İyi para, kötü para…

Levent AKBAY
Levent AKBAY AÇI KARŞI AÇI [email protected]

Döviz kurları, her zaman konuşulan konuların ve de aslında sorunların başında oldu. Bugün de öyle. Döviz kurlarında yine stres birikti. Bu tür süreçler spekülasyonları da körüklüyor.

Öyle ki kimi uluslararası finans otoriteleri döviz kurları ile ilgili olarak bugüne göre fazlasıyla yukarıda olan rakamları dile getiriyor. “Şu, şu olursa, kurlar da şuraya fırlar” diye iddialara tutuşanlar da var.

Üstelik başta seçim olmak üzere belirsizlik dönemlerinde vatandaş ve kurumlar açısından altın ve döviz güvenli liman olarak görülüyor. Döviz ender bulunan varlıklar arasına giriyorsa işler iyice çapraşıklaşıyor, dolarizasyon böyle dönemlerde daha da hızlanıyor. Maliyetler, uluslararası pazarlardaki rekabet vb nedenlerle ihracatçılara da bugünün kur seviyesi yetmiyor.

Onlar da seviyenin yükselmesini, yani TL’nin değer kaybetmesini istiyor. Bu isteğe karşı çıkanlar da var. Geniş kesimlerin temsilcileri kurların yükselmesinin, fiyatların da yükselmesi anlamına geldiğini, kurların önünün açıldığı her dönemde satın alma gücünün düştüğünü savunuyor.

Peki döviz kurları gerçekten ucuz mu, pahalı mı? Ya da TL, daha da değer kaybetmeli mi, yoksa değer kazanmalı mı? Bunu nereden test edeceğiz? Tek adres var; Merkez Bankası Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi. Son 21 yıla baktığımızda gördüğümüz TÜFE bazlı tablo şu: 2003 ile 2014 arasında reel kur endeksi her yıl 100’ün üzerinde olmuş.

Rekor 2007’de ve 120 olarak gerçekleşmiş. 2014 sonrasında 2 yıl 90’ın üzerinde, sonraki yıl 80’in üzerinde, sonraki 2 yıl 70’in üzerinde gerçekleşmiş. 2020’de 62, 2021’de 48 ile dip seviyeyi gördükten sonra 2022’de 7 puan, 2023’te 2021’e göre 11 puan artışla 59 olmuş. 2014’ten sonra TL’nin giderek değer kaybettiğini görüyoruz. Ancak özellikle 2016’dan sonra değer kaybının hızlandığını, 2020’de hızın daha da arttığını, 2021’de neredeyse serbest düşüşe geçtiğini görüyoruz. Bu rakamlara göre bugünden sonra TL’nin değer kaybı hangi gerekçe ile savunulabilir.

Konu ülke ekonomisi açısından son derece önemli olan ihracat ise ihracat artışını sürdürülebilir kılmak için daha ne kadar döviz kurları ile avantaj yaratmaya çalışacağız. İsterseniz bu sorunun yanıtını aramak için her derde çare aradığımız AB sistemine bakalım. AB ülkeleri tek para sistemine geçerken ülkelerin son 2 yıl içinde, diğer bir üyeye karşı paralarını devalüe etmelerini, bu yolla avantaj yaratmalarını önledi. Sistem işlerlik kazandıktan sonra üye ülkelerin devalüasyon yoluyla ihracatçılarına rekabet avantajı sağlamaları mümkün olmadı.

Bugün AB üyesi ülkeler ihracatlarını artırıyorsa, kur vb tek atımlık barutla değil, ağırlıklı olarak başta teknoloji kullanımı olmak üzere destekleyici diğer kurumsal yapılar sayesinde olmalıdır. Kurlara yönelik beklentiyi sadece ihracatta rekabet avantajı yaratma isteği ile sınırlayamayız.

Kur endeksine baktığımızda kurların artması yerine uzun dönem ortalamaları seviyesinde olsa bile yukarı çıkması, TL’nin değerlenerek ‘kötü para’ olmaktan kurtulması gerekiyor. Bugün döviz kurlarındaki olası hareket, daha çok belirsizlikten kaynaklanıyor. Bu sorunun uzun dönemde çözümlenmesi için ülke ekonomisinin rekabet gücünün çok daha artırılması gerekiyor. Asıl şaşırtan, günübirlik çözümlerden uzun vadeli istikrar beklenmesi oluyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Planlamaya geri dönüş 18 Eylül 2023
17. Madde 15 Eylül 2023
Asıl fren 2024’te… 13 Eylül 2023
Enflasyon birikirse!.. 06 Eylül 2023
Enflasyonda atalet 04 Eylül 2023
Kepenkler kapanmasın… 01 Eylül 2023