İyilik esintisini sürekli kılmak için uzun vadeli reformlara geçilmeli
Birbiri ardına açıklanan enflasyon, büyüme, işsizlik ve bütçe rakamları, ekonomide iyilik esintisini ortaya koyuyor. Bunun süreklilik kazanması için şimdi yapısal reformlara girilmesi gerekiyor.
Dün açıklanan işsizlik rakamları yüzde 10.1’e gerilemiş durumda. Merkezi Bütçe rakamları da mali disiplinin sürdüğünü merkezi bütçenin 5 aylık dönemde 9.1 milyar lira fazla verdiğini, vergi gelirlerinin yüzde 11.5, vergi tahsilatının yüzde 10.7 arttığını gösteriyor. Geçen yıl 8.81 olan yıllık TÜFE oranı, mayısta yıllık 6.58’e gerilemiş durumda. Büyümede geçen yılın son çeyreğindeki yüzde 5.7’lik artışın ardından, bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 4.8 artış göstererek, yeniden geleneksel yüzde 5’lik büyüme oranımızın seviyesine ulaşmış durumda. Ancak, büyümenin kalitesi konusunda, üretimden değil, kamu ve özel sektör tüketiminden kaynaklanması nedeniyle eleştiriler de söz konusu.
Yeni hükümetin bakanları da bu olumlu gelişmelerin reformlarla desteklenerek süreklilik kazanması gerekliliğinin altını çiziyorlar. Merkezi bütçe sonuçları değerlendirmesinde Maliye Bakanı Ağbal, bunu ifade ederken, “Mali disiplini sürdürmeye devam edeceğiz. Mali disiplin enflasyon ve cari açıkla mücadeleyi destekleyerek, reformlara mali alan yaratmak ve ülkemizin risk algısını düşük tutmak için son derece önemlidir. Mali disiplini, hükümetin reform programına imkan verecek şekilde uygulamaya devam edeceğiz” diyerek reformların gerekliliğini ortaya koyuyordu.
Son dönemde aynı şekilde verdikleri demeçlerde Mehmet Şimşek, Nurettin Canikli, Numan Kurtulmuş, Nihat Zeybekçi ve Lütfü Elvan ağırlıklı olarak yerli katkılı üretime dayalı, rekabetçi ihracat için yeni teşvikler verilerek yola devam edileceğini, özel sektör ağırlıklı bir üretim yapısının oluşturulması için kararlar alınacağını açıklıyorlar.
Önceki Davutoğlu Hükümeti döneminde 25 dönüşümü amaçlayan, takvime bağlı bir eylem planı, reform politikası uygulanacağı açıklanmıştı. Daha önce de yazdığım gibi bu programın ilk ve ikinci üçer aylık bölümlerinde, çalışmaların bir bölümü gerçekleştirilirken, bir bölümü hayata geçirilemeden hükümet değişikliği gündeme geldi.
Şimdi yukarıda belirttiğim gibi makro ekonomik verilerde bir iyileşme söz konusu. Ancak, buna karşılık piyasalarda tam bir güven ortamının ortaya çıktığını, yatırım ikliminin oluştuğunu söyleyebilmek mümkün değil.
O yüzden hükümet üyelerinin söylemlerinde de yer alan, özel sektör ağırlıklı yatırım, üretime istihdam ve ihracata dayalı, sağlıklı ve süreklilik taşıyan bir büyüme modeline geçebilmek için vakit kaybetmeden yeni reformlar içeren bir kalkınma modeli gündeme getirilmelidir. Eğer 25 dönüşüm programı ve ona bağlı eylem planları yeterli görülüyorsa, onların takvime bağlı işlerliği sağlanmalıdır. Açıklandığından bu yana programda yer alan ve hayata geçmeyen eylemler bir an önce hayata geçirilerek yola devam edilmelidir.