İyi olmak mı? iyi organize olmak mı?

Ömer EKİNCİ
Ömer EKİNCİ Dönüşüm Rotası omer.ekinci@desnet.com.tr

Oysa şundan tam üç ay önce, Kasım 2022’de büyük bir deprem tatbikatı konuşmuştuk toplum olarak. GSM operatörlerinin bir “push mesajına” indirgenmişti. O mesaj da zaten “çocuklar panik olmasın” diyerek birçok insana gönderilmedi. Tatbikat tamamlandı. Türkiye depreme hazırdı (!).

Ve gerçekten çok zorlu hava koşullarında, çok zorlu şartlarda, çok geniş bir coğrafyada Kahramanmaraş Pazarcık merkezli, ama merkezinin kilometrelerce uzağına etki eden bir deprem oldu. Arkasından da Elbistan merkezli ikinci deprem.

12 şehri derinden etkileyen, yıkıma sebep olan bu iki depremin tüm koordinasyonu AFAD’a verildi, tek bir kurumun bu denli büyük bir afete karşı koca bir ülkeyi organize etmesi kolay değildi, zaten birçok sıkıntı da yaşandı.

Yaşanan sıkıntıları ikiye ayırmak gerekir. Önlenebilir sıkıntılar, önlenemez sıkıntılar. Tümü önlenebilirdi demek hata, tümünü depreme atıp biz insanların, yönetenlerin hiçbir kabahati yok demek, o da hata. AFAD’ın bir önceki başkanı Dr. Mehmet Güllüoğlu bir tıp doktoruydu, Kızılay’ın genel müdürlüğünü yapmış, Yeryüzü Doktorları ile dünyada birçok afete doktor olarak gitmiş, AFAD Başkanı iken Elazığ ve İzmir depremlerini ve daha nice afete karşı mücadeleyi yönetmişti.

2020 yılında Tanzanya Büyükelçisi olarak atandı. Yerine gelen Yunus Sezer ise kamu yöneticisi, tüm kariyeri Kaymakamlık, Kaymakam Yardımcılığı ve Valilik. Kırıkkale Valisi iken Dr. Mehmet Güllüoğlu’ndan boşalan AFAD Başkanı koltuğuna atandı. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Dışişleri Bakanlığı Kahramanmaraş’taki depremin akabinde acil koduyla Dr. Mehmet Güllüoğlu’nu deprem bölgesine çağırdı. Tanzanya’dan Maraş’a.

Sormadan edemiyorum, Mehmet Güllüoğlu gibi deneyimli bir ismi Türkiye gibi bir deprem ve afet ülkesinde, hele de daha önceki deneyimlerinin üstüne pamuklara sarmamız, AFAD’da ondan faydalanmamız gerekmez miydi?

Tanzanya’da ona daha fazla mı ihtiyaç vardı? Bu soruyu buraya bırakıp geçiyorum, sormazsam olmazdı. Kaldığımız yerden devam edelim, AFAD koordinasyonuyla 6 Şubat Salı gününden itibaren yaşanılan afetle yüzleştik. Bu noktadan sonra da iyi niyetli olmakla iyi koordine olmak arasındaki kalın çizgiyle yüzleştik.

Düşününüz, ülkemiz bir ülkeyle savaşa girse ne yaparız? Eli silah tutanlarla tutmayanlar ayrışır önce. Sonra da eli silah tutanlar en yakın birliklere ya da toplanma merkezlerine gider ve silah altına alınır, değil mi? Üç arkadaşın arabaya kazma-kürek doldurup en yakın savaş meydanına, en yakın cepheye koşup orada “Allah Allah!” diyerek düşmanın üzerine koştuğunu düşünün. Bu insanların ülkelerini sevmediğini kim iddia edebilir? Hiç kimse. Ama bu yöntemin ülkelerine bir faydası olur mu?

İşte ilk gün yola dökülen, ambülansların, iş makinalarının ve arama-kurtarma uzmanlarının şehirlere girişini yavaşlatan da bu iyi niyetli ama iyi organize olamayan vatandaşlarımız oldu. Bir başka garabet, sivil toplum anlayışımızın da daha tam oturmadığını gösterdi. Gelişmiş ülkelerde insanlar belli başlı sivil toplum örgütlerine üyedir. Afette herkes kendi sivil toplum örgütüne gider ve bir görev alır.

Bin yıllık vakıf kültürü olan bir ülkenin insanları kendi aralarında para toplamaya, Twitter’dan IBAN yazarak bağış toplamaya başladı. Bu elbette suç. Ama suç olmanın da ötesinde, doğru yere gitmeyen bir bağış sadece bağışı yapana değil bağışın gitmesi gereken doğru adrese de çok büyük haksızlıktı. Bütün STK’lar, para toplamaya, botmont almaya başladı. Sitelerin WhatsApp gruplarında jeneratör alınması için paralar toplandı. Kimse “bu benim işim mi?” diye sormadı.

Kılık kıyafet toplayıp TIR'larla gönderdik. O TIR'lar yolları tıkadığı gibi şehrin bir yerine varıp tüm yükünü oraya yığıp çıktılar. Akabinde o kıyafetlerden oluşan dağları gördük, koliler, kıyafetler yerlerde. Biri çıkıp “valla gelen kıyafetleri yakıyoruz ısınmak için” dediğinde garabetin farkına varacaktık. Hepimiz bağışlarımızı doğru şekilde nakit olarak kanalize etseydik, sonra da bu organizasyonu yapanlar gerçek ihtiyaca göre tek merkezden en doğru yerden en iyi fiyatları elde ederek doğru satın almaları yapsaydı böyle olur muydu? Çadır almak, jeneratör almak vatandaşın işi midir? Neden var olan imkanları en etkili ve vurucu şekilde kullanmak yerine savrulduk bu kadar? İyilik yapalım derken yardımları israf etmemiz depremzedelere biraz ayıp olmadı mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar