İthalat, kredi ve büyüme
Artık klişe haline geldi: Hızla büyüdüğümüz dönemlerde ithalatımız çok artıyor ve cari işlemler açığımız yükseliyor. Diğer uçta ise ekonomimizin küçüldüğü dönemler var. Bu dönemlerde ithalatımız azalıyor. Bu klişeyi daha değişik bir klişeye dönüştürmek de mümkün: Dışarıdan borçlanabildiğimiz ölçüde hızlı büyüyoruz. Yeteri kadar borçlanamazsak, ya büyüme hızımız son derece düşük oluyor ya da ekonomimiz küçülüyor. Bazen de olan şu: Dışarıdan borçlanma olanaklarının uzunca bir süre için belirsizleşmesi karşısında, borçlanamayıp, hatta dışarıya net borç ödeyicisi olmak zorunda kalıp büyüme hızımız pat diye düşmesin diye, yani 'sert iniş' olmasın diye, bir kendimiz frene basmaya çalışıyoruz; büyüme hızımız yine düşüyor. Buna paralel olarak ithalatımızın artış hızı da. Tıpkı 2012'nin ilk dört ayında olduğu gibi.
Grafik 1'de enerji dışı ithalatımızın Ocak 1997 - Nisan 2012 dönemindeki yıllık artış hızları veriliyor. Dikkat ederseniz, tüm kriz dönemlerinde ithalatımız bir yıl öncesinin aynı dönemine göre azalıyor; yıllık artış hızları eksi değerler alıyor. Enerji dışı ithalat yerine toplam ithalatı da çizseydim durum değişmeyecekti. Bu arada, son aylardaki ithalat yıllık artış hızlarına ilişkin birkaç tane de rakam vereyim: 2011'in üçüncü çeyreğinde yüzde 26.3, son çeyreğinde ise yüzde 1.7 oranında artıyor.
2011'in son ayında artış hızının sıfırın altına düştüğünü belirtmek gerekiyor. Bu durum 2012'nin ilk dört ayında da sürüyor: Yıllık artış hızı ocakta eksi yüzde 3.5, şubatta eksi yüzde 4.8, martta eksi yüzde 12.4 ve nisanda eksi yüzde 13.2 oldu.
Hem toplam ithalatımızın hem de enerji dışı ithalatımızın yıllık artış hızları ile gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) artış hızları (büyüme oranımız) arasında aynı yönlü ve çok yakın bir ilişki var. Grafik 2'de bu ilişki 1998'in ilk çeyreği ile 2012'in ilk çeyreği arasındaki dönem için gösteriliyor (GSYH rakamları en son 2011'in son çeyreği için var). Tüm ekonomik küçülme dönemlerinde (1998-99 Rusya krizi, 2001 krizi ve küresel kriz) ithalat artışı negatif oluyor. Şimdi de ithalat artışı negatif. Tek başına bu olgu ekonomimizin yılın ilk dört ayında daraldığını mı söylüyor? Başka göstergelere bakmadan bu sonuca varmak biraz fazla 'uçmak' olur.
Haftalık kredi değerleri nisan ayının başından bu yana kredi arzının artış hızının yükselmekte olduğunu ortaya koyuyorlar. Kur hareketlerinden gelen etkilerden kurtulmak için sadece lira cinsinden kredilere (sekiz haftalık ortalamaların bir yıl öncesinin aynı dönemine göre artış hızlarına) bakıyorum. Lira cinsinden kredilerin yıllık artış hızlarının Kasım 2010 - Ağustos 2011 dönemindeki ortalaması yüzde 57 düzeyindeydi. Bu değer, Aralık 2011 - Mart 2012 döneminde yüzde 27'ye düştü.
Oysa Nisan 2012 - Mayıs 2012 döneminde tekrar yükseldi ve yüzde 46 oldu.
Kredi gelişmeleri ile GSYH arasında da aynı yönlü ve kuvvetli bir ilişki var. Büyümeye kredi cephesinden bakıldığında ve kredi arzındaki artışın, yurtiçi talebi uyararak üretim artışına yol açmasının zaman alacağı düşünüldüğünde, muhtemelen haziran ayından itibaren ekonomide yılın ilk beş ayına kıyasla bir miktar canlanma beklemek gerekir.
İthalat verilerinden alınacak mesaja gelince: Yukarıda özetlediğim gelişmeler iki noktanın altını çiziyor: Birincisi, ekonomimiz belirgin biçimde yavaşlıyor. Bu, farklı veriler çerçevesinde zaten bir süredir bildiğimiz bir gelişme. Ancak ithalat verileri bir ek bilgi daha veriyorlar: Ekonominin yılın ilk dört ayındaki yavaşlama eğiliminin tahmin edilenden daha keskin olabileceği hakkında kuvvetli ipuçlarının varlığını ortaya koyuyorlar.
Dolayısıyla, ithalat ve kredi gelişmelerinden çelişkili mesajlar gelmiyor. 2011 içinde başlayıp, yılın son çeyreğinde belirginleşen ekonomik yavaşlamanın, 2012'nin ilk dört-beş ayında kuvvetlendiği ortaya çıkıyor. Kredi gelişmeleri, muhtemelen haziran ayından itibaren bir toparlanma başladığına dikkat çekiyorlar. Ancak bu toparlanmanın kalıcı olup olmayacağı, kalıcı olacaksa şiddetinin ne olacağı oldukça belirsiz. Yunanistan'dan sonra İspanya'da yaşanmakta olanlar Avrupa'ya yayılırsa, büyüme hızımızın son derece düşük olduğu yılın ilk beş ayını da mumla arayabiliriz.