İyi haber, işsizlik azalıyor. Kötü haber istihdam da azalıyor!
27 Martta TÜİK Şubat işgücü istatistiklerini açıkladı. Ocak ayında yüzde 8,4 olan işsizlik oranı yüzde 8,2’ye inmiş. Son 3 yılın en düşük işsizlik oranı. Basında da bu düşüş haliyle başlık oldu. Salt başlığa hızlıca göz atmakla yetinen okurlar, “ekonomik gidişat yaşadıklarımızın aksine hiç de fena değilmiş” diye düşünmüş olabilirler.
Haksız sayılmazlar. Olağan bir işgücü piyasasında ve pandemi gibi dış şokların yaşanmadığı olağan zamanlarda işsizlik oranı azalıyorsa ekonomi iyi gidiyor demektir. Çünkü bu özelliklere sahip bir ekonomide işsizlik oranı iki nedenle azalır: Bir, istihdam artıyor (ekonomi canlıdır) işsiz sayısı da azalıyordur. İki, işsiz sayısı biraz artıyor olabilir ama istihdam artışı o kadar güçlüdür ki potansiyel işgücünden hatta atıl durumdaki nüfustan istihdama doğrudan geçişlerin yanı sıra daha önce iş aramayanların bir kısmı da aktif olarak iş aramaya başlar.*
Oysa biz Türkiye’de, her türden anormalliklerin olağanlaştığı bir ülkede yaşıyoruz. Şubatta işsizlik oranlıda düşüşün nereden kaynaklandığına baktığımızda görüyoruz ki işsiz sayısı 95 bin azalırken istihdam da 149 bin azalmış. Böyle olunca işsizlik oranında da matematiksel olarak 0,2 puanlık düşüş var.
İşlerini kaybedenler iş aramaktan vaz geçenler nereye gitti diye sorarsanız, büyük ölçüde çalışmayı arzulayan ama aktif olarak iş aramayanlardan oluşan potansiyel işgücüne geçtikleri görülüyor. Nitekim potansiyel işgücü bir ayda 358 bin artmış. Sonuçta TÜİK’in “potansiyel işgücü ve işsizlerin bütünleşik oranı” oranı olarak adlandırdığı, kısaca geniş tanımlı işsizlik oranı büyük sıçrama ile yüzde 18,9’dan 19,5’e yükselmiş bulunuyor.
Açıkçası bu şaşırtıcı durum sadece şubat ayında görülmüş olsaydı bu yazıyı kaleme almazdım. Çünkü TÜİK’in aylık işgücü istatistikleri büyük oynaklıklar sergiliyor. Bir ay istihdam artıyor diğer ay azalıyor. Bu oynaklığın nedenleri ayrı bir konu. İstihdam azalırken işsiz sayısının da azalarak işsizlik oranının düşmesini yazmaya karar vermemin nedeni bunun bir aylık bir anormallik olmayıp son 5 aydır tekrarlanıyor olması. Bir diğer nedenine de birazdan değineceğim.
Son 5 aydır istihdam azalıyor, işsiz sayısı da azalıyor
Tablodan izleyelim. Ekimde 32 milyon 739 bin olan istihdam her ay azalarak Şubatta 32 milyon 314 bine gerilemiş durumda. Kayıp 425 bin. Bu arada işsiz sayısı da 265 bin azalırken işsizlik oranı da yüzde 8,8’den 8,2’ye iniyor. Potansiyel işgücü ise bir başka âlem. Bir artıyor bir azalıyor. Ama sonuçta 5 ayda 313 bin artmış durumda. Geniş tanımlı işsizlik oranı da yüzde 19,2’den 19,5’e yükselmiş bulunuyor.
Bu fotoğraf işsizlik oranında azalmanın ekonomik gidişat bağlamında anlamsızlığını açıkça gösteriyor. Üzerinde durulması gereken esas olgu istihdamdaki sistematik azalma. Bunun hangi sektörlerden kaynaklandığını TÜİK’in aylık istatistiklerinde göremiyoruz. Görmek için Mayıs ayında yayınlanacak birinci çeyreğin rakamlarını beklememiz gerekiyor. 425 binlik istihdam kaybının kısmen tarımdan daha çok da sanayiden kaynaklandığını tahmin ediyorum. Tahminim doğru ise bu hiç iyiye alamet değil.
İyiye alamet olmayan bir diğer olgu da, Şubatta işsizlik oranı toplamda düşmesinin tamamen kadınlardan kaynaklanıyor olması. Kadın işsiz sayısı 131 bin azalırken işsizlik oranı da bir ayda yüzde 11,9’dan yüzde 11’e gerilemiş. Erkek işsizlik oranın da az bir artış var: Yüzde 6,6’dan 6,7’ye. İlk bakışta son derece sevindirici bir gelişme gibi duruyor. Ama ne yazık ki istihdam rakamlarına baktığınızda çok üzücü bir gelişme olduğu apaçık. 149 binlik istihdam kaybının 101 bini kadınlara ait. İki hafta önce “Kadınlar olmadan olmaz” diye yazmıştım. Böyle giderse “olmayacağı” kesin.
*İşsizlik oranı, işsiz sayısı / işsiz sayısı + istihdam (= işgücü) şeklinde tanımlanır. İstihdamda güçlü bir artış atıl nüfustan işgücü piyasasına önemli miktarda geçişe yol açabilir ve bunun soncunda işsiz sayısında bir miktar artış olabilir. Ancak bu durumda paydada yüksek bir artış gerçekleştiğinden işsizlik oranı azalır.