlenen riskten kaçınma eğilimine bağlı olarak sermaye hareketlerinin daralması türünden olumsuzluklar ülkemizde ciddi sıkıntılar yaratabilir. Bunlar etkili olmaya başladığında, hem Ekonomik Güven Endeksinin ve hem de Dış Ticaret rakamlarımızın görünümü hiç istemediğimiz yönde değişmeye başlayabilir.
Hemen yukarıda işaret ettiğimiz olumsuzlukları, küresel piyasalar fiyatlamaktan kaçındığı için şimdilik yaşamıyoruz. Bu aşamada neden böyle olduğunu sorgulamak gerekiyor! Mevcut yaklaşımlar ile ABD’li yetkilileri korumacı önlemlerden ve faizleri yükseltmekten vazgeçirmek mümkün müdür? Değil ise, piyasaların büyük oyuncuları ne yapmaya koşuyor?
Büyük risk taşıyanlar pozisyonları yönetilebilir olmaktan çıktığı için, uzunca bir süredir piyasaları manipüle ederek kayıplarını sınırlı tutmaya çalışıyorlar; böyle devam edemeyeceklerini çok iyi biliyorlar, fakat başka çıkış yolu bulamadıkları için pek bir işe yaramayacak hesapsız inatlaşmalardan uzak duramıyorlar!
Birkaç hafta zaman kazanmayı bile kar sayacak duruma düşme çaresizliğinden kurtulamıyorlar! Paylarına düşecek zarar faturasının bir kısmını, başta gelişen ekonomilerin yerli yatırımcıları olmak üzere diğerlerinin sırtına yıkabilmenin umudu ile fırsatlar yaratarak direnmeye çabalıyorlar! Durum böyle olunca, ortaya çıkarılan iyimser görünüml